Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Dr. Gülseren BudayıcıoğluYazarın Tüm Yazıları

Gülnihal’in mektubu...

Sevgili okurlarım. Bugün sizlerle ülkemizde sık görülen sorunlardan birini daha paylaşmak istiyorum. Evlilik sorunu...

Haberin Devamı

Biliyorsunuz son yıllarda boşanmalar giderek artıyor. İnsanlar evlenmeye de çok çabuk karar veriyor, boşanmaya da.

Gençler evlenme kararı alırken bunun çok farklı bir yaşam şekli olduğunu, o güne kadar olan günlük düzenlerinin artık değişeceğini pek düşünmüyorlar. İki tarafın da evlilikle ilgili çok güzel ama birbirinden çok farklı hayalleri oluyor. Taraflar sanıyor ki evleneceğim, yanımda sevdiğim biri olacak ve ben bundan hep memnuniyet duyacağım.

BEKLENTİLER FARKLIDIR

Hele taraflar birbirini bir süredir tanıyorsa evlenince -zaten çok iyi tanıdığı biriyle- sorun çıkmaz diye düşünüyorlar. Oysa evlenmeden yani aynı evi, aynı sorumlulukları paylaşmadan, bir de çocuk sahibi olmadan taraflar birbirini hiç tanımaz, tanıyamaz. İki tarafın da evlilikten beklentileri farklıdır. Herkes o evlilikte kendi alışkanlıklarını sürdürmek ister. Kendi doğrularını hayata geçirmek ister. Oysa dünyada pek çok doğru vardır.

‘ÇOCUĞA HAZIR MIYIZ’

Çocuk sahibi olup olmama ise apayrı bir konu. Eskiden insanlar hiç düşünüp taşınmadan çocuk sahibi oluyorlarmış. O zaman çocuğun da pek kıymeti yokmuş zaten. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir hesabı yani. Şimdi çocuklarımıza neyse ki çok daha fazla değer veriyoruz ama yine de buna hazır mıyız diye sormadan doğuruveriyoruz.

Haberin Devamı

Geçen haftalardan birinde sizlerle onu terk eden eşini geri getirmeye çalışan bir erkeğin mektubunu paylaşmıştım. Şimdi de benzer şeyleri bir kadının ağzından dinleyelim. Bakalım o ne diyor...

GITMEZ SANDIM GITTI, DÖNER SANDIM DÖNMEDI...
YA BOŞARSA


Merhaba Gülseren Hanım...

Bu ara kafam öyle karışık ki, köşe yazılarınızı okudukça bir de ben şansımı denemeye karar verdim. İnşallah okur, bana da bir cevap yazarsınız.

Ben on bir yıllık evliyim. Zaten evlenmemiz aileler arasında büyük mesele oldu. Her kafadan bir ses çıktı ama biz birbirimizi çok seviyorduk, ne yaptılarsa bizi ayıramadılar. Neyse, sonunda evlendik. Daha evliliğin tadını çıkaramadan ilk günden hamile kaldım. Bulantılar, kusmalar oldu, yataktan kalkamadım. Doğum da zor oldu.

Gülnihal’in mektubu...

Haberin Devamı

HAYATIMIZ DÜZELEMEDİ

Bir anda ben anne, eşim de baba oluverdi. İkimiz de henüz buna pek hazır değilmişiz. Çocuğa nasıl bakacağımızı bilemedik. Çocuk da hep ağlayan, zor bir çocuktu. Kayınvalidem o ara çok sık gelirdi bize, hayırlı olsuna gelen misafirler de vardı. Hepsinin altından kalkmaya çalıştım.

Eşim zaten akşama kadar evde yok, çalışıyor, her şeyle ben uğraşıyorum. Akşam o geldiğinde ben sinirli ve gergin oluyordum. Kavgalarımız da işte o zaman başladı.

Oysa biz evlenmeden önce her şeye rağmen hiç kavga etmezdik. Bir türlü hayatımız düzene giremedi. Çocuğumuz çok yaramaz ve huysuzdu. Okula başlayınca biraz rahatlar gibi olduk ama bu sefer de çocukta başka sorunlar başladı. Arkadaşlarıyla geçinemedi, vurmalar kırmalar da olunca okul bize haber verdi. Doktora götürdük. Dürtü kontrol bozukluğu dediler ve tedaviye başladık.

Gülnihal’in mektubu...

Haberin Devamı

O YÜKÜ KALDIRAMADIK

Evlendiğimiz günden beri peşimizi hiç bırakmayan bu sorunlar sonunda ikimizi de yordu. Sanki karı-koca olduğumuzu unuttuk, sadece anne-baba olduk. Omuzlarımızdaki yükü kaldıramadık.

Sonunda eşim benden soğudu, bana olan sevgisi bitti. O aralar eskisine göre daha az kavga ediyorduk ama bir gün eve geç gelince ben çok kızdım. Bu geç gelmeler de sonradan çıktı. Öyle canım sıkıldı ki, ben evde daralmışım zaten, git dedim, bir daha hiç gelme. O da zaten benim böyle dememi beklermiş gibi hemen toparlanıp annesinin evine gitti. Bir hafta hiç gelmedi. Nihayet bir hafta sonra geldi ama bir lafımla bir hafta eve gelmemesi içime çok dokundu. Madem gitmeye bu kadar heveslisin, öyleyse git, bir daha gelme dedim.

Haberin Devamı

GİDİYOR AMA ARIYOR DA

Ne dese beğenirsiniz, tamam, gidiyorum zaten demez mi? Neye uğradığımı şaşırdım. Bizden bu kadar çabuk vazgeçmesine inanamadım. Sanki dünden hazırmış da bahane arıyormuş. Bu durum beni iyice çileden çıkardı. Şeytan aklıma bin bir türlü şey getirdi. Günlerce ağladım.

Şimdi üç aydır ayrıyız hocam. O annesinin evinde yaşıyor ama eli hep üzerimizde. Her türlü masrafımızı karşılıyor, bir dediğimizi iki etmiyor, yani varını yoğunu bize harcıyor. Her gün mutlaka arıyor bizi. Telefonda uzun uzun konuşuyoruz. Arada bir de bize yemeğe geliyor. Onun bu ilgisi, eve gelmeleri filan hoşuma gidiyor, artık eve temelli döner sanıyordum. Yeter artık, dön evine dedim. Ben artık bu eve dönmem dedi. Her seferinde ümitlerimi kırıyor benim.

Haberin Devamı

Sonunda dayanamadım, bu sefer de boşanalım o zaman dedim. Ona da tamam dedi. Ne desem itiraz etmiyor, bu da beni çıldırtıyor. Gidiyor ama arıyor da. Kafam iyice karıştı.

ÜMİDİMİ HİÇ KESMEDİM

Siz benim böyle dediğime bakmayın. Ben gitmesini hiç istemiyorum. Zaten boşanma protokolünü imzalamaya ne onun eli gidiyor, ne de benim. Öylece bekliyoruz. Ama bu arada çok yıprandım. Ben eşimi çok seviyorum. Ondan boşanmak şimdiye kadar aklımın ucundan bile geçmedi. O benim vazgeçilmezim. Ben onsuz nasıl yaşarım, ne yaparım hiç bilmiyorum.

“Madem geç geliyorsun, git” dediğimde gitmez sandım. Bir hafta sonra, artık eve dön dediğimde hemen döner sandım. Hele boşanalım deyince hemen kabul edeceği hiç aklıma gelmedi. Hâlâ ümidimi kesmiş değilim, o beni boşamaz diyorum ama bir yandan da korkuyorum.

Ya boşarsa...

NE YAPACAĞIMI ŞAŞIRDIM

Ben onsuz ne yaparım, nasıl ayakta dururum hiç bilmiyorum. Çok zor durumdayım. Bir çıkış arıyorum, bulamıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım. Bunun bir yolu vardır mutlaka deyip duruyorum. Ne olur bana bir yol gösterin. Ben nerede yanlış yaptım? Yalvarıyorum size, kocamı kaybetmemenin yolunu gösterin bana.

Ellerinizden öperim.
GÜLNİHAL

ASLINDA ÇARE SIZDE

Gülnihal
bize pek çok kadına yol gösterecek bir soru sormuş çünkü bu konuda okuyucularımızdan çok sayıda mektup ve mesaj alıyoruz...

Sevgili okurlarım...

Yuvayı her zaman dişi kuş yapar. O evi, o yuvayı güzelleştiren de, ısıtan da, disipline eden de aslında hep kadındır. Daha adımını attığı gün o evin kurallarını o koyar. İster ki o ev tam da onun düşündüğü, onun hayal ettiği ya da sıklıkla onun alıştığı gibi olsun. Çarklar hep öyle dönsün.

Ancak erkek bu yuvaya sadece misafir olarak gelip gider, o evi kendine ait hissetmez, ona sadece sorunları ve sitemleri dinlemek kalırsa o eve gelmek, o evde olmak istemez.

PAYLAŞMAYI BİLMİYORUZ

Bizler yani bu ülkenin genç kızları ve kadınları, bunu çok sık yapıyoruz. Sanıyoruz ki o ev sadece bizim. Ev bizim olunca kuralları biz koyuyoruz ama sorumluluk da hep bize kalıyor. Erkeklerimizle hayatı paylaşmayı bilmiyoruz. Sonra da sitem ediyoruz onlara, neden bana yardım etmiyorsun diye. Kelimeye dikkatinizi çekerim; yardım istiyoruz erkeklerimizden. Yani diyoruz ki bu ev ve evin bütün sorumlulukları aslında bana ait ama sen de bana yardım et.

Gülnihal’in mektubu...

Oysa o ev ikimizin olsa evin hem kuralları, hem yaşam biçimi, hem de sorumluluklarını ikimiz paylaşabilsek hep yardım isteyen kadın olmayacak. Bunu hiç fark etmeden, sanki bundan doğal bir şey yokmuş gibi yani otomatik olarak yapıyoruz.

O HATAYI BEN DE YAPTIM

Burada kadınlarımızı kınıyor değilim çünkü aynı hataları zamanında ben de yaptım. Bizim evde babam eve misafir gibi gelir giderdi. Hepimiz onu kapıda tıpkı misafirmiş gibi karşılar, sofrada başköşeye oturtur, hiçbir hizmetini eksik etmez, yemekleri beğendi mi diye gözlerinin içine bakar, çayını kahvesini gümüş tepsilerde getirirdik. Ona da, bize bütün kibarlığıyla teşekkür etmek, elinize sağlık demek kalırdı. Annem bir gün olsun sitem etmezdi babama.

Ben evlendiğim zaman tam da o evde öğrendiğimi yaptım. Sofralar hazırladım, kahveler yaptım, eşimin gözleri parladı. Ona da bacak bacak üstüne atıp televizyonun karşısında kahveleri beklemek kaldı. Sonra çocuklar doğdu. Sorumluluklar çoğaldı. Eşim ise elinde kumanda, televizyonun karşısında kahvesini beklemeye devam etti.

YANLIŞI O AN ANLADIM

Bir gün anneme gittim, salonda annemle oturuyorduk ki kapı çalındı, annem açtı kapıyı. Aydın gelmişti, yani eşim. İkisi birden salona girerken annem yavaşça kulağıma eğildi, “Kızım kocan geldi, ayağa kalkıp karşılasana” dedi. Elimde kahve olmasa kalkardım zaten ama iyi ki varmış çünkü nerede yanlış yaptığımı tam da o gün anladım.

Eşim o gün sık sık sordu bana, neye gülüyorsun diye. Kendime dedim ama daha fazlasını söylemedim. Henüz Hacettepe’de asistandım o zaman. Bir de psikiyatrist olacaksın dedim kendime, şu haline bak.

BAŞARININ KAHKAHASI

Sonradan o halime uzun uzun baktım. Yani nihayet daldığım uykudan uyandım, annem gibi yapmaktan, alıştığım düzeni uygulamaktan vazgeçtim. Biz buna psikiyatride “farkındalık” diyoruz.

Aradan yıllar geçti. Bir gün, bir pazar günü kahvaltıdan sonra eşimle camın önündeki koltuklarda oturup dışarda yağan karı seyredecektik. Ben hemen oturdum yerime, bayılırım kar seyretmeye. Birazdan elinde tepsiyle eşim geldi. Hem de gümüş tepsi... İçinde en güzel fincanlarda mis gibi kahveler. Fincanı alırken beni yine bir gülme tuttu. Öyle çok gülüyorum ki, kahve dökülecek. Eşim yine sordu “Ne gülüyorsun?” diye. “Bir yanda yağan kar, bir yanda köpüğü bol, ağır ateşte, senin yaptığın kahveler. Ben gülmeyeyim de kimler gülsün. Eline sağlık” dedim. Niye güldüğümü sanırım anladınız. Aslında o kahkahalar başarımı kutlamak içindi. Çok çalışmış ama sonunda eşimle hayatı her yerde paylaşmayı başarmıştım.

EŞİNİ HEPTEN UNUTMUŞSUN

Sana gelince Gülnihal kardeşim,

Sen de muhtemelen içinde büyüdüğün ailede gördüğün şekilde, evlenince daha ilk günden evini tek başına sahiplenmiş, tüm sorumluluğu tek başına üstlenmiş ve eşini hepten unutmuşsun.

Evlenmeden önce ne güzel bir ilişkiniz varmış. Her zorluğa rağmen birbirinizi hiç ihmal etmemiş, ailelerle birlikte mücadele etmiş ve sonunda evlenmişsiniz.

Acaba hemen bir çocuk istiyor muyuz, buna ikimiz de hazır mıyız diye sormak hiç aklınıza gelmemiş. Hemen bir çocuğumuz olsun mu, olmasın mı diye eşinle konuştuğunuzu, konuyu önemsediğinizi hiç sanmıyorum. Aslında anne baba hiç hazır değilken doğan o çocuklara da yazık oluyor, böyle anne babalara da.

Akşama kadar gerildikçe eşine hep sitem etmişsin. Evde kavga gürültü bitmemiş.

Sanırım o evde bir düzen, disiplin de oluşamamış. Oğlunuz da tıpkı sizlerden öğrendiğini yapmış. Kavga etmiş arkadaşlarıyla, vurmuş, kırmış.

ALIŞKANLIK VE KORKU

Birbirinize hiç zaman ayıramamışsınız. Ne o sana, ne sen ona. Eskiden o senin erkek arkadaşınmış ama aranızda arkadaşlık filan kalmamış, daha doğrusu ilişki bitmiş. İnsan doğru dürüst ilişki kuramadığı, hayatı paylaşamadığı birini sever mi, sevmez. Sen de sevmiyorsun aslında. O senin dediğin sevgi değil, alışkanlık ve korku. Yalnızlık korkusu. Evde sitem edecek, kavga edecek bile biri yok korkusu.

Siz hayatı paylaşmamışsınız ki... Birbirinizle sadece kavga ederek ilişki kurmuşsunuz. Kavgalar da bitince ilişki iyice kopmuş.

ÖNCE KENDİNİZDE ARAYIN

Bunu yapan binlerce kadın var ülkemizde. Neden? Çünkü evlilik nedir, kadınla erkeğin bu yepyeni beraberlikte rolleri nedir, sorumlulukları nedir hiç düşünmemiş, hiç konuşmamışsınız ki... Beraber gülüp beraber ağlamamışsınız ki... Siz onun varlığını unutmuşsunuz, o da sizin. O sizin için hep sitem edilecek, kavga edilecek biri, siz de onun için her akşam nazı sözü, sitemi bitmeyen bir kadın olmuşsunuz.

Ayrılık ikinize de iyi gelmiştir aslında. Nihayet birbirinizin varlığını görmüş, kabul etmiş ve özlemişsiniz. Eski düzeni sürdürecekseniz sakın bir araya gelmeyin ama önce siz, sonra da eşiniz “Neden bu hale geldik acaba?” diye sorar, bunu karşılıklı, birbirinizi hiç suçlamadan konuşur, tartışır, yepyeni bir düzen kurabilirseniz, o zaman bir araya gelin.

Çareyi eşinizi ikna etmekte aramayın. Aslında çare sizde.

Başka türlü size de, eşinize de, hatta oğlunuza bile yazık olacak.

İşte böyle sevgili okurlarım. Sizin de evlilikle ilgili sorunlarınız varsa bunun nedenini karşı taraftan önce kendinizde arayın. Unutmayın, siz değişirseniz dünya değişir.

Haftaya görüşmek üzere...

MEKTUPLARINIZI BEKLİYORUM 

Bana drgbudayiciogluiletisim@madalyonklinik.com adresinden yazabilirsiniz. Hoşça kalın, sevgiyle kalın. 

Yazarın Tüm Yazıları