Paylaş
KUBBETÜ’S Sahra (Kaya Kubbesi), Resullulah (s.a.v.) efendimizin Miraç’a yükseldiği kabul edilen, sahr’a yani muallak kayasının bulunduğu yerin üzerine Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılmıştır. Abdülmelik bin Mervan, Kubbetü’s Sahra’yı inşa ederken muallak kayasının etrafına dört ana sütun yerleştirmişti. Bu dört sütun, dört mevsimi, birinci halkayı oluşturan bu dört sütunun arasına yerleştirilen on iki sütun da yılın on iki ayını sembolize ediyordu. İkinci halkayı ise yirmi dört sütundan oluşturdu, üzerinde cennet meyvelerinin resmedildiği bu sütunlar da bir günü ifade eder. Abdülmelik bin Mervan, Müslümanların zamana bakış açısını mimariye yansıtmıştı.
ASR SURESİNİN TEFSİRİNDE
Gönül gözüyle gezdiğimizde Kubbetü’s Sahra’nın mimarisinde Asr sûresinin tefsirini görüyoruz: “And olsun zamana ki insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr, 103/1-3)
Kubbetü’s Sahra’nın önünde onun bir minyatürü gibi duran Zincirli Kubbe de Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılmıştır. Müslümanlar bu tepeye yaptırılacak bir mabedi o kadar önemsemişlerdir ki önce bir minyatürü gibi duran Zincirli Kubbe’yi yapıp nasıl olduğunu, nasıl duracağını görmek istemişlerdir. İslam tarihinde başka hiçbir yapıda buna benzer bir örnek yoktur.
HAÇLILAR İŞGALDE KİLİSEYE ÇEVİRDİ
Kudüs, Müslümanların gönlünde öyle bir yer etmiştir ki her dönem herkes buraya bir şeyler yapmak istemiştir. Abdülmelik bin Mervan’dan sonra Kudüs’ü fethettiği zaman Selahaddin Eyyûbi, Yavuz Sultan Selim’den sonra Kanuni Sultan Süleyman, daha sonra Fatımiler, Eyyûbiler, Memlükler hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mimar Kemalettin 4 yıl burada restorasyon çalışmaları yapmıştır. Haçlılar Kudüs’ü işgal ettiğinde Kubbetü’s Sahra’yı kiliseye çevirdiler. 88 yıl Haçlıların işgalinde bu mescit kilise olarak kaldı. Hıristiyan Hacılar Resulullah’ın (s.a.v.) Miraç’a yükseldiği kabul edilen muallak kayasını kırıp kırıp Avrupa’da satıyorlardı. Bunu önlemek için etrafını demir halkalarla çevirmişlerdi. Selahaddin Eyyûbi 1187’de Kudüs’ü fethedince burayı yeniden camiye çevirdi ve etrafını ahşapla kapattı. 1187’den yani Selahaddin Eyyûbi’den yaklaşık 1000 yıl sonra ilk defa yakın zamanda kapsamlı bir kubbe restorasyonu yapılmıştır.
ALTIN KAPLAMA TÜRK MUHABBETİ
İkinci Abdülhamit’ten bu yana ilk defa Kubbetü’s Sahra’nın altın kaplama hilali Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı tarafından 5 Mayıs 2013 tarihinde yenilenmiş ve Türk milletinin buraya olan sevgi ve muhabbetini gösteren bir işaret olarak konmuştur. Kubbetü’s Sahra’nın minyatürünün üzerinde ve içinde bulunan yaklaşık 5 bin çini kaplaması yine TİKA tarafından yaptırılmıştır.
RÜYASINDA GÖRDÜ MİHRABI YAPTIRDI
7. yüzyılda Abdülmelik bin Mervan’dan günümüze kadar herkes gönlünden, kalbinden bir parçayı, sevgisini buraya bırakmıştır. Kubbetü’s Sahra’da ecdadımızın da bir hatırası var. Abdülhamid Han bir gece rüyasında, Hz. Fatıma’nın Kubbetü’s Sahra’da gözyaşı ile namaz kıldığını görür. Aslen Kudüslü olan kütüphane müdürünü çağırır ve Kubbetü’s Sahra’nın içinde böyle bir mihrab var mı? diye sorar. Kudüslü olan kütüphane müdürü Kubbetü’s Sahra’nın içinde böyle bir mihrap olmadığını söyler. Gözyaşları içinde Abdülhamid Han “Desene, rüyada bir işaret aldık, Kubbetü’s Sahra’ya böyle bir mihrab yaptırmak bize emredildi” der ve gelir oraya bir mihrab yaptırarak adını Fatımatüz Zehra koyar.
KURAN VE RAMAZAN
O halde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (TEGÂBUN-16)
BİR SORU BİR CEVAP
70 BİN KELİME-İ TEVHİDİN DAYANAĞI
KELİME-i tevhid sözlük anlamı ile “Allah’ı birleme cümlesi” demektir. “Lâ ilahe illallah” sözünden ibarettir ve “Allah’tan başka ilah yoktur.” anlamına gelir. Bu cümlenin ifade ettiği mana İslam’ın temel ilkesini oluşturur. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kıyamet gününde benim şefaatim sayesinde en mutlu olacak insan, kalbinden içtenlikle, Lâ ilahe illallah diyendir” (Buhârî,İlim,33) buyurmuştur. Zikir, hatırlamak ve hatırlatmak demektir. Kelime-i tevhidi zikir olarak okumak, okuyana ve dinleyenlere Allah’ı hatırlatacağı için sevap kazandıran bir ameldir, zikirlerin en güzelidir. Resulullah (s.a.s.), “En faziletli zikir ‘Lâ ilahe illallah’, en faziletli dua da ‘Elhamdülillah’ demektir” (İbn,Mâce,Edeb,55) buyurmuştur.
LÂ İLAHE İLLALLAH
Bunun yanında günde yüz defa “Lâ ilâhe illallah” diyenin çeşitli şekillerde mükâfatlandırılacağı yönünde hadisler bulunmaktadır (İbn Mâce, Edeb, 54). Sahih hadislerde belirtilenler dışında dua veya zikirlerin belli sayılarda yapılması gerektiğine inanıp bunu iddia etmek doğru değildir.
KISSADAN HİSSE
3 BEDDUA
K‘B bin Ucre (r.a.) rivayet eder: “Resulullah (s.a.v.) bizden minbere yakın oturmamızı isteyince, minberin tam önünde topluca oturduk. Bir basamak çıktı, “Âmîn“ dedi. Bir basamak daha çıktı. Yine “Âmîn” dedi. Bir basamak daha çıktı. Yine “Âmîn!” dedi. Minberden indiğinde, “Ey Allah’ın resulü! Bugün biz, sizden daha önce işitmediğimiz yeni bir şey işittik” dedik. Bunun üzerine Hz. Peygambe şunları buyurdu: “Minberde iken Cebrâil geldi” dedi. “Bana birinci basamakta iken, ’Ramazan-ı şerîfe erişip de bağışlanmayan rahmetten uzak olsun’ dedi. Ben de ‘Âmîn’ dedim. İkinci basamağa çıktığımda, ’Yanında senin adın söylendiği halde sana salat ve selam getirmeyen rahmetten uzak olsun’ dedi. Ben de ‘Âmîn’ dedim. Sonra üçüncü basamağa çıktığımda, ’Ana-babasının yaşlılığına erişip de veya bir tekinin ihtiyarlığını görüp de, cenneti kazanamayan kişi rahmetten uzak olsun’ dedi. Ben de ‘Âmîn’ dedim.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 170)
3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT
HZ. MUHAMMED ÖNÜNDEN GEÇMİŞTİ
M.Ö. 587’de Babil Kralı Buhtunnasır Kudüs’ü, Kudüs’le beraber Süleyman Mabedi’ni de yakıp yıkar, mabed bir taş yığını haline gelir. M.Ö. 517’de Persler, Yahudilerin tekrar mabede dönmesine izin verir ve Süleyman Mabedi’nin yerine yeni bir mabet yapılır. M.Ö. 37 ve M.S. 4 yılları arasında bu bölgeye hükmeden Yahudi Kral Herod, ikinci mabedi eski ihtişamına, Süleyman Mabedi dönemindeki görkemli haline kavuşturur. Fakat tarihe Herod Mabedi diye geçen ikinci mabed de çok fazla ayakta kalamaz. M.S. 70’te Roma baskınında Kudüs yeniden yerle bir edilir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Miraç mucizesi için Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya getirildiğinde mabet bir taş yığını halindedir. Rivayetlere göre Resulullah (a.s.), Yahudilerin Ağlama Duvarı dediği, biz Müslümanların Burak Duvarı olarak isimlendirdiği duvarın önünden geçerek, Emevi saraylarının bulunduğu ön taraftan, bugünkü Mescid-i Aksa’nın altından Nebi Kapısı’ndan geçip merdivenleri takip ederek Kubbetü’s-Sahra’nın olduğu yere gelir.
Paylaş