Paylaş
İSMAİL BEY'İN MESAJI
Sevgili okuyucularım,
Bu hafta da sizlere bir erkek hikâyesi anlatacağım. Eskiden erkekler pek fazla yazmazdı bana ama şimdi kendilerini tanıtmadan, bir başka isimle de olsa rahat rahat içlerini döküyorlar.
İşte o mektuplardan biri de İsmail Bey’den geliyor. Bakın bana neler yazmış:
Merhaba saygıdeğer hocam...
‘Kul sıkışmadan Hızır yetişmezmiş’ diye bir söz vardır. İşte ben de bu ara öyle sıkıştım. Bir doktorun karşısına geçip bütün dertlerini anlatmak, biz erkekler için o kadar kolay değil. Belki de ben öyle değilim ama başka bir isimle yazma fikri aklıma gelince hemen geçtim bilgisayarın başına.
GERİ DÖNMEZ, BİLİYORUM
Hocam eşim beni terk etti, tam boşanmadık ama geri dönmeyecek, biliyorum. Ümidimi kesmek istemiyorum bir yandan da. Biz 6 yıllık evliyiz. Karımla üniversitede tanıştık. Önce o bana ilgi ve yakınlık gösterdi. Bu kadar canlı ve hareketli bir kızın benim gibi pasif birine niye baktığını hiç anlayamadım çünkü ben hareketli bir sosyal hayatı olmayan, kalabalıkta kendini hep rahatsız hisseden biriyim. Zamanla bu arkadaşlık evlilik aşamasına kadar geldi. İkimiz de kendimize uygun iş bulmakta zorlanmadık.
KORKUM, REZİL OLMAK
Karım her yerde olduğu gibi iş hayatında da çok başarılı oldu. Bu kadar ağır iş yükü altındayken bile ne ailesini ne de sosyal hayatını ihmal etti. Ancak aynı şeyi ben yapamadım. Zaten oldum olası kolay ilişki kurabilen biri değilim. İşyerinde mecburen arkadaşlarımla bir arada olduğum zamanlar ne konuşacağımı bilemem, acaba yanlış bir şey söyler de rezil mi olurum diye korkarım. Kimse beni sevmezmiş gibi gelir bana. Bir yandan da hep izlerim onları, ne diyorlar, bana bakıyorlar mı, hakkımda ne düşünüyorlar diye...
ÖFKEM KENDİME DÖNÜYOR
Benim bu pısırıklığım yüzünden herkes terfi alırken ben bir türlü alamadım. Bu da yetmez gibi bizim direktör çok uğraşır benimle. Durup durup beni yanına çağırır, kendime çeki düzen vermem gerektiğini, bu işlerin sadece bilgisayar başında oturarak yapılmadığını anlatır durur. O bana fırça çekerken bir gün olsun ona hak ettiği cevabı veremez, yumruklarımı sıkmakla yetinirim. Bunlar neyse de, gözlerim dolmasa yine idare edeceğim ama gözlerim dolunca adama olan öfkem bu sefer de kendime dönüyor. ‘Sen ne biçim adamsın’ diye içimden sövüp sayıyorum kendime.
BUNU NASIL BAŞARIYOR
İşte eve böyle gelen bir adam ne yapar, düşünün. Hanım gelmiş, keyfi yerinde, mutfakta bir yandan yemek hazırlıyor, bir yandan telefon kulağında arkadaşlarıyla sohbet ediyor. Gel de bozulma.
Seninle ilgilenmiyor diye mi kızıyorsun diyecek olursanız, o da değil. Kadın her şeyin üstesinden nasıl da geliyor diyorum içimden. Bir yandan onun bu hali hoşuma gidiyor, bir yandan da ona baktıkça kendime daha çok kızıyorum.
ORADA NE YAPACAĞIM
Kadın haklı, dışarda yemek yemek ister, sinemaya, tiyatroya, eş-dost ziyaretine gitmek ister ama ben istemem. İstemek istesem de isteyemem ki... Ben şimdi oralarda ne yapacağım? Herkes gülerken, konuşurken ben somurtup otursam olmaz, konuşsam onu beceremem.
İşte sorunlar da bu aşamada başladı. Evde karşılıklı yemek yerken bile karım konuşmak, sohbet etmek ister ama ben bunu yapamayınca ne yaparım... Bağırır, çağırır, evde hadise çıkarırım.
KARIM YOKMUŞ GİBİ...
Siz de kadınsınız, karımı benden daha iyi anlayacağınızdan eminim ama beni de anlasanız keşke. Bu işler herkese kolay gibi görünse de, bana değil işte. Baktım bu bağırmalar, çağırmalar ilişkiyi kötüye götürecek, bu sefer de konuşmaz oldum, sustum. Sanki o evde karım yokmuş gibi davranmaya başladım. Eve geliyorum, merhaba demek bile zor geliyor bana. Yemekten sonra da geçiyorum televizyonun başına, elimde kumanda, o kanal senin, bu kanal benim dolaşıp duruyorum. Ne izliyorsun derseniz, bir şey izlediğim de yok. Vakit geçsin maksat.
Aynı evde iki yalnız insan olduk yani. İçimden o yalnızlık nasıl buram buram tütüyor, size anlatamam ama karım öyle mi, değil. Baktı ki benim konuşacağım yok, geçti odasına, ya ailesiyle telefonda güle oynaya konuşur, ya heyecanla televizyon seyreder. Kadın yaşıyor yani... Yaşamayan benim.
YALANLARLA YAŞADIM
Yalanlar işte o sırada başladı. Karım işinde giderek daha başarılı olup terfi üstüne terfi alırken, ben yerimde sayıyorum. Kadıncağıza işimde aldığım terfileri, tebrikleri filan anlatmaya başladım. Benzer yalanları işyerimde de söylüyorum. İnternete girip nerede sergi var, tiyatroda hangi oyun var, hepsini iyice inceleyip arkadaşlarıma sanki oralara gitmişim gibi anlatmaya başladım. Yani konuşmuşluk olsun işte...
Bunların hepsinin yalan olduğunu anladılar mı, anlamadılar mı, orasını da tam bilmiyorum. Sonuç olarak bunlar da pek işe yaramadı. Ben yalnız, mutsuz ve kötü bir adam haline geldim. Böyle birini kim ister, kim sever ki... Ben olsam ben de istemem zaten.
ÇOK DÖVÜNDÜM AMA...
Karım bir süre idare etti beni, yani hemen vazgeçmedi benden ama sonunda öyle bir şey yaptım ki kadıncağıza çekip gitmekten başka çare bırakmadım. O gün onunla çok kavga ettik. Belli ki bıkmış benden. Ağzına geleni söyledi bana, tabii ben de ona. Önümde duran cam kül tablasını öyle bir fırlatmışım ki, kadının başına gelse ne olurdu, ben bile korktum. Ben ne yaptım diye çok dövündüm ama iş işten geçmişti. Karım ertesi gün evi terk etti. O gün işe de gidemedim, evin içinde sıkıntıdan ve öfkeden bir aşağı, bir yukarı gezinirken kim bilir kaç kilometre yol yürüdüm.
KIYMETİNİ BİLEMEDİM
Şimdi aradan 7 ay geçti. Eşim hemen boşanma davası açtı ama ben direniyorum. O da giderse ben ne yaparım, bu hayat nasıl geçer bilmem ki...
Şimdi her gün kapısını aşındırıyorum, mesaj üstüne mesaj yazıyorum, özrün her türlüsünü diliyorum ama beni affetmiyor. Yanımdayken kıymetini bilmedim, şimdi aklım başıma geldi ama bu sefer de bunu ona anlatamıyorum.
İlk darbe karımdan geldi. Şimdi sıra bizim direktörde. O da beni istemez de işime son verirse işte o zaman bittim ben. Zaten işimde başarılı olabilseydim evde de böyle olmazdım da, olmadı işte.
Sizce ben karımı nasıl ikna eder, onu nasıl geri getiririm? Lütfen bana bir yol gösterin hocam. Eğer yazdıklarımı okuduysanız şimdiden çok teşekkür ederim.
Saygılar.
YOKLUKTAN VARLIĞA GEÇMİŞ BİRİ İÇİN...
ÇARELER ASLA TÜKENMEZ
Sevgili okuyucularım,
Yapılan araştırmalar, evrimsel olarak erkeklerin varoluşlarını ve başarı hissini en yoğun olarak çalışma hayatlarında ve iş hayatındaki ilişkilerinde; kadınların ise sosyal ilişkilerinde ve özellikle aile hayatlarında gerçekleştirdiklerini gösteriyor. Bu nedenle iş hayatında aksaklıklar olması, sosyal ortamda başarılı olamama gibi durumlar erkekleri, kadınlara nazaran daha derinden yaralıyor ve kendilerine güvenleri giderek azalıyor. Ve genelde bunun acısını aile hayatından, eşlerinden, kimi zaman çocuklarından çıkarıyorlar. İşyerinde müdürüne, çalışma arkadaşlarına gösteremediği öfkeyi ve tepkiyi, bazen kavga ederek, bazen de susarak evde ailelerine gösteriyorlar.
ŞİDDETİN BAŞ NEDENİ
Kadınlara ve çocuklara karşı artan şiddetin bence en önemli nedenlerinden biri de bu zaten. İşyerinde ezilen ya da işsiz kalan erkek işinde ve sosyal yaşamında daha başarılı olan kadın karşısında eziliyor. Erkeklerin iç dünyalarında hissettiği bu eziklik ve örselenmişlik duygusu, özel hayatında bir kadın tarafından terk edilmeye karşı onların hassasiyetini arttırıyor ve erkek adeta paniğe kapılıyor. Son zamanlarda sıkça gördüğümüz terk eden eşe ya da sevgiliye yönelik, cinayete kadar gidebilen erkek şiddeti vakalarının büyük bir artış gösteriyor olmasının en önemli nedenlerinden biri de bu.
GURUR MESELESİ OLUYOR
Kız çocukları daha fazla eğitim alıp işgücüne katılırken, erkeklerin tahtlarının sallanması onları olumsuz etkiliyor. Ya iş bulamıyor ya da kadın kadar başarılı olamayabiliyor. Zayıf, işsiz ya da işyerinde ezilen erkek, bir de eşinin ya da sevgilisinin elinden kayıp gitmesine tahammül edemiyor. Bunu gurur meselesi yapıyor.
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada giderek artan erkeğin kadına uyguladığı şiddetin özünde, erkek zayıflarken kadının güçlenmesi yatıyor.
İsmail Bey’in hikâyesinin temelinde de bu çatışma, bu rekabet yatıyor. Bir yandan kendi eksikliklerini biliyor, bir yandan da eşinin hem iş hem de sosyal hayatındaki başarısı ve becerikliliği karşısında kendini zayıf hissediyor.
Hani bana soruyor ya “Eşimi nasıl ikna ederim?” diye, eşi geri dönse onun hayatında ne değişecek ki... O zaten eşinin bir gün onu terk edeceği korkusuyla yaşamış hep. Şimdi de işinden kovulacağı günü bekliyor. Bu tür korkular yani terk edilme, sevilmeme, reddedilme ve başarısızlık korkuları bizim kaderimizi yazar aslında. Bir tarafı, böyle devam ederse eşinin onu terk edeceğini biliyor ama buna o kadar inanmış ve saplanmış ki, ne yaparsam yapayım bu kaderi değiştiremem diyor sanki. Hayata teslim olmuş adeta.
KANDIRIYOR KENDİSİNİ
İsmail Bey kendi gerçeklerinin bir kısmını çok iyi bilen biri. Hal böyleyken, o değişmedikten sonra eşi geri gelse ne olacağını hayal ediyor acaba? Aklım başıma geldi ama çok geç dese de, İsmail Bey’in aklı hep başındaymış zaten. Bu zamana kadar hep doğruları görürken şimdi nasıl da kandırıyor kendini. Sanki tek sorunu eşini geri döndürmekmiş gibi bir bahaneyle kendi gerçeklerini bir kenara itivermiş. Oysa aklı ona yine oyun oynuyor.
BİR TERAPİSTLE GÖRÜŞMELİ
Oysa değişmeyi, bu katı inanç ve korkularından kurtulmayı, bir gün kendine güvenmeyi, kendiyle barışmayı eğer gerçekten çok istiyorsa bunları mutlaka bir terapistle görüşmeli.
Nasıl bir ailede büyüdü, doğduğu, evde ona hayatı ve kendini nasıl tanıttılar, nasıl örnekler üzerinden aktı hayata, bunları yazmamış. Ancak farkındalığı bu kadar yüksek birinin terapiden çok faydalanacağını düşünüyorum.
Ülkemizde bu tür erkeklerin sayısının çok olduğunu tahmin ediyorum. Bunlar sadece ailelerini mutsuz etmekle kalmıyor, kendileri de mutsuz, yalnız, hayata küsmüş, sevilse de buna hiç inanmamış, kendine olan öfkenin nedenini en yakınlarında arayan, kırık bir kalple yaşıyorlar bu hayatı.
DÖNMESE DE MÜHİM DEĞİL
Eğer İsmail Bey kendini keşfeder, hayatla ve kendiyle barışır, kendine güvenmeyi başarırsa karısı geri döner muhtemelen ya da dönmezse de çok mühim değil çünkü artık İsmail Bey kendi hayatında var olmayı başarabilmiş olacak. Yokluktan varlığa geçmiş biri için ise, çareler hiç tükenmez.
HAFTAYA YENİDEN GÖRÜŞMEK ÜZERE
Sizlerin de mektuplarını bekliyorum.
Bana drgbudayiciogluiletisim@madalyonklinik.com adresinden yazabilirsiniz.
Hoşça kalın...
Sevgiyle kalın...
Paylaş