Paylaş
SÖZCÜKTE kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi anlamlara gelir. Dini literatürde ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kuran-ı Kerim’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Aynı adı taşıyan 97. sure bu gecenin fazileti hakkında nazil olmuştur.
“Biz onu (Kuran’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, ta fecrin doğuşuna kadar esenlik doludur.” (Kadr, 97/1-5)
GÖNLÜNE İNERSE SANA NE KATAR?
Allah resulü (s.a.v.) inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’ni ihya edenlerin geçmiş günahlarının affedileceği müjdelenmiştir (Buhârî, Fazlu leyletü’l-Kadr, 1). Ramazanın son on gününe girildiğinde Hz. Peygamber dünyevi işlerden uzaklaşıp itikâfa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi ailesini de uyanık tutardı (Buhârî, Fazlu leyletü’l-Kadr, 5). Hz. Peygamber’in Kadir Gecesi’nde yapılmasını tavsiye ettiği dua şöyledir: “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni/bizi de affet!” (Tirmizî, Da’avât, 84) Kuran’ın amacı zamana değer katmak mıdır? Olmasa gerekir. Öyleyse bu gecenin bin aydan daha hayırlı oluşunu nasıl anlamalıyız? Aslında Allah bize bir mesaj veriyor. Ey insan, bir düşün, amacı zamana değer katmak değil insana değer katmak olan bu kitap indiği geceyi bin aydan daha hayırlı yapmışsa, indiği ayı on bir ayın sultanı haline getirmişse, Kuran senin gönlüne ve hayatına inerse sana ne kadar değer katar?
EN ÇOK OKUNAN EN AZ ANLAŞILAN
Kuran’ı Kerim dünyanın en fazla okunan ve maalesef en az anlaşılan kitaplarından biridir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2014 yılında yaptırmış olduğu “Türkiye’de Dini Hayat Araştırması” isimli araştırmada, ülkemizde Kuran-ı Kerim’i Arapçasından okumayı bilen kişilerin %20.8’i her gün, %24.5’i haftada birkaç gün, %22.6’sı haftada bir gün, %16.3’ü ayda bir gün ve %11.6’sı yılda birkaç kez Kuran-ı Kerimi Arapçasından okuduğunu belirtmiştir. Aynı zamanda bu araştırmada eğitim düzeyi arttıkça Kuran-ı Kerim’i Arapçasından her gün okuduğunu belirtenlerin oranının genel olarak azaldığı ifade edilmiştir. Ülkemizde kişilerin %24.9’u yılda birkaç kez, %16.9’u ayda bir, %10.1 haftada bir Kuran-ı Kerim’i Türkçe tercümesinden okuduğunu belirtmektedir. Kuran-ı Kerim’in Türkçe tercümesini hiçbir zaman okumadığını belirten kişilerin oranı ise %34.3’tür. Kuran-ı Kerim’in Türkçe tefsirini okuma sıklıkları incelendiğinde kişilerin %20.8’i yılda birkaç kez, %12.6’sı ayda bir kez, %6.8 haftada bir, %5.4’ü haftada birkaç gün ve %2.3’ü her gün Kuran-ı Kerim’in Türkçe tefsirini okuduğunu belirtmektedir. Kişilerin %49.1’i ise hiçbir zamanı Kuran-ı Kerim’in Türkçe tefsirini okumadığını ifade etmektedir.
MESAJLARINDAN FAYDALANAMIYORUZ
Bu araştırma bize Kuran’ın gönderiliş amacı ve insanlara ulaştırmak istediği mesaj ile toplumumuzun şu an içerisinde bulunduğu durum arasında bir mukayese yapıldığında, Kuran’ın çok fazla okunmadığı ve onun bize sunduğu bireysel ve sosyal hayatımızla ilgili mesajlardan yeterince faydalanamadığımızı göstermektedir. Allah (c.c.) bize Kuran-ı Kerim gibi bir değer göndermiş ama biz onu ne yazık ki yeterince tanımıyor ve ondan gerektiği gibi istifade edemiyoruz.
HEM HAYAT, HEM İBADET KİTABIDIR
Kuran hem hayat kitabıdır; Müslümana nasıl yaşayacağını, neyi nasıl yapacağını öğretir hem de ibadet kitabıdır. Bu nedenle biz Müslümanların, Allah’ın kitabını okuyup anlamak ve yaşamak gibi bir zorunluluğumuz vardır. Hiç olmazsa Kuran ayı ramazanda ve Kuran’ın indiği gece olan Kadir Gecesi’nde kendimizi ve çevremizi Kuran’la buluşturalım.
Kadir Geceniz mübarek olsun...
BİR SORU BİR CEVAP
ARAYAN 27. GECEDE ARASIN
KADİR Gecesi Kuran’da belirtildiğine göre, içerisinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Kuran, ramazan ayında (Bakara, 2/185) ve bu gecede indirilmiştir (Kadr, 97/1). Kadir Gecesi’nin ramazan ayında olduğu kesindir. Ancak hangi güne tekabül ettiği k
onusunda farklı rivayetler vardır. Zirr bin Hubeyş anlatıyor: “Ubey bin Kab’a (r.a.) İbn Mesud’un (r.a.) ‘Senenin bütün gecelerini ihya eden kimse Kadir Gecesi’ne tesadüf edebilir’ sözünü hatırlattığımda, bana şu cevabı verdi: ‘Kendisinden başka ilah olmayan Yüce Allah’a yemin olsun ki Kadir Gecesi ramazan ayındadır. Kadir Gecesi Resulullah’ın (s.a.s.) bize namaz kılmamızı emir buyurduğu gecedir. O da ramazanın 27. gününün gecesidir. O gecenin alameti, o gecenin sabahında güneşin beyaz ve ışınları gözü almayacak şekilde doğmasıdır’” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 179).
Abdullah bin Ömer’den gelen bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kadir Gecesi’ni aramak isteyen 27. gecede arasın” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VIII, 426) buyurmuş, böylece 27. geceyi ibadet ve zikirle uyanık olarak geçirmemizi tavsiye etmiştir.
Kadir Gecesi’nin ramazan ayının 27. gecesinde olduğu (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 179-180) genel kabul görmüş olmakla birlikte, ramazanın son on gününün tek gecelerinde (Müslim, Sıyâm, 207) veya son yedi gecesinde aranması ile ilgili farklı rivayetler de vardır (Müslim, Sıyâm, 205-206). Dolayısıyla ramazanın son gecelerini Kadir Gecesi’ymiş gibi değerlendirmek gerekir.
KISSADAN HİSSE
CAHİLKEN ÖĞRETMEDİN AÇKEN DOYURMADIN
BU halin güzel bir misalini Abbâd bin Şurahbil (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
“Bir zamanlar fakir düşmüştüm. Bunun üzerine Medine bahçelerinden birine girdim. Başak ovup hem yedim hem de torbama aldım. Derken bahçe sahibi gelip beni yakaladı, dövdü, torbamı elimden aldı ve Resulullâh’a götürüp şikâyet etti. Allah Resulü (s.a.v.) bahçe sahibine, ‘Cahilken öğretmedin, açken doyurmadın buyurdu.‘ Sonra bahçe sahibine torbamı iade etmesini söyledi. Daha sonra Resulullah (s.a.v.) bana bir miktar yiyecek verdi. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 85/2620-2621)
3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT
KUDÜS’Ü FETHEDERSEM MESCİD-İ AKSA’YA BU MİNBERİ KOYACAĞIM
ANADOLU Selçuklu Hükümdarı Nurettin Zengi, 1168’de iki muhteşem minber inşa ettirir. O dönemde Kudüs ve Mescid-i Aksa Hıristiyanların işgali altındadır. ‘Bir gün Kudüs’ü fethedersem Mescid-i Aksa’ya bu minberi koyacağım’ der. Nurettin Zengi’nin ömrü vefa etmez. Komutanlarından Selahaddin Eyyûbi 1187’de Kudüs’ü fethedince, Nurettin Zengi’nin kündekâri yöntemiyle, yani hiçbir çivi çakılmadan, demir bağ atılmadan 3 bin parça sedir ağacından yapılan o muhteşem minberi getirtir, Mescid-i Aksa’ya koyar.
ASLINA UYGUN İNŞA
Bu minber, Mescid-i Aksa’da birçok olaya şahitlik eder. 1969 yılında fanatik bir Yahudi’nin Mescid-i Aksa’nın içinde çıkardığı yangında yanar. Uzun yıllar Mescid-i Aksa minbersiz kalır. 2000’li yıllarda, Mescid-i Aksa’ya yeni bir minber yaptırmak üzere, İslam devletlerinin başkanları yarışa girer. Öyle ki Suudi Arabistan’da kraliyet ailesinden biri, Konya’dan bir ağaç üstadına bir minber bile hazırlatır fakat Ürdün karşı çıkar. Bunun üzerine başka bir çözüm üzerinde uzlaşılır. Ürdün’de üniversite bünyesinde bir ekip oluşturulur. Ürdün’den, Türkiye’den, Mısır’dan, Malezya’dan ağaç ustaları toplanır ve minber aslına uygun olarak inşa edilir.
Paylaş