BİR önceki yazımda meme kanserinin giderek artan bir sorun haline geldiğinden bahsedip oluşmasına etki eden risk faktörlerinden bahsetmiştim.
Meme kanseri oluştuğunu anlamak, erken teşhis etmek için yapılacak şeylerin başında kadının düzenli olarak kendi memelerini muayene etmesi geliyor. İleride nasıl yapılacağı konusunda bilgi vereceğim bu yöntemde meme içinde, daha önce var olmayan ağrısız bir kitle belirlenmesi halinde meme kanserini düşünmek gerekir. Bilinmesi gereken bir gerçek, memede oluşan kitlelerden yüzde 90'ının kanser olmadığıdır. Ayrıca, meme derisinde kalınlaşmış bir bölgenin bulunması, memede şekil değişikliği, meme başından akıntı ve kan gelmesi, meme başında yara oluşması veya içeri çekilme oluşması gibi hallerde de her olayda kanser söz konusu olmamakla beraber temkinli olup tetkik yaptırmakta yarar var.
Kadının her ay yapacağı bu muayene dışında yılda bir kez de bir hekime muayene olması yararlıdır.
Amerika'da yapılan çalışmalarda mamografi adı verilen özel röntgen tekniğiyle yapılan düzenli taramaların 50-70 yaş grubu kadınlarda meme kanserinden ölüm riskini yüzde 30 azalttığı görüldü. Genetik olarak riskli grupta olan genç kadınlarda ultrason ile yapılan taramaların daha yararlı olduğu belirtilmektedir.
DERECELENDİRME
Meme kanseri olaylarında en uygun tedavi yönteminin belirlenebilmesi için tümörün yayılma derecesine göre derecelendirilmesi yapılmaktadır. Bunun için Stage adı verilen 4 derece kullanılmaktadır.
Stage 1'de tümör, meme dokusu içinde sınırlıdır. Stage 2'de koltuk altında lenf bezeleri etkilenmiş durumdadır. Bu iki derece, erken evrede meme kanseri olarak nitelendirilir. İlerlemiş meme kanseri evrelerinden olan Stage 3'de kanser, kendi yakın çevresine, örneğin göğüs duvarını oluşturan dokulara yayılmıştır. Stage 4'te ise metastaz adı verilen şekilde uzak dokulara atlamıştır.
Meme kanseri tedavisindeki yeni olanaklar ortaya çıktıktan sonra tümörün hormon duyarlılığının belirlenmesi de önem taşımaya başlamıştır. Menapoz öncesinde oluşan meme kanserlerinde hormon duyarlılığını belirten östrojen ve progesteron hormon reseptörlerinin varlığı yüzde 60 gibi oranlardadır. Menapoz sonrası oluşan meme kanserlerinde ise bu oran yüzde 80'lere varmaktadır.
Bir meme kanserinde hem östrojen hem de progesteron reseptörü pozitifse yani varsa, hormona yönelik tedavilerle %70 olumlu sonuç elde edilirken, her ikisi de negatifse bu tür tedavilerden olumlu sonuç elde edilmesi %10 düzeyinde kalmaktadır.
Erken evre meme kanserlerinde kanserli dokunun ve etkilenmişse lenf bezelerinin cerrahi yöntemle çıkartılması, gerekiyorsa radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanması ve hormon reseptörlerinin durumu uygunsa hormona yönelik ilaç tedavisi uygulanması önemli başarılar sağlamaktadır.