Paylaş
Güneşe aşırı duyarlılık
Özellikle kuzeyde yer alan illerimizde son günlerde yağışlı ve bulutlu havalar görülmesine rağmen, güney illerimiz hálá yazı yaşıyor. Önümüzde bol güneşli ve sıcak günler olacağını da hesaba katarak, geçtiğimiz günlerde bazı kişilerin güneşte çok kısa süre kalmalarına ve hatta koruyucu süt kullanmalarına rağmen ciltlerinin hemen kızardığı, kaşındığı, acıdığı, hatta su toplayıp soyulduğundan bahsettikleri bir tabloyu anlatmak istiyorum. ‘‘Fotosensitivite’’ olarak adlandırılan bu duruma güneşe aşırı duyarlılık adı da verilebilir. Aslında bu tepki sadece güneşte değil, solarium gibi ultraviyole ışını saçan cihazlarda da görülebilir.
Bu olay ‘‘güneşte kolay yanmak’’ olarak açıklanamaz, ultraviyole ışınına maruz kalmakla ciltte alerji benzeri bir dizi reaksiyon ortaya çıkmaktadır. Ciltteki belirtileri güneş yanığından çok daha uzun süre devam eder ve açık renk tenli olanlarda daha sık görülmez.
Fotosentivite, arasında ilaçların da yer aldığı bazı kimyasalların kullanımı ile ortaya çıkabilir. İlacın dozu ile tepkilerin şiddeti arasında bağlantı da yoktur. Bazen hafif belirtiler ortaya çıkarken, aynı dozda ilacın alınmış olmasına rağmen bazen de ciltteki tepkiler çok aşırı olabilmektedir.
Etkileyici maddeler
Cildi ışığa karşı duyarlı hale getiren maddeler arasında sıklıkla kullanılan bazı ilaçlar da yer alıyor. Bunlar arasında sülfamidler, kinolon ve tetrasiklin grubu antibiyotikler, thiazide grubu idrar sökücüler, depresyon tedavisinde kullanılan trisiklik antidepresanlar, şeker düşürücü haplar, bazı tansiyon düşürücüler, kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar, romatizma ilaçları, tretinoin içeren kırışık ve sivilce önleyici ilaçlar ilk sıraları almaktadır.
İlaçların dışında, cilde ve saça kullanılan bazı maddeler de sorumlu olabilir. Öncelikle misk, sandalağacı ve bergamut yağı içerenler olmak üzere parfümler, parfümlü sabunlar, after-shave (traş) losyonları, katran içeren kepek şampuanları, çil giderici kremler, alfa hidroksi ve beta hidroksi içeren bazı cilt bakım ürünleri, PABA içeren güneş yağ ve sütleri, parfümlü güneş yağ ve sütleri bunlar arasında sayılabilir.
Ne yapılmalı ?
Açıkta dolaşırken uzun kollu elbise ve geniş kenarlı şapka giymek, plaja gidince güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde açıkta kalmamak, güneşle cildin temasını tümden kesecek derecede yüksek korumalı ve özellikle çinko oksit veya titanyum dioksit içeren güneş yağ ve sütleri (sun block) kullanmak, korunmak açısından önemlidir. Cillte tepkiler başlamışsa hemen soğuk duş almakta yarar var. Tepkilerin aşırı olduğu hallerde deri hastalıkları uzmanı bir hekime başvurmak gereklidir. Ayrıca, böyle bir durumunuzun varlığını önceden biliyor ve başka bir nedenle ilaç kullanmanız gerekiyorsa, doktorunuza bu konuyu bildirip, güneşe karşı duyarlaştırıcı etkisi olmayan bir ilaç önermesini istemelisiniz.
OKUR MEKTUPLARI
Göz uçuğu görmeyi engelleyebilir
M. UYSAL / BURSA
Göz uçuğu, çok dikkatli ve enerjik tedavi gerektiren bir hastalıktır. Nedeni, oluşum ve bulaşma şekli açısından diğer uçuklardan farklı olmamakla birlikte, iyileştikten sonra iz bırakması açısından, göz uçuğu çok daha fazla önem taşır. Bilindiği gibi gözün ön kısmında kornea adı verilen saydam tabaka mevcuttur. Gelen ışınlar buradan rahatlıkla geçerek göz merceğine ve retina tabakasına ulaşarak görmeyi sağlar. Öncelikle uçuk ve kazalar olmak üzere, çeşitli etkenler saydam olan tabakanın, buzlu cam gibi olmasına neden olursa, bu gözle görme mümkün olamayacaktır. Işık ve karaltı hissi, retina tabakası sağlam olduğu için devam eder. Bu duruma gelmiş gözlerde tek çare, göz nakli olarak adlandırılan ameliyattır. Ölü gözünden alınan kornea tabakası, hasta olan gözdeki tabaka ile değiştirilir.
Eğer sizde de göz uçuğu mevcutsa, bir göz kliniğinde acilen tedavi olmalısınız.
Doğumum zor mu olacak?
A. ARAÇ / ANKARA
Minyon tipli olmak, doğumun mutlaka zor olacağını göstermez. Önemli olan, tıp dilinde pelvis olarak adlandırılan leğen kemiğinin, bebeğin geçişine uygun durumda olmasıdır. Eğer bu yönde bir şüphe varsa, hamilelikten önce, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir doktora giderek muayene olmak yararlıdır. Eğer kemik yapısı uygun değilse, doğum mutlaka sezaryenle olacaktır. Down sendromuna gelince, bu kromozom bozukluğuyla ilgili bir durumdur. Genetik konusunda gelişmiş merkezler, hamilelik sırasında, amnios sıvısı tetkiki ile teşhis koyabiliyorlar. Ancak teşhis edilebilse de tedavi edilebilecek bir hastalık olmadığı için, gebeliği sonlandırmak ya da kadere rıza gösterip doğumu beklemekten başka çare yok.
Eğer ailenizde, Down sendromlu birileri olduğu için bunu soruyorsanız, büyük hastanelerimizde ve özellikle üniversite kliniklerinde bulunabilen Genetik Danışma Merkezleri’nden birine başvurmanızı öneririm.
Paylaş