Paylaş
28 Ekim günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çankaya Köşkü’nde milletvekillerini toplayarak “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” söylemiyle ülkenin rotasını belirledi.
Milletine ve özellikle gençliğe güveniyor;
“Ey yükselen yeni nesil! gelecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz” diyordu.
*
Mustafa Kemal, geleceği önceden gören kabiliyete sahipti ve “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.” sözlerini söylerken demokrasi kavramının artık dünyada yaygın bir idare şekli olacağını da biliyordu.
*
Gazipaşa’nın vefatından sonra işbaşına gelen Cumhuriyet yönetimleri devletin ‘kuruluş felsefesi’ni örseleye örseleye bugünlere gelindi.
Çok değil bundan on beş yıl önce “2. Cumhuriyet” kavramı ile demokrasiyi içlerine sindirememiş kesimler devletin temellerine hücum etmelerini hatırlarsınız sanırım.
CUMHURİYET, BAYRAMDIR
1933 yılında, Atatürk ‘10. yıl nutku’nda, bugünün en büyük bayram olduğunu belirtmiş ve “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır” demiştir.
*
Osmanlı devletinin işgalinden sonra Türk milletinin medeniyet yürüyüşünün rehberi ve ışığı olan cumhuriyete herkes dört elle sarılmalı.
Yeniden “Yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışına dönülmeli.
Eğitimde, sağlıkta, bilimde, sanatta, sanayi ve tarımda, tüm hizmetlerde gerçekleştirilen uyanış ve dünyanın egemen devletleri arasındaki saygın yeri geliştirerek sağlamlaştırılmalı.
*
Cumhuriyet sevdalıları olduğu gibi karşıtları da var elbette...
Ne hazindir ki var..!
Cumhuriyet bize ne kazandırdı? diye soranlara sadece ‘Vatandaşlık kazandırdı!’ deyip geçebilirsiniz…
*
Osmanlıdaki gibi aileye, hanedana dayalı ‘Saltanat yönetimi’ devam ettirilseydi Atatürk’ün ailesi ve yakın çevresi ülkenin tek hakimi, devlet onun mülkü, vatandaşlar da onun kulu olurdu.
O zaman da serbest seçimlerden, seçimle işbaşına gelen hükümetlerden, bakanlardan, hükümetleri idare eden başbakanlar ve cumhurbaşkanlarından bahsedemez olurduk!..
Ülkede Meclis bile olsa kaderi Sultan’ın iki dudağı arasında oluyor, istediğinde kapatabiliyordu.
Padişah ve sultan tarafından Meclis-i Mebusan’ın kapatılması gibi…
Monarşi böyle bir şey işte.
*
Osmanlı da bizim devletimiz, Sultanlar da bizim…
Tarihle kavga etmek ilkel insanlara mahsus bir şey, yaşandı ve bitti.
Önemli olan ders almak!
Geçmiş zamanı içinde değerlendirilir.
YAŞASIN CUMHURİYET
96 yıl geçmiş üzerinden.
Yarın cumhuriyet ilan edilecek!..
Törenlere katılsam da katılamasam da O’nu sevgi, saygı, muhabbet ve şükranla yad edeceğim.
O’na bağlılığımı bir kez daha iliklerime kadar hissedeceğim.
“Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” sözüne inancım tamdır;
Yaşasın Cumhuriyet.
OSMAN DURMUŞ
Türk milletinin aşığı ve hizmetinde olduğu devletin, cumhuriyetin sevdalısı bir fikir ve düşünce insanı Osman Durmuş beyi kaybettik.
*
Durmuş, merhum Ecevit’in Başbakan olduğu DSP-MHP-ANAP Hükümetinin Sağlık Bakanıydı.
1999 yılında Marmara depreminde bölgeye ilk giden bakandı.
Yaralıların sevk ve idaresinde, tedavilerinde Bakanlık teşkilatını, hastaneleri etkin bir şekilde yönetti.
Şarbonlu mektupların ortalıkta gezdiği yıllarda mektubun nasıl açıldığını televizyonlarda gösterir ‘zarfları açarken burnunuza sokmayın mektupları’ derdi.
Rahatlık verirdi.
*
Oktay Babuna meselesi var tabi…
Kapalı spor salonlarında bile askerlerin kuyruğa girip kan bağışı yaptıkları, kampanyalar düzenlenen o günlerde ortaya çıktı ve hoppp durun bakalım dedi.
Tezgahı bozdu.
Kanımızla oynanıyor ve gen haritamız çıkarılacak dedi.
ABD’ye gönderilen kanların geri alınmasını istedi.
Osman Durmuş öngörülü adamdı.
*
Hıfzıssıhha da aşı üretimini sürdürmek için çetin bir mücadele verdi.
Farklı bakanlıkların yönetiminde olan hastanelerin sağlık bakanlığında toplanması ve buradan sevk idare edilmeleri için bugün uygulanan sistemi başlattı.
Soyuluyoruz, ilaç firmaları kanımızı emiyor dedi. Firmaları anlaşmaya zorladı.
Yerli ilaç üretimi için destekler oluşturdu.
Sağlıkta zamanın ruhuna uygun bir yapılanma ve hizmet dönemini vardiyalı hizmeti başlattı. Bunu da Bursa’dan, Bursa devlet Hastanesinden başlattı…
*
Devleti için kendini öne atan bir fikir ikliminden geliyordu.
Merhum Durmuş ile baş başa kaldığımızda abi kardeş oluyor, özel ve hassas konulardan bahsediyordu.
ABD HASTANE GEMİSİ
Kamuoyunun bilmediği bir anıyı paylaşayım,
Deprem olmuş İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova ciddi zarar görmüş, binlerce insan hayatını kaybetmiş, enkaz altında kalmış, devlet ve halk insanüstü gayretlerle çalışmış, ölenler defnedilmiş, yaralılar da hastanelere sevk edilmişti.
*
Tam o sırada ABD, bir hastane gemisini Türkiye’ye, Donanmamızın ve yıkımın en feci olduğu Gölcük’e gönderme kararı alır, yola çıkarır.
Gemi istihbarat gemisiydi!..
Ortam hassastı, yıkıcı ve zararlı faaliyetler yapılabilirdi...
Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Ecevit bu durumdan rahatsızdı, ‘Müttefikimiz ABD insani amaçlar için hastane gemisi gönderiyor, nasıl gelmesin diyeceğiz?’ diye çare düşünürken Osman Durmuş bey ilaç gibi yetişmiş;
“Efendim, çıkıp açıklama yaparım, merak etmeyin meseleyi çözeriz” demiş.
Dediği gibi de yapmıştı.
Televizyonlara çıkıp nazik bir şekilde ABD’ye teşekkür ederek, “Bölgede hasta ve yaralı kalmadığı, hepsinin hastanelerde tedavi altına alındıkları için gemi hastaneye ihtiyaç olmadığı“ söylemişti.
Gemi gerisin geri tam yol tornistan yaptı.
Sorun halledildi…
*
Yunanistan’dan gelecek kan yardımı konusunda da devletimiz isteksizdi. Komşu’ya teşekkür edip, “şu anda ihtiyacımız yok, kan stoklarımız yeterli” dedi.
Medya birçok olayda olduğu gibi saldırıya geçmişti, “hani kan nerede?” diye!..
O da, ‘en temizi ve sağlıklısı Türk milletinin damarlarında’ cevabını vermişti.
*
Pratik, atak ve sabırsız bir insandı.
Hep acelesi var gibiydi.
*
Bu sebeple atama ve karşılamayla ilgili bir iki nahoş olay yaşadı.
Devlet malını üzerine geçirmedi.
Devleti ve vatandaşı korudu.
Akçeli işlere adı bulaşmadı.
Ehil olmayanları işine karıştırmadı.
Ayırımcılık yapmadı.
Farklı dünya görüşüne sahip bürokratlara sahip çıktı.
‘Partili Bakan’ görüntüsü çizmedi.
Halkın ‘deli Osman’ı oldu...
O ise deliliği sevdi. Çünkü milletine deli gibi aşıktı.
*
Bursa Sağlık Müdürü olarak onunla çalışmaktan hep gurur duydum.
Bursa onun döneminde merkezi hükümetten gerekli ilgi ve desteği gördü.
*
Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Ülkücü bir siyaset adamını kaybettik.
Mevlam rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Paylaş