Dr. Gündüz Tezmen

Annem kolunu tekrar kullanabilir mi?

8 Kasım 2002
ANNEM şu anda 62 yaşında. Bundan 3 yıl önce, 35 yaşından beri rahatsız olduğu kalp romatizması ve kalp kapakçığındaki daralma nedeniyle, sol tarafı felç oldu. Felçten iki hafta sonra sol ayağını tekrar kullanabilir hale geldi. Maalesef sol kolunu kullanamıyor. Kolunu tekrar işler hale getirmek için ne gibi hareketler uygulamalıyız. Türkiye'de özellikle bu tür hastaların iyileştirilmesi için çalışan fizik-tedavi kurumları mevcut mu? Ne önerirsiniz? Ne yapmalıyız?

Figen Suchanek /Cleveland-ABD

Kalp hastalarında bazen kapakçıkların sorunlu olması nedeniyle, kapakçıkların üzerinde pıhtı oluşabilir. Çoğu zaman da kapakçık sorununa bağlı olarak kalbin kulakçık kısmında etkili kasılma yerine titreşim halinde çalışma durumu ortaya çıkabilir. İşte böyle durumda kalbin içinde pıhtı oluşması, buradan kopan pıhtıların giderek beyin ya da başka organların damarlarını tıkamaları hali görülebilir. Tıp dilinde atrial fibrilasyon adı verilen bu durum, annenizdeki felcin muhtemel nedenidir. Pıhtı sonucu tıkanmış damara bağlı olarak da beyin dokusunda hasar ortaya çıkar.

Hasarlanan beyin kısmına bağlı olarak farklı sorunlar ortaya çıkabilir. Bazılarında konuşma, bazılarında görme merkezleri etkilenirken, hareketle ilgili merkezlerin hasarlanması halinde de felçler görülür.

Damarın tamamen tıkanması sonucu beyinde hasar oluştuğunda ortaya çıkan sorunun tümden iyileşmesi söz konusu değildir. Bazen, farklı hücre gruplarının kaybolan fonksiyonu öğrenmesiyle, oluşan kusurun bir derecede telafi edilmesi mümkün olabilmektedir. Rehabilitasyon çalışmaları adı verilen uygulamalar bunu amaçlamaktadır. Bu çalışmaların felç oluşur oluşmaz uygulanmaya başlamasında yarar var. Böylece kas ve eklem sorunlarının tabloya eklenmesi de önlenmiş olur.

Annenizde 3 yıl önce oluşmuş felçle ilgili şu aşamada neler yapılabileceğini hemen söylemek mümkün değil. Bir fizik tedavi uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Bu tür tedavi yöntemleri fizik tedavi uzmanlarının görev alanına girmektedir.

Öte yandan annenizin kalbinde bu düzensiz çalışma hali devam ediyorsa, yeni pıhtılarla yeni felçler riski de olabileceğini bilmeniz gerekiyor. Bunu önleyebilmek için düzenli olarak pıhtı oluşmasını önleyici ilaç kullanması gerekiyor. Bunun için de kalp uzmanı bir doktorla görüşmesinde yarar var.

Siz yaşadığınız yerde bu konuda gerekli bilgilere ulaşmak için The Cleveland Clinic'den yararlanabilirsiniz. Bu klinik hemen her konuda halkı bilgilendirme broşürleri hazırlamaktadır.
Yazının Devamını Oku

Anjiyo olmazsam ne olur?

7 Kasım 2002
BEN 65 yaşındayım. Bir yıl kadar önce sol göğüs ağrısı ve soğuk terleme ile yoğun bakıma kaldırıldım.Kalp krizi geçirdiğim söylendi. Bu tarihe kadar da anjiyo yaptırmadık. Yapılan ekokardiyografide orta derecede bozulmuş sol ventrikül fonksiyonları, sol ventrikül diastolik disfonksiyonu ve septal hipertrofi olduğu söylendi. Ayrıca el ve ayaklarım da üşüyor. Anjiyo olmazsam sonuç ne olur?

F.DEMİRŞAN/ANKARA

SAYIN Demirşan,
anladığıma göre anjiyo konusu sizde fobi haline gelmiş. Daha önce de yanıtlamış olmama rağmen sürekli mektup yazıyorsunuz.

Konuyu, hem sizi fobilerinizden kurtarmak hem de benzer sorunu olan okurlarımı aydınlatmak amacıyla tekrar özetlemek istiyorum.

Geçirmiş olduğunuz miyokard infarktüsü, kalp damarlarının damar sertliğine bağlı olarak daraldığını ve en azından bir kısmının tam tıkandığını gösteriyor. Ekokardiyografi sonuçlarınız da kalpte hem büyüme hem de kas fonksiyonlarında bozulma olduğunu gösteriyor. Bu da hem yüksek tansiyona hem de damar tıkanmasına bağlı kalbin beslenme bozukluğuna bağlı olabilir.

Böyle bir durumda iki yol izlenebilir. Biri, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, sigara, yüksek kan şekeri gibi damar sertliği için risk yaratan hususlar varsa, bunlarla mücadele ederek damar sertliğinin ilerlemesini durdurmaya çalışmak ve bu süreç içinde yeni bir kalp krizi atağının gelmemesi için ilaçlarla önlem almaktır.

Diğer yol da, bir yandan damar sertliği risklerini ortadan kaldırmak diğer yandan da kalpte tıkalı olan damarların balon ya da by-pass gibi yöntemlerle açılmasını tercih etmek.

Eğer birinci yolu seçerseniz, anjiyo olmanıza gerek yok. İkinci yolu seçerseniz damarların durumunu görmek için anjiyo yapılması gerekiyor.

Tabii ki seçme hakkı tamamıyla size ait. Ancak bilmeniz gereken bir gerçek var ki, ikinci yolun seçilmesi yani tıkalı olan damarların açılması halinde, yeni bir kalp krizi geçirme ve kalp krizinden ölme riski önemli ölçüde azalmaktadır.

Diğer yandan el ve ayaklarınızdaki üşüme, dolaşım bozukluğundan olabileceği gibi, sinirsel etkenlere de bağlı olabilir. Bu ayrımın yapılması için doktor muayenesine gerek var.

Siz hangi yolu seçerseniz seçin, kalp-damar hastalıkları uzmanı bir doktorun yakın kontrolünde kalmayı ihmal etmeyin. Benim verdiğim bu genel bilgilerin ışığı altında, sizi tedavi eden doktorla konuyu ayrıntılı olarak konuşup, hangi yolu izlediğinizde riskinizin ne olduğunu öğrenin ve kararınızı ona göre verin.
Yazının Devamını Oku

İftarda acele etmeyin

6 Kasım 2002
<B>RAMAZANDA</B> oruç tutanlar iftarı iple çekerler. Bütün gün süren açlığın ardından lezzetli yemeklerle dolu bir sofrada, iftar saati gelince herkes yemeklere hücum eder. Oysa bu son derece sakıncalı bir durum. Uzun süren açlık süresince kandaki besin maddeleri azalır. Dokulara giden kanda daha az gıda maddesi vardır. Vücut bunun önlemlerini alarak dokulara daha bol kan gönderir ve sonuçta dokular yeterince beslenir.

Gün boyu süren açlığın arkasından hızlı bir yemek yenince, vücuttaki kanın önemli bir kısmı, sindirim sistemi civarına çekilir. Bu nedenle dokulara daha az kan gitmeye başlar. Yenilen gıdalar da henüz kana karışmadığı için dokuların beslenmesinde bozulmalar ortaya çıkar. Beslenmesi bozulan dokular, kalp gibi hayati önemi olan organlara aitse, aralarında kalp krizi gibi ciddi sağlık sorunlarının olduğu durumlar ortaya çıkabilir.

Bu sözlerden sonra ‘‘yenilen gıdalar ne kadar zaman sonra kana karışır’’ sorusu hatıra gelebilir. Bu sorunun cevabı yenilen gıdaların cinsine göre değişir. Örneğin, yağlı gıdalar çok uzun bir sürede mideyi terk ederek bağırsaklardan kana karışır. Yemekler ne kadar katıysa, midede işlemi o kadar uzun sürdüğü için, kana karışma süresi o kadar uzun olacaktır. İlk yemek olarak genellikle çorbanın seçilmesi bu gerekçeye bağlıdır. Çorbanın öğütülmesi söz konusu olmadığı için, kana daha kolay karışacaktır.

Bilinmesi gereken bir gerçek, ilk lokmalardan en erken 20 dakika kadar sonra doyma duyusunun ortaya çıktığıdır. Gıdalar bu kadar süre sonra kana karışarak beyindeki doyma merkezinde uyarı yaratmaya başlar. Bir kişinin toplam yemek süresi 20 dakikadan azsa, bu kişi doyuncaya kadar değil, midesi şişinceye kadar yemek yer. Dikkat edilirse şişman kişilerin çoğu, hızlı yemek yiyen kişilerdir.

Hızlı yemek yeme, aynı zamanda ‘‘yetersiz çiğnemek’’ anlamına da gelir. Ağızda yeterince öğütülmeyen ve tükürükle karışarak ağız sindirimine uğramayan yemekleri öğütme işi bu kez mideye düşecektir. Bu da sindirim süresini uzatacak ve doymayı geciktirecektir. Mide hastalarının çoğunun, yemekleri iyi çiğnemedikleri de bir gerçektir.

Geleneklerde çoğu zaman doğru olan gerçekler bulunur. Ramazanda oruç açarken ‘‘iftariyelik’’ yenilmesi yukarıda anlatılan gerçeklerle bağlantılıdır. Uzun süren açlığın arkasından ağır yemekler ile mideyi doldurmak yerine, sindirimi kolay, kana hızla karışan iftariyelikleri yiyerek bir süre ara vermek, namaz kılanlar için bu arada akşam namazını kılmak, yemeği daha sonra yemek geleneklerimiz arasında yer alır. Oysa o gelenek şimdilerde, yemeğin öncesinde iftariyelikleri yiyip, hemen arkasından da yemekleri yemek şekline dönüştü ki, bu sağlık açısından son derecede sakıncalı bir durumdur.

Lütfen, iftarda acele etmeyin.
Yazının Devamını Oku

Oruç tutarken de sağlıklı beslenilebilir

5 Kasım 2002
RAMAZAN ayı boyunca beslenme alışkanlıkları değişiyor. Aslına bakılırsa, her zamanki normal beslenmemizden çok farklılık göstermemelidir.Oruçlu olanlar gün boyunca aç kalacaklarını düşünerek sahurda aşırı beslenmeye çalışıyorlar. Oysa ramazan ayının bu senelerde kış aylarına denk gelmesi oruçlu saatlerimizin az olmasına sebep olmakta bu da metabolizmamızda çok büyük değişikliklere yol açmamaktadır. Gün boyunca aç kalınacağı için aşırı yemek yerine yavaş sindirilen gıdaları tercih etmek daha doğrudur. Hızlı sindirilen gıdaların vücuttaki metabolizmaları 3-4 saatte sona ererken, yavaş sindirilen gıdalar 8 saate kadar süreyle vücuda gıda sağlamaktadır. Kompleks karbonhidratlar denilen gıdalar ve lif içeren besinler yavaş sindirilir. Yavaş sindirilen besinlere tahıl, yulaf, irmik, fasulye, mercimek ve kabuklu pirinci örnek gösterebiliriz. Bu besinlerin sindirimi yavaştır. Böylece karnımız iftara doğru daha az acıkır. Hızlı sindirilen besinler rafine karbonhidratlar denilen beyaz un ve şeker ihtiva eden besinlerdir. Bu besinler çabuk yakıldıkları gibi vücutta insülin salgısını uyardığı için iftarı daha aç bir şekilde beklememize sebep olur. İftarda gün boyu açlık nedeniyle hızla ve çok yeme eğilimi ortaya çıkmaktadır. İlk yenilenler kana karışıp açlık duygusunu bastırıncaya kadar yaklaşık 20-30 dakikalık bir süre geçer. Bu süre içinde ne kadar yenilirse yenilsin, doyma duygusu ortaya çıkmayacaktır. Bu da çok yeme sonucunu yaratır. Bunun yerine hafif kahvaltılık bir şeyler ya da bir çorbadan sonra bir süre dinlenmek ve yemeğe daha sonra devam etmek daha doğru olacaktır. Sahurda ağır gıdalardan kaçınılmalıdır. Özellikle kızartma, çok yağlı yiyecekler midenin boşalmasını geciktireceği için dolu mideyle yatılması sorunlara neden olabilecektir. Sahurda tatlılardan ve beyaz undan yapılmış gıdalardan kaçınmak gerekir. Yukarıda belirttiğimiz gibi insülin salgısını uyararak çabuk acıkmaya yol açacaktır. Tatlılar yerine kuru meyveler, hem mineral desteği sağlayacak hem de kandaki şekerin daha dengeli olmasını sağlayacaktır. Gün boyunca susuz kalınması hem kabızlık hem de idrar yolu sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle oruçsuz saatlerde bol su içmeyi ihmal etmemek gerekiyor. Uzun süren açlık dönemlerinde boş kalan midede oluşan asit salgısının artması mide hastalıklarını artırır. Çay, kahve, kola ve acılı yemekler, çiğ soğan, sarımsak gibi gıdalar mide hastalarına olumsuz etkide bulunur. Özellikle mide şikáyeti olanlar doktoruna danışarak oruç tutmalıdır. Tabii ki sağlığıyla ilgili, çok küçük de olsa sorunu olanların oruç tutma konusunu doktorlarına danışmaları gerekiyor.
Yazının Devamını Oku

Ağrımayan diş çekilir mi?

4 Kasım 2002
BEN dişlerim hakkında soru sormak istiyorum. Bir süre önce gittiğim dişçim, 20 yaş dişlerimi çekmek istiyor. Diğer dişlerimin eğrilmesine yol açacakmış. Ben de ağrısı, çürüğü olmayan dişlerin çekilmesine anlam veremiyorum. Siz bu konuda ne önerirsiniz?

B.Yönet / İSTANBUL


20 yaş dişleri konusunda değişik görüşler var. Bazı diş hekimleri bu dişlerin çiğnemede önemli bir katkısının olmadığını, kolay ve etkili bir şekilde fırçalanamadığı için sıklıkla çürüyüp sorun çıkardığını bu nedenle hemen çekilmesi gerektiğini savunuyorlar. Çoğu kişide çene kavsi dar olduğu için, bu dişler kendine yer bulmak için diğer dişleri iterek eğrilmelere de neden olabiliyor.

Ben diş hekimi değilim ama yaptığım araştırmalar sonucunda, sorun çıkartmadığı sürece yerinde bırakılması, sorun çıkardığı takdirde de çekilmesi gerektiği kanısındayım.

Sizin 20 yaş dişleriniz sorun çıkartıyor. Beklediğiniz takdirde diğer dişlerinizin eğrilmesine yol açabilecek, bu nedenle çektirmenizi öneren diş hekimlerinin önerilerine uysanız iyi edersiniz.


Alerjilerim alevlendi


K.NURLU / MUĞLA

MEKTUBUNUZDAKİ
bilgilere bakılınca, bünyenizin alerjik yapılı olduğu ve bu arada kullandığınız antibiyotik nedeniyle alerjilerinizin alevlendiği sonucu çıkıyor. Bir doktorun denetiminde uzun süre alerji ilacı kullanmalısınız. Ayrıca alerjinizi artırabilecek gıdalardan ve ilaçlardan da kaçınmalısınız. Bu olayın karaciğerinizle bir ilgisi yok. Nelere karşı alerjinizin olduğunu öğrenmek istiyorsanız, alerji uzmanı bir doktora başvurarak testleri yaptırabilirsiniz.


Acaba hormonları mı bozuk?


M.E. / ANKARA

HALEN 20 yaşında olan oğlunuzun sakallarının çıkmadığından bahsediyorsunuz. Sakal, bıyık gibi kılların sıklığı ve çıkma yaşı kalıtıma bağlı olaylardır. Hem anne hem de baba tarafındaki erkeklerin kıllanma oranına bakarak oğlunuzdaki muhtemel kıllanma konusunda kabaca fikir sahibi olabilirsiniz. Vücudundaki diğer kıllanma normal bir seyir gösterdiğine göre hormonal bir sorun olmadığı ve sakalının geç gelişeceği düşünülür. Eğer hormonal gelişiminden emin olmak istiyorsanız, bir endokrinoloji uzmanına başvurabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Yoksa çocuğum olmazmış

1 Kasım 2002
BEN Almanya'da yaşayan, 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Ben 18 yaşındayken adetlerim bayağı düzensiz oldu. Dört ay kadar adet olmadım ve vücudum kıllanmaya başladı. Hemen bir kadın doktoruna göründüm, yapılan tetkikler sonucunda bende erkek hormonlarının çok olduğu belirlendi. Düzelmem icin doğum kontrol hapı yazdı ve en az dört beş sene kulanmamı söyledi yoksa ilerde çocuğum olmayacağını belirtti. Ben de onları beş sene kullandım. Adetlerim düzeldi ve vücudumdaki kıllar kayboldu. İki ay önce doktora gittim ve bu hapları almak istemediğimi söyledim. Doktor tetkik sonucu hormonların düzeldiğini ve ilacı bırakabileceğimi söyledi. İki aydır almadım, bu süre içinde ádet olmadım. Tekrar doktora gittim, durumu anlattım ve ilaçları tekrar başlattı. Bu beni çok üzdü. Şimdi bir bunalım içindeyim. Lütfen bana yardım edin, ne yapacağımı bilmiyorum. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi bekliyorum.

Dilan

Hormonlarınızın bozuk olduğu anlaşılıyor. Normalde, kadınlarda çok düşük miktarlarda olması gereken erkeklik hormonlarının yüksek düzeylere çıkması halinde sivilcelenme ve erkek tipi kıllanmalar görülür. Ayrıca yumurtlama düzeni ve buna bağlı olarak da adetler bozulur. Bunun karşılığında kadınlık hormonlarını içeren ileçların verilmesi dengenin kurulmasını sağlar.

Ancak uzun süre ilaç kullanıp kestikten sonra sorunun devam etmesi, altta yatan etken düzelmediği için, sadece ilaç kullanımına bağlı geçici bir düzelme olarak görülüyor.

Böyle bir durumda bir endokrinoloji uzmanı tarafından tetkik gerekiyor. Bazen hormon salgılayan sistemlerde kontrolsüz olarak hormon üreten hücre grupları olabileceği gibi, hormonların dengeli salgılanmasını düzenleyen sistemlerdeki sorunlar da bu gibi tablolara yol açabilir.

Hormonların dengeli çalışmasını sağlayan hipofiz bezi, bazen psikolojik sorunların etkisiyle de çalışma düzenini kaybedebilir.

Sizin bir endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilmeniz gerekiyor. Kaynaktaki nedene yönelik tedavi ile tümden iyileşeceğiniz kanısındayım.

DUYURU:

Amerika'nın Sesi Radyosu benimle bir röportaj yaptı. Röportaj, bu akşam Türkiye saati ile 21.00-22.00 arasındaki yayında yer alacak.

Amerika'nın Sesi Radyosu Türkçe yayınları Türkiye saatiyle 21.00-22.00 arasında; orta dalga 379 metre 792 KHz., kısa dalga 19 metre 15.235 KHz, 25 metre 11.925 KHz ve 31 metre 9.595 KHz. üzerinden dinlenebiliyor. Yayınlar, aynı zamanda FM bandı üzerinden Ankara'da 99.1, Priştine'de 95.2, Kuzey Kıbrıs'ta 90 ve 96.6, Bakü'de 101 MHz. ve internette www.voanews.com/TURKISH/ adresinden dinlenebiliyor.
Yazının Devamını Oku

Skleroderma nedir?

31 Ekim 2002
BENİM cildimde sertleşmeler olmaya başladı. Hareketlerimi bile güçlükle yapıyorum. Gittiğim bir doktor hastalığımın skleroderma olabileceğini söyledi. Bu hastalık nedir? Nasıl iyileşir?

M.Köprü/İSTANBUL

SKLERODERMA
hastalığı, tıp dilinde kollajen doku hastalıkları olarak adlandırılan gruptan bir hastalıktır. Romatizmadakine benzer mekanizmalarla gelişen ve bağ-destek dokusunu etkileyen bu hastalıklardan ‘‘skleroderma’’da özellikle ciltte sertleşmeler ortaya çıkar. Derinin gerilip elastikliğini kaybetmesi ile kendini gösteren bu hastalıkta hastanın yüzündeki hatlar kaybolup bir maske görüntüsünü alır, eklem civarındaki cilt ve diğer dokuların elastikliğini kaybetmesiyle de hareket zorlukları ortaya çıkar.

Hastalığı tümden ortadan kaldırmak pek mümkün değilse de, kontrol altında tutmak imkánı vardır. Üniversite hastanelerinden birinin romatoloji servisine muayene olmanızı tavsiye ederim. Buranın takibi altına girerseniz, hastalığın gösterdiği aşamalara uygun tedavilerle başarı sağlamak mümkün olabilecektir.

‘Skolyoz’a fizik tedavi gerekli mi?

13 yaşındaki kızımın bel bölgesinde 21 derece skolyozu var. Şimdilik doktor korse kullanmaya gerek görmedi. Hastalığın ilerlememesi için fizik tedavi uygulaması oluyor mu? Ayrıca hangi spor dalları yararlıdır? Yoksa bu yöntemler bu hastalık için lüzumsuz mudur? Biyoenerji ile yarar sağlanabilir mi?

A. Yılmaz M.Köprü/İSTANBUL

BEL
kemiğinin yana doğru eğik durumuna verilen isim olan skolyoz ancak belirli dereceleri aştığı zaman ameliyatla düzeltilir. O boyuta varmamış olanlarda egzersizler ve sporun çok yararı var. Sporlar içinde yüzme, bu açıdan çok yararlı etkiler yaratıyor. Fizik tedavi uygulamalarının da çok yararı var. Fizik tedavi denildiğinde, çoğumuzun aklına aletlerle yapılan ısıtma ve çekme gibi yöntemler geliyor. Halbuki egzersiz yapmak da bir fizik tedavi yöntemidir. Bence, kızınızın ortopedi ve fizik tedavi uzmanlarının ortak tedavisinde kalması yararlı olacaktır.
Yazının Devamını Oku

Damar sertliğine dikkat etmelisiniz

30 Ekim 2002
BEN 55 yaşında bir kadınım. Yakın zamana kadar sigara içiyordum ama birkaç yıl önce bıraktım. Yüksek tansiyonum da var. Geçenlerde bazı şikáyetlerle doktora gittim, bana birçok tetkik yaptırdı. Daha sonra hem kalbimin hem de bacak damarlarımın tıkandığını söyledi. Kalbime anjiyo yaptılar ama ameliyata gerek görmediler. Benim kalp damarlarım tıkalıysa niye ameliyat etmiyorlar? Bacak damarlarım da tıkandığına göre, benim damarlarım neden tıkanıyor?

M.Kınalı/ HOLLANDA

GEREK
kalp ve gerekse bacak damarlarınızın tıkanması sizde damar sertliğinin ciddi boyutta olduğunu düşündürür. Kalbinizin ameliyatına gerek görmemeleri, tıkanmanın yavaş olması ve bu arada bünyenin tedbir olarak yeni kılcal damarlar oluşturması nedeniyledir. Ancak yeni oluşan damarların ve henüz tıkanmamış olan damarların da tıkanmaması için önlemler alınması gerekir. Bu amaçla, köşemde de sık sık değindiğim, damar sertliği için risk faktörü olan etkenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Sizde yüksek tansiyonun yanı sıra sigara içme durumu da var. Ayrıca kadınlarda menopoz sonrası damar sertliği riski de artar. Yapılan tetkiklerle ilgili bir rapor ya da bilgi olmadığı için başka riskleriniz var mı bilemiyorum. Başka hangi risklerinizin bulunduğunu ve bunlar için neler yapmanız gerektiğini doktorunuzdan öğrenebilirsiniz. Doktorunuzun önerdiği ilaçların yanı sıra, risk olarak belirlediği konuları ortadan kaldırmak da çok önemli. Bacaklarınızın damarları da daralmış olduğu için düzenli yürüyüşler yapmanın önemi büyük, bu konuyu da ihmal etmeyin.
Yazının Devamını Oku