Paylaş
Taraflı tarafsız, partili partisiz tüm yurttaşlarda yarın kaygısı var.
Toplumda dalga dalga yayılan mutsuzluk, huzursuzluk ve endişe, sorunun sadece ekonomik olmadığını gösteriyor.
Ev geçindirme sorumluluğu olan aile büyükleri yüksek enflasyona, hayat pahalılığına, alım gücünün aşırı azalmasına, işsizliğe ve düşük ücretlere isyan ediyor.
ALIM GÜCÜ DÜŞTÜ
Paramızın alım gücü fena düştü.
Marketlerde görüyoruz; 1 litre süt 11-12, ayçiçek yağı 27-29, zeytinyağı 50-70, peynir 50-70, Et 80-120, mutfak tüpü 225 lira seviyelerinde. Ekmek, simit, yumurta, çay. Tek tek sayacak halim yok, biliyorsunuz işte!
Akaryakıtı saymadım bile.
*
Türk lirası mum gibi eriyince aşırı pahalı hale gelen döviz sebebiyle her şey pahalı oluyor haliyle.
İlaç, ameliyat malzemeleri ve tıbbi ürünlerde sıkıntı başladı.
Ameliyat tarihleri malzeme tedarikinde yaşanan sorunlar sebebiyle erteleniyor.
*
Yakın zamanda güven verici uygulamalar ve kararlı politikalar ortaya konulamazsa bugünleri de ararız korkusunun başladığını söyleyebilirim.
YETERLİ VE DENGELİ BESLENME
Sağlıklı bir toplumun inşası için özellikle gebeler yeterli ve dengeli beslenmeli.
Anne karnındaki bebeğin gelişimi düzgün olmalı.
Dünyaya gelen bebekler süt ve mama sıkıntısı hissetmemeli.
Çocuklar ve gençler hem beden, hem de ruh ve akıl sağlıkları için yeteri miktarda hayvansal protein tüketmeli.
*
Zeka için hayvansal protein gerekli.
Yumurta, süt, peynir, yoğurt, bal, beyaz et (tavuk, kaz, ördek, hindi, balık) ile kırmızı et (koyun, keçi, inek) yenilmeli.
*
Un, makarna, açma, yufka, bazlama, gözleme (karbonhidrat) ile doymaya çalışan insanlar üretken olamazken, hayvansal ürünlerle beslenip, doğal protein tüketenler toplumun en zeki, çalışkan ve sağlıklı bireyleri haline gelirler.
*
Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde, kişi başına yılda 80-110 kg civarında et tüketilir. Dünyayı da zaten; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, Hollanda, Belçika gibi ülkeler yönetirler.
Türkiye’de ise et tüketimi dünya ortalaması olan 35 kg seviyesinin altında.
*
Un, makarna, ot yiyenler daima yönetilirler.
Zaman zaman tekrarladığım; “Dünyayı ot yiyenler değil, et yiyenler yönetirler” sözümü bir kez daha ifade etmeliyim.
PSİKOSOSYAL SORUNLAR
Güç durumdayız.
Zorlanıyoruz. Bu zorlanma stres meydana getiriyor ve halkımız bununla baş edebilmeli.
Ruh ve beden sağlığı etkileniyor.
Büyük bir kriz bu…
Ekonomik, sosyal ve ruhsal yönden derin etkiler oluşuyor. Bu etkileri daha uzun yıllar hissedeceğiz.
*
Halkın büyük çoğunluğu sıkıntıda ama yüzde 10-15’lik kesim ülke zenginliğinin yüzde 60’ından fazlasını alarak saadet içerisinde yaşıyor, onların keyifleri gıcır.
Adaletsiz gelir dağılımı bu sıkıntıları artırıyor.
Geçimle ilgili sorunu devlet yöneticileri ciddiye almalı.
Kriz tarzında sorunların yaşandığı zamanlarda iş ve trafik kazaları, meslek hastalıkları, şiddet, cinayet, taciz, bezdiri (mobbing), saldırı, hırsızlık ve intihar vakalarında artışlar olur.
Hem ekonomik, hem de psikososyal önlemler geliştirilmeli.
*
Ülkemiz insanına güveniyoruz, bu krizden de çıkacağız.
Zor zamanlarda inanılmazı başarma gücümüze inanıyoruz.
Aşacağız bu günleri de, moralinizi bozmayın.
*
Kardeşimin Trabzon’da hazır giyim üzerine küçük bir mağazası var.
Önceki gün aradı ve az önce başına gelen bir olayı anlattı.
Aynen şöyle dedi;
“Yabancı bir müşteriye 140 liralık satış yaptım, 200 lira verdi. Para üstü olan 60 TL‘yi buyurun diyerek uzattım. Ancak para üstünü, sizde kalsın diyerek almadı.”
Lütfen paranızı alın diye ısrar edince de;
“Törkiş lira çok müşkül, çok” diye cevap vermiş.
*
“Abi, o anda yüreğim sızladı, çok kötü oldum” sözleriyle konuşmasına devam eden kardeşim para üstünü iadede ısrarcı olunca, Bahreynli müşteri de;
“O halde sizden rica ediyorum, bu parayla benim için, dükkanınızın önündeki kedilere mama alır mısınız?” demiş.
*
Üniversitede üç çocuk birden okutan kardeşim, bir küçük esnaf. Tabii ki kaygılı olacak! Bu anekdot Trabzon›dan. Bursa›da da benzer sohbetler hep oluyor.
Kısır çekişmeleri, boş lafları, inadı, gerginliği bir kenara bırakmalı. Milletin yararına olan her adım desteklenmeli, bu işin başka yolu yok!
Paylaş