Paylaş
Sabah kızımı uyandırıyorum, hazırlanıp okula gitmesi için yaklaşık 1 saati var. Yüzünü yıkıyor ve odasına giriyor. Şimdi tek yapması gereken formasını giyip odasından çıkmak ama hâlâ ondan ses yok. En son baktığımda çekmecesinin başındaydı. Ondan ses gelmeyince tekrar odasına gidiyorum, en az yarım saat geçti ve o hâlâ çekmecesinin başında. Bu bizim her sabaha yaşadığımız bir sahne.
Kızım, sınıfının en çalışkanı, öğretmenlerinin göz bebeği, okula geç gitmeye tahammül edemezken, çekmecenin başından ayrılamıyor. Eşyalarını alması için ona yardım etmem için izin vermiyor. Formasına kendisinden başkası dokunursa o gün çok başarısız olacağını düşünüyor. Kendisi de dokunamıyor, çünkü ellerinin ‘mikropsuz’ olduğuna emin olamıyor.
Tekrar tuvalete gidip bilmem kaçıncı kez ellerini yıkıyor ve odasına dönüyor. Bu sefer nasıl olduysa çorabını çıkarıyor ve giymeye çalışıyor. Tam giyecekken çorap yere düşüyor ve kızım yere oturup ağlamaya başlıyor. Ben de yanında ağlıyorum. Çünkü bizim her sabahımız böyle geçiyor.”
“15 yaşındaki oğlumu evden çıkaramıyorum. Hafta sonu ailece yemeğe gidecektik, ne tartışmalar ne kavgalar yaşadık, evden çıkaramadık.
Dün bana en sonunda neden olduğunu anlattı; ölen bebeklerle ilgili kontrol edemediği zihinsel görüntüleri ve bu görüntüleri engelleyebilmek için içinden hiç durmadan söylediği dualar varmış. İşin acısı, bu zorlayıcı görüntüleri 13 yaşından beri görüyormuş ama korkusundan kimseye söyleyememiş.
Her şey bir gün alışveriş merkezinde yürürken, hamile bir kadın ile göz göze geldiğinde başlamış. Kadının göbeğine bakmış ve neden olduğunu bilmeden kadının bebeğinin ‘ölmesini dilediği’ düşüncesi aklına girmiş.
Bu korkunç düşünceyle o kadar sarsılmış ki, zihnindeki bu görüntüyü ‘iptal’ edebilmek için tekrar kadının yanından geçip hararetli bir şekilde bebeğin sağlıklı olması için dua etmeye başlamış.
Başka bir gün, teyzesinin yeni doğan bebeğine bakarken, birden bebeği biberonu ile mikrodalga fırına koyacağı görüntüsü aklına girmiş. Panik halinde, böyle bir şey yapıp yamadığını kontrol etmek için, bir fırını, bir yatağında yatan bebeği kontrol etmeye başlamış. Bebeği yatağında gördüğünde büyük bir rahatlama yaşamış fakat ardından hemen aklına yine bir şüphe düşmüş: Acaba gerçekten yatağında mı!
Oğlum bunun kendisi için bir işkence olduğunu ve bu düşüncelerle savaşmaktan çok yorulduğunu söyledi. Bu acıya artık katlanamadığı, bebekler ve hamile kadınlarla göz göze gelmek istemediği için artık evden çıkmak istemiyormuş.”
ANLATIRLARSA “DELİ” OLARAK ALGILANMAKTAN KORKUYORLAR
Buna benzer sıkıntılar yaşayan milyonlarca çocuk olduğunu biliyor muydunuz? Bu çocuklar, Obsesif Kompulsif Bozukluk OKB (halk diline takıntı bozukluğu olarak girmiş psikolojik bir bozukluk) yaşıyorlar.
OKB’nin çocuklarda nadir görüldüğüne inanılırdı ancak yeni çalışmalar, bu bozukluğun çocukluk döneminde sanıldığı kadar seyrek olmadığını gösteriyor. Çocuk ve ergenlerde OKB’nin beklenenden az görülmesinin nedeni, OKB şikayetlerinin fark edilememesi. OKB yaşayan kişiler, yaşadıklarının saçma olduğunun farkındalar ve bu düşüncelerden utanç duyuyorlar.
Anlatırlarsa “deli” olarak algılanmaktan korkuyorlar ya da gülünç olma veya alaya alınma endişesi yaşıyorlar. Bu nedenle OKB belirtilerini yıllarca saklıyorlar.
Artık tahammül edemeyecek duruma gelip yardım arayışına girdiklerinde, danıştıkları kişi OKB konusunda yeteri kadar bilgili değilse, sorunu depresyon, davranış bozukluğu ya da şizofreni gibi başka bozukluklarla karıştırılabiliyor.
Yanlış tanı ve yanlış tedavi yapıldığında, OKB, kişinin hayatını cehenneme çeviren kronik bir bozukluk haline giriyor.
ANNE-BABALAR SİZ DE OKB TUZAĞINA DÜŞMEYİN!
Anne baba olarak çocuğunuzun huzur duymasından başka ne isteyebilirsiniz? Formasını giyemediğini gördüğünüzde ona yardım etmekten başka aklınıza ne gelebilir? Ama dikkat edin! OKB sizi de tuzağına düşürebilir: Çocuğun ekmeğini üç parçaya bölmek, istediği çorabı saatlerce aramak, kapıyı 5 kere beraber kontrol etmek vs. ile çocuklarınızı rahatlatmaya çalışırken aslında ona yardım etmiyorsunuz. Çocuk emin olmak istediğinde onun emin olmasını bir türlü sağlayamazsınız. Size 100 kere “Bu ev depreme dayanıklı mı?” diye sorduğunda ona 100 kere “Evet” deseniz de işe yarayamayabilir.
Ve bazen öyle zamanlar olur ki, OKB yaşayan çocuklara “Evet” veya “Hayır” yetmez, onları rahatlatamazsınız. Onlara bağırmak, cezalandırmak, sınırlandırmak da işe yaramaz. Eğer bu yollarla ona yardımcı olmaya çalışıyorsanız, OKB hakkında daha fazla bilgi edinmeniz gerekir.
Her şeyden önce unutmayın ki:
* Sizi çileden çıkarmak için yapmıyor
* İlgi çekmek için yapmıyor
* Zayıf, güçsüz veya özgüveni düşük olduğu için yapmıyor
* Şımarıklık yapmıyor
* İnatçılık yapmıyor
* Güç savaşı içinde değil.
* Bu yaptıklarından o da keyif almıyor, hatta bu yaptıkları ona acı veriyor, hayatını kısıtlıyor.
Öyleyse önce OKB’nin ne olduğuna bir bakalım...
OKB, obsesyonlar ve kompulsiyonlardan oluşuyor. Obsesyon (takıntı); irrasyonel (mantık dışı) ve belirgin anksiyeteye sebep olan, davetsiz, ısrarlı fikir, düşünce, dürtü ve imgelerdir. Bunlar;
* Akıla, istemediğiniz halde zorla girerler
* İrrasyoneldirler, anlamsız olduğunu çoğunlukla bilirsiniz
* Tekrar tekrar kendini hatırlatırlar
- Korku verirler, çünkü normal olmadığını bilirsiniz
* Kurtulmaya çalıştıkça ve kurtulmaya çalışırken yaptığınız hiçbir şey işe yaramadıkça yoğun bir kaygı yaratır, bu kaygı hayatı yaşanılmaz hale sokar.
TEDAVİ MÜMKÜN
Yapılan en son araştırmalara göre Kognitif (Bilişsel) ve Davranışçı Terapi, takıntı hastalığının tedavisinde en etkin psikoterapi yöntemidir. Bu terapi modeline göre insanların duygu ve davranışları, olaylar hakkında nasıl düşündüklerinden etkilenir. Yani, insanların neler hissettiğini belirleyen şey, olayın kendisi değil, o olaya ilişkin olarak kendi zihninde verdiği anlamlardır.
Bu anlamlar değiştirildiğinde olayla ilgili kaygılar, korkular da ortadan kalkar. Terapinin, OKB’ye özgü yöntem ve teknikleri vardır. Bu konuda eğitim almış kişilerden tedavi almak gerekir. Aksi takdirde, iyileşmek yerine sıkıntıların kronikleşmesi ve ağırlaşması söz konusudur.
KOMPULSİYON TÜRLERİ
Kompulsiyonlar ise; bir obsesyona tepki olarak tekrarlayıcı, amaca yönelik, belirli kurallar olan, stereotipik hareketlerdir. Sadece davranışsal değil zihinsel de olabilir.
Korkulan durumlardan kaçınmaya neden olur (el sıkmamak, çizgilere basmamak gibi)...
Kaygı ve gerginliğin azaltılmasına yönelik olup, haz alma yaşanmaz. İlk yapıldığında kaygıyı geçici olarak azaltsa da zaman içinde yapılanlar yetmemeye başlar ve yenilerinin yapılması gerekir.
Ne tür kompulsiyonlar olabilir?
* Sürekli kontrol etme... Başkalarına ve kendisine zarar gelmemesi için gerekli koşulları kontrol etme, yanlış yapıp yapmadığını kontrol etme.
* Dua etme, özür dileme.
* Tekrar etme.... Tekrar okuma, silme veya yazma, kapıdan tekrar tekrar girip çıkma gibi...
* Nesneleri, bellenmiş sayıları, kelimeleri sürekli sayma.
* Başkalarını ritüellerine katma, özellikle anne babayı, aynı sorunun cevabını almak için tekrar tekrar sorma, belli davranışları yapmasını isteme.
* Diğer kompulsiyonlar: kendine ve başkalarına zarar gelmemesi için önlemler alma, liste yapma, koklama, dokunma, sürtünme vs.
OBSESYONLARIN ÇEŞİTLERİ SAYMAKLA BİTMEZ
* Bulaşma takıntısı: Mikrop kapma, hastalığa yakalanma, vücut atık veya salgılarından korkma
* Saldırganlık takıntısı: Kendine zarar geleceği, yakınlarına zarar geleceği korkusu; yakınlarını öldürme gibi istemedik davranışlarda bulunacağı korkusu
* Cinsel takıntılar: Yasak veya sapık cinsel düşünceler, imgeler veya dürtüler, eşcinsellik kaygıları, cinsel-saldırgan davranışta bulunma kaygısı
* Biriktirme ve saklama takıntıları: Eşyalarını kaybetme korkusu, evden bir şey atamama, eşyalara anlamlar verme
* Büyüsel düşünceler ve batıl inançlar: Uğurlu ve uğursuz sayılar, renkler, sözcükler, eşyalar ile hayatı yönetmeye çalışma
* Dinsel (mistik) takıntılar: Dinsel öğelere karşı suç işlemekten aşırı kaygı duyma, içinden dine karşı küfretme, yanlış, doğru ve ahlak ile aşırı ilgili olma
Paylaş