Paylaş
Bundan çok yıllar önce yani ben çocukken bu ülkede erkekler kadınlara yol verirken, otobüste onlar ayaktaysa kendi asla oturmazken, elindeki paketler ağırsa koşup alırken, düşerse kaldırırken, yardıma ihtiyacın var mı bacım derken, rahat giysinler diye paltolarını tutarken, yaptıkları yemeklere “eline sağlık hanım” demeden yemezken, kadınları başlarında taşırken... Ne oldu size?
HAYATIN HER ALANINDA...
Aradan yıllar geçti, artık ülkemizde okula gitmek, her türlü eğitimi almak daha kolaylaştı. Kadın-erkek öğretmenlerimiz, kızlı-erkekli çocuklarımıza ışık oluyor. Hastanelerimizde kendimizi rahatlıkla kadın doktorlara emanet ediyor, onlara güveniyoruz. Kadın yargıç ve savcılarımız, kadın eczacılarımız, kadın mühendislerimiz, kadın müdürlerimiz, yöneticilerimiz, bankacılarımız, kadın avukatlarımız, muhasebecilerimiz, kadın pilotlarımız, şoförlerimiz, kadın girişimcilerimiz, bol bol kadın sanatçılarımız var. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bizi temsil eden kadın milletvekillerimiz var.
İş hayatında da kadınlarımız çok başarılı. Onların kurdukları işyerlerinde binlerce kişi çalışıyor. Yurtdışına ihracat yapan, dış ülkelerde bizi temsil eden kadınlarımız bunlar.
NEDEN KIYMET BİLMİYORUZ
Bugün ülkemizde iş hayatından kadınları çekiversek ne olur biliyor musunuz? Hastaneler doktorsuz, hemşiresiz, adliyeler hâkimsiz, savcısız, avukatlık büroları avukatsız kalır. Her köşe başında önünüze çıkan eczaneler kapanır, inşaatlar mimarsız, mühendissiz ve pek çok kişi işsiz kalır. Müzik susar, edebiyat susar, televizyonlar ne göstereceğini şaşırır, kütüphaneler kitapsız kalır.
Evdeki kadınlarımızı birkaç gün alıversek hepimiz aç kalırız, aç...
Neden kıymetini bilmiyoruz kadınlarımızın?
OMUZ OMUZA YÜRÜMELİ
Hayatın rengi, tadı, tuzu, heyecanı, sevinci, acısı, tatlısı, sesi soluğu, hayatın anlamı bile kadınlarla var.
Onlar sizin ananız, bacınız, yâriniz, eşiniz, dostunuz, arkadaşınız, çocuklarınızın da anası.
Kadınlarımızla omuz omuza yürümek varken, nedir sizin derdiniz?
Eskiden ama çok eskiden erkekler önden yürürdü, biz kadınlar arkasından. Şimdi kadınlarla omuz omuza yürümek zorunuza gitmesin. Biz kadınların, siz erkeklerin önüne geçmek gibi bir niyetimiz yok. Bizim amacımız ne önünüzde, ne de arkanızda yürümek. Biz sizlerle barış içinde, sevgiyle el ele yürümek istiyoruz. Ve bundan çok mutluyuz. Neden tutmuyorsunuz elimizi?
Böylesi daha güzel değil mi?
BİR ŞEYLER SÖYLEYİN
Korkmayın!
Hayatın dikenli yollarında yürürken korkmayın. Eskiden yani çok eskiden, biz henüz çocukken birbirimizin hatıra defterine bir şeyler yazarken cümleler hep böyle başlardı: “Hayatın dikenli yollarında yürürken...”
O zaman böyle yazsak da, ne hayatı tanır ne de o dikenlerin ne olduğunu bilirdik. Meğer neymiş o dikenler...
Oysa hayatın dikenli yollarında el ele yürümek daha güzel, daha kolay, daha güven verici değil mi? Baksanıza etraf vahşi dikenlerle dolu...
Öyleyse, “Korkmuyoruz, biz de kadınlarımıza karşı işlenen bu vahşi cinayetlerden dolayı çok üzgünüz, şiddetle ve nefretle kınıyoruz bunu” diyorsanız bir adım öne çıkın. Ve aşağıdaki adama siz medeni, siz merhametli, sevgi dolu, barışı seven erkekler de bir şeyler söyleyin.
Son zamanlarda kadınlarımızı hunharca öldüren erkeklerden sadece bir örnek bu.
KARISINI DÖVE DÖVE ÖLDÜREN ADAM
"Geçtiğimiz pazar günü, Balıkesir’de aynı tekstil atölyesinde çalışan Mehmet A. ve Şahibe A. geç saatlere kadar mesaiye kaldı. Bir süre sonra aralarında tartışma çıktı. Mehmet A. o sırada yanlarında olan kızlarını ‘Siz çıkın, anneniz birazdan geliyor’ diyerek dışarı yolladı. Tartışma sırasında Mehmet A. eşi Şahibe’yi feci şekilde dövdü. Kadın aldığı darbelerle yere yığılırken Mehmet A. aracına binip kaçtı. Daha sonra kızlarını telefonla arayıp ‘Anneniz dükkânda, kötü durumda. Gidip bakın’ demesi üzerine dükkâna koşan kızlar annelerini üstü çıplak, yerde kanlar içinde görünce hemen ambulans çağırdılar. Ancak genç kadın hastaneye ulaşamadan yolda öldü.
Polis yakında bir binada saklanan adamı gözaltına aldı. Emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye sevk edilen Mehmet A. tutuklanarak cezaevine gönderildi."
İşte cinayet haberini böyle yazıyordu gazeteler.
ÖLDÜRMEKTE KARARLIYDIN
Demek yerde kanlar içinde, cansız yatan o kadının anne olduğunu biliyorsun. Kızlarının annesi... Demek kızları oradan yollarken karın bilmese de sen biliyordun ne yapacağını. Kararlıydın yani, öldürecektin karını.
Bir kadını, güreşte yenmek gibi bir şey yani... Bir erkek her zaman bir kadından bedenen daha güçlüdür. Sen de o zayıfa karşı bu gücü kullandın ve karını öldürünceye kadar dövdün.
Demek bir tek bu konuda ondan üstünsün. Senden zayıfla başa çıkabiliyorsun. Kendinle ne kadar övünsen azdır!
DURDURAMADI DEĞİL Mİ
Nasıl, rahatladın mı bari? Bak vura vura, döve döve öldürdün kadını. Kim bilir onu öldürebilmek için ne kadar çok uğraşman gerekti. Ne yaptın, kadının başını duvarlara mı vurdun, yere atıp tekmeledin mi, ağzını burnunu mu kırdın? Canı daha çok acısın diye mi soydun kadını? Onun gücü senin o büyük öfkeni, ona kalkan elini durduramadı değil mi?
Sana yıllarca hizmet eden, sıcak yemeğini önüne koyan, sana iki kız doğuran, seninle gülen, seninle ağlayan, çamaşırını yıkayan, temiz çorabını, pijamanı hazır eden, çocuklarını bağrına basan, onları uyutan, büyüten, hastayken başında bekleyen, sabahları da önce kahvaltınızı hazırlayıp sonra seninle birlikte işe, çalışmaya giden kadını öldürdün ha?
Bizim ülkemizde bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varken, sen kim bilir kaç fincan kahvesini içtin o öldürdüğün kadının. Kaç çeşit yemeğini yedin, çorbasını içtin.
KIZLARA YAZIK DEĞİL Mİ
Onlar senin de kızların değil mi? Onları nasıl hem annesiz, hem de babasız bırakırsın? Madem memnun değildin karından, madem ona kızıyordun, ondan boşanmak, yollarınızı ayırmak varken onu öldürmek neden? O çocuklara, o kızlara yazık değil mi? Sadece eşini öldürmedin, sen kızlarının da hayatını kararttın. O çocuklar şimdi ne yapacak? Nasıl bir gelecek bekliyor onları, hiç düşündün mü? Onlar artık, anneleri, babaları tarafından öldürülen bir ailenin kızları. Onların kolunu kanadını öyle bir kırdın ki sen... Bunların hesabını kızlarına nasıl vereceksin?
Ne oldu size ey erkekler, neden bu kadar öfkelisiniz biz kadınlara? Sizi bu kadar kızdıracak ne yaptık? Kadının güçlenmesi, çalışıp hayatını kazanması, işinde başarılı olması mı sizi bu kadar kızdırdı? O kadın bir yandan çalışıp evin geçimine katkıda bulunurken bir yandan da evin her türlü sorumluluğunu alıyor hâlâ. Çocuklarına annelik, eve hizmetçilik, size de kadınlık ediyor. Temizlik onda, yemek onda, alışveriş onda, sabahtan da işe gidiyor sizinle.
Bu kadar marifetli olması mı çıldırtıyor sizi?
HANGİ SUÇ, HANGİ NEDEN
Sizi de bir kadın dünyaya getirdi, size analık etti. Belki kız kardeşleriniz de var. Biri sizin annenize ya da kız kardeşlerinize böyle yapsa ne hissederdiniz? Bir kadını, bir anneyi, eşi, sevgiliyi öldürme hakkını kendinizde nasıl buluyorsunuz?
Tıpkı sizin yaptığınız gibi babanız da annenizi öldürse ne hissederdiniz? Ya da kız kardeşinizi eşi öldürse ne yapardınız? Hangi suç, hangi neden sizin hissettiklerinizi değiştirebilirdi?
BİR ADIM ÖNE ÇIKIN
SEVGİLİ ERKEKLER,
Pek çoğunuz bu olaylardan biz kadınlar kadar şikâyetçisiniz, üzülüyorsunuz, bu vahşet dursun istiyorsunuz. Bunu biliyoruz, hatta bundan eminiz.
Öyleyse bir adım öne çıkın.
Hemcinslerinize seslenin.
İster köy kahvelerinde, ister belediyelerde, ister her ilde bol bol bulunan lokallerde, kalabalıkların çalıştığı işyerlerinde, otobüslerde, dolmuşlarda, meydanlarda...
Nereyi bulursanız orada.
Öğretmenler, üniversite hocaları, ununu elemiş, eleğini duvara asmış ülkemizin çok değerli büyükleri, bu işe gönül vermiş işverenler, işçi sendikaları, işçi temsilcileri, vakıflar, dernekler, televizyon kanalları, yapımcılar, yazarlar, çizerler, hacılar, hocalar, imamlar, din alimleri, kanaat önderleri, önder olmayan ama bu olaylara karşı olan genç, yaşlı bütün erkekler...
Hemcinslerinizle konuşun, bilmediklerini öğretin, kendi geçmişinizi, hangi yollardan geçerek buralara geldiğinizi, annenizden, ablanızdan, eşinizden hatta kızlarınızdan aldığınız desteği anlatın.
Kadın nedir, kadın kimdir, kadına nasıl davranılır...
Öğretin. Öğrenmeyeni lanetleyin, dışlayın bu adamları.
Bu konuyu memleket meselesi olarak görün ve durdurun bu vahşeti.
Tek bir kadınımız öldürüldüğünde bunu önemseyin, bunu ülke gündeminden düşürmeyin. Yeri yerinden oynatın. En büyük tepki siz erkeklerden gelsin.
Bütün televizyon kanalları tek yürek olsun. Haberlerde bunları hep birlikte gösterin, aşağılayın, dışlayın, lanetleyin, tepkinizi gösterin.
Kol gücü, kas gücü, boyu posu daha büyük, daha güçlü olanın zayıfa gösterdiği bu vahşetle artık siz erkekler mücadele edin.
SEVGİLİ ANNELER,
Bu sefer de sizlere sesleniyorum. Kadınlarımızı öldüren bu vahşi adamları siz doğurdunuz, siz büyüttünüz. Çocuklarınız kadına saygı göstermeyi önce sizden öğrensin. Daha küçükken bunları o çocukların kafasına sokun. Öfkelerini kontrol etmeyi, yüksek sesle konuşmamayı, kimseye hakaret etmemeyi, aşağılamamayı, kavga etmemeyi o çocuklar sizden öğrensinler.
SEVGİLİ BABALAR,
Şimdi de sözüm size. Siz evinizde şiddeti bu çocuklara öğretmeseniz, bu çocuklar sizin o evde uyguladığınız şiddete tanıklık etmeseler, şiddetle yoğrulmasalar, bugün bir kadını asla öldürmeye kalkmazlardı. Sizin öfkeniz, sizin uyguladığınız şiddet var ya... Kuşaklar boyu devam edecek. “Çocuğunu döven yedi göbek torunlarını döver” derler ya, işte öyle. Sizden çocuklarınıza, çocuklarınızdan torunlarınıza kadar uzanan bir zincir bu... Sadece kendi evinizdekileri değil, böyle yaparak toplumu zehirliyorsunuz aslında.
Bunu keşke bir an önce görseniz ve değiştirseniz...
SEVGİLİ KADINLAR,
Hemcinslerinize yapılan bu saldırılarda artık taraf olun. Hemcinslerinizin her zaman yanında durun. Kadın kadının kurdu değil yurdu olmalı. Sizler bu günlere gelene kadar kız olduğunuz, kadın olduğunuz için neler çektiniz, unuttunuz mu? Annelerinizden, ninelerinizden neler dinlediniz, hatırladınız mı? Yaşananları meşrulaştırmayın. Aynı şeylerin bir gün sizin ya da kızlarınızın da başına gelebileceğini unutmayın. Tacizin, tecavüzün, dayağın, istismarın, hele ki cinayetin ne mazereti olur, ne de affı.
Siz kendi aranızda birbirinize kızarsınız da seversiniz de ama size karşı taraftan bir saldırı geliyorsa, işte o zaman taraf olun, hep bir olun.
Haftaya daha güzel konularda görüşmek üzere...
Hoşça kalın, sevgiyle kalın.
Paylaş