Aklı öldüren 4 şey

Akıl, imandan sonra en büyük nimet olarak kabul edilir. Çünkü akıl ilahi teklifin temel şartı, Allah’a kulluğun en önemli aracıdır. Akıl, Allah’ın nimetlerini tanımayı sağlar ve O’na şükretmeye vesile olur.

Haberin Devamı

Akıl ile hevâ ya da şehvet, birbirinin alternatifidir. Akla hevâ egemen olunca onun adı nefis, akıl ruha tabi olunca onun adı gönül olur. İnsandaki nefsi arzular doymak bilmez. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa da ikinci vadiyi ister. Âdemoğlunun gözü doymaz. Onun gözünü ancak kara toprak doyurur.”
Aklı öldüren dört şey vardır: “Şehvet, hırs, tûl-i emel ve makam sevgisi.” Tûl-i emel, insanın dünya hayatında ebedi yaşayacak gibi plan ve program içinde olup çok uzun emeller beslemesine dendiği gibi, açgözlülük ve bitmez tükenmez arzu anlamına da gelmektedir. Oysaki hiçbir kimse ebedi değildir. “(Ey peygamber, sana inanmayanlara hatırlat ki) Biz senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi, sen ölürsen bunlar kendilerinin sonsuza kadar yaşayacaklarını mı sanıyorlar?” (Enbiya/34)

Haberin Devamı

Göz, görmek üzere yaratılmış bir organ olduğu halde kendini görmekten aciz olduğu gibi, idrak merkezi sayılan akıl da bizzat kendini tanıyamaz. Kendini tanıyamayan akıldan yaratıcısını kuşatmak nasıl beklenebilir. Allah’ı tanıma noktasında aklın varabileceği nokta, acizliğini kabulüdür. Hz. Ebu Bekir’in söylediği gibi: “Yaratıklarına kendisini tanımak için tanınmasının imkânsızlığından başka bir yol bırakmayan Allah’ı tesbih ederim.”
Akıllı kişiler sanatla yetinir, âşıklar ise sanatı görüp heyecanla sanatkâra koşar. Akıl fayda göreceği şeyi arar. Aşk ise hiçbir şeye aldırmadan vurgun olduğu sanatkâra koşar.

Mecnun bir gün çölde Leylasını ararken namaz kılan bir adamın önünden geçer. Adam namazı bozar, mecnunun yakasına yapışır ve şöyle der: Yahu adam görmüyor musun namaz kılıyorum! Mecnun der ki: “Kusura bakma ben Leyla’ya olan aşkımdan senin namazını göremedim. Sen Allah’a nasıl âşıksın ki önünden geçtiğimi gördün?”

Göz görmek için ışığa muhtaçtır. Göz bakar gönül görür. Kalbin de gözü vardır. Kalbin ışığı Allah’ın nurudur. Kalbinde Allah olmayan baksa da göremez. Asıl körlük gözlerde değil kalplerdedir. Allah’ım gönül gözlerimizi aç!

3 HAREM 3 KUTSAL MESCİT

Haberin Devamı

Aklı öldüren 4 şey

MESCİD-İ NEBEVİNİN MİNBERİ

- Mescit yapıldıktan sonra, Peygamber Efendimiz beş vakit namazı ve cuma namazlarını burada kıldırmaya başladı. Peygamber Efendimiz bir hurma kütüğüne yaslanarak hutbe okurdu ancak cemaat kalabalıklaşınca üç basamaklı bir minber inşa ettiler. Peygamber Efendimiz bu minbere çıkınca, kütükten ağlama sesleri duyuldu. Efendimiz onu sıvazladı ancak öyle sustu. Eğer günün birinde ziyaret fırsatı bulursak; bir kütük kadar, bir bulut, devesi Kasva kadar Allah resulünü hissedemeden Medine’den ayrılırsak yazık olur.
Bu minber dört halife devrinde olduğu gibi kaldı ancak Hicri 654 yılında çıkan bir yangında minber de yandı. Şu anda mescitte bulunan minber III. Murat zamanında yaptırılıp Medine’ye gönderilen minberdir.

Haberin Devamı

BİR SORU BİR CEVAP

Aklı öldüren 4 şey

ZEKÂT VE FİTRE YERİNE GEÇER Mİ?

- Ramazan ayında belediye, dernek veya vakıflarca hazırlanan iftar yemekleri, aşevlerinde dağıtılan yemekler zekât ve fitre yerine geçer mi?
Belediye, dernek veya vakıflarca hazırlanıp ikram edilen iftar yemekleri zekât yerine geçmez. Çünkü bu ikramda, zekâtın sıhhat şartı olan temlik bulunmadığı gibi, iftar yemeği yiyenler arasında kendilerine zekât verilmesi caiz olmayan birçok kişi de bulunmaktadır. Ancak hazırlanan yemekler zekât niyetiyle yoksullara ulaştırılırsa zekât yerine geçer.

KISSADAN HİSSE

AŞKSIZ İNSANIN GÖZÜ GÖRSE DE GÖNLÜ KÖRDÜR

m İyi kalpli, işitme engelli bir adam, komşusunun hasta olduğunu öğrenir ve ziyaret etmek ister.
“Ben sağır bir adamım o da hasta, sesi çıkmaz. Zaten hastaya malum şeyler sorulur, malum cevaplar alınır. Ben ‘Nasılsınız’ diyeceğim, o ‘İyiyim, teşekkür ederim’ diyecek... ‘Ne yiyorsun’ desem, elbet bir yemek ismi söyleyecek. Ben de ‘Afiyet olsun’ derim. Doktorunu sorsam, bir doktor adı verir, ben de ‘İyi doktordur’ derim. Olur, biter...” diye düşünür. Hastayı ziyaret eder, başucuna oturur...
“Nasılsınız” diye hal hatır sorar. Hasta, “Ölüyorum” diye cevap verince, “Oh, oh! Çok memnun oldum” diye karşılık verir. Hasta, “Bu ne demek? Adam ölümüme memnun oluyor” diye kızar. Sağır tekrar “Ne yiyorsunuz” diye sorar. Hasta kızgın, “Zehir” der. Sağır “Afiyet olsun” diye karşılık verir ve “Tedavi için doktorlardan kim geliyor” diye kafasında kurduğu soruları sormaya devam eder. Hastanın “Hadi be defol Azrail geliyor” cevabına, sağır “Çok bilgin, tecrübeli bir doktor. İnşallah yakında çaresini bulur” deyince hasta dayanamaz, “Kahrol” diye bağırır. Sağır ise komşuluk hakkını yerine getirdiği için çok memnun ayrılır.

Haberin Devamı

Bu hikâyenin ardından Mevlânâ der ki:

“Senin duygu kulağın sağırsa, gönül kulağın açık olmalı. Gönül kulağı her şeyi duyar, işitir.” Aşk ehli, gönül ehli insanın gözü görmese gönlü görür, aşksız insanın gözü görse de gönlü kördür.

Yazarın Tüm Yazıları