Paylaş
Aralarında gün aşırı kavga çıkıyor. Orada 10 yıldır çalışanlar “bunlar adam olmaz” diyor. Ben, “bir yol bulacağız” diyorum. Ve o yol sanat oluyor.
Miami’de klinik psikoloji post-doktorası yaptığım yıl, Miami’nin hiç tanımadığım bir yüzüyle tanıştım.
O yıl benim için çok zor ama çok eğitici bir yıldı.
Sorumlu olduğum “koğuş”, 12-18 yaş arasındaki erkek çocukların bulunduğu bir koğuştu.
İrili ufaklı 20 tane ergen erkek! Hepsi Miami’de doğmuş, Amerikan, ama aileleri, Küba, Meksika, Etiyopya, Alman, İngiliz, İtalyan kökenli.
Suç işledikleri için koğuşta hapisler, dışarı çıkmaları yasak. Orada yaşıyor, eğitimlerini orada alıyorlar. Her birinin farklı suçu var: Öğretmenini dövmek, erkek kardeşine tecavüz, evden kaçmak, kız kardeşini istismar etmek, kumar oynamak...
Ayrıca psikolojik hastalıkları var, depresyon, travma, kaygı, paranoya, psikotik bozukluklar...
En küçükleri, 12 yaşında olan HIV taşıyor, her gün iki avuç ilaç alıyor.
Kimi ailesi tarafından terk edilmiş, kimi ailesini bile tanımıyor. Bazılarının aileleri pazar günü ziyarete geliyor. Gelmeleri de dert, gelmemeleri de...
Aralarında gün aşırı kavga çıkıyor.
Kendimi korumak için odama kaçıyorum, kapımı tekmeliyorlar. Bazıları çok tehlikeli, yine de terapi yapmam lazım, hem bireysel hem de grup...
Bireysel terapiler daha kolay, göz göze baktığımızda iletişim kurabiliyoruz, anlatıyorlar, dinliyorlar, çoğunlukla problem yok ama grup terapileri sırasında bir kıvılcım yetiyor.
Delikanlılar ve çok fazla problemleri var.
Rahat oturamıyorlar, meydan okumalar, tehditler hiç bitmiyor.
Ters bir bakış anında dövüş başlatabiliyor. Toplantı odasının dışında bekleyen görevlilerden yardım istemek için “yardım” diye bağırana kadar koltuklar havada uçuşuyor.
Çok agresif ve tehlikeli davrananlara hemen iğne vuruluyor, özel odaya alınıyor. Her seferinde korkudan kalbim duracak gibi oluyor.
O KOĞUŞU MÜZİK SAKİNLEŞTİRDİ
Grup terapilerinde görevim onları sakince bir arada tutmak, kural öğretmek, sosyal becerilerini artırmak, iyileşmelerine katkıda bulunmak.
Nasıl olacak? Konuşamıyoruz, kimse kimseyi dinlemiyor.
Orada 10 yıldır çalışanlar “bu grup çok zor, bunlar adam olmaz” diyor. Ben onlardan vazgeçmiyorum.
Hepsini seviyorum, “bir yol bulacağız” diyorum.
Konservatuvar geçmişim var, onların yaşlarındayken okuldan gelir gelmez saatlerce piyano çalarak rahatladığım dönemleri hatırlıyorum.
Müzik çözüm olacak diyorum ve grup terapilerine müzik sokmaya karar veriyorum.
Şarkı söyleyeceğiz!
Önce ben söylüyorum, onların hiç anlamadığı Türkçe bir şarkı, o kadar şarkı içinden nedense aklıma “Üskudar’a Gideriken” geliyor...
Kollarımı iki yana açıp dans ederek söylüyorum, gülmekten ölüyorlar.
Ben de gülmekten söyleyemiyorum.
Komik duruma düşmenin dünyanın sonu olmadığını, kendine gülebilmenin çok da eğlenceli olduğunu öğreniyorlar.
O grup seansı harika geçiyor, kavga yok. Beni koridorda gördüklerinde arkamdan “Dr. Demiriz, yine şarkı söyleyecek misin?” diye bağırıyorlar.
“Bir dahaki sefere siz söyleyeceksiniz” diyorum, heyecanlanıyorlar, utanıyorlar ama istekliler.
Sadece şarkı söylemekle kalmıyoruz, dans ediyoruz.
Sırayla 5-10 dakikalık şovlar yapıyoruz, birbirlerini dinlemeyi, sıra beklemeyi, alay etmemeyi, aşağılamamayı öğreniyorlar.
En iri yarısı dans ederken inanılmaz figürlerle etrafındakileri kendine hayran bırakıyor, en sert görünümlü, en kavgacı olanı romantik bir şarkı söylerken hepimizi duygulandırıyor.
Birbirlerine dans figürleri öğretirken sabırlı olmayı, hoşgörülü olmayı, empati kurmayı öğreniyorlar.
Her çeşit müzik dinliyoruz; hip-hop, Latin, ara sıra Türkçe. Türkiye’yi merak ediyorlar, kocaman bir küre getiriyorum, herkes heyecanla atalarının geldiği ülkeyi bulup gösteriyor.
Farklılığımızın ve aynılığımızın keyfini çıkarıyoruz.
RESiM KENDiLERiNi DEĞERLi HiSSETTiRDi
Bazı günler müzik dinlerken resim yapıyoruz. Müzik dinleyerek resim yapmak sakinleştiriyor, kendilerini boyalarına ve dinledikleri müziğe veriyorlar. Aralarında ufak bir itiş kakış başlayacak gibi olunca diğerleri hemen müdahale edip sakinleştiriyor. Kimse bu huzurun kaçmasını istemiyor. Resimlerimizi duvarlara asıyoruz, hepsini; güzel, çirkin seçmece yok. Herkes kendini değerli hissediyor, gurur duygusunu tadıyor.
Grup terapileri o kadar eğlenceli geçiyor ki tüm çalışanlar bizi izlemeye geliyor. Asık suratlı, yorgun, bıkmış gardiyanlar yüzlerinde gülümseme, alkışlarıyla ritim tutuyorlar. Sene sonunda müthiş bir gösteriyle yılı tamamlıyoruz. Veda vakti geldiğinde her biri bana hâlâ sakladığım kartlar, posterler hazırlıyor, içleri şiirler, şarkılar, resimler, anılarla dolu, rengarenk...
Kendilerini ifade etmenin ‘doğru’ yolunu buluyorlar.
Sanatın iyileştirici bir gücü var.
SANATIN FAYDALARI
1- Grup olarak yapılan dans, drama aktiviteleri, çocukların sosyal becerilerini güçlendiriyor.
2- Şarkı söylemek, şiir okumak, rol yapmak, çocukların hafızalarını güçlendiriyor.
3-Karar vermek, denemek, seçmek gibi becerilerin gelişmesine yardım ediyor.
4-Yaratıcılığı besliyor.
5-Sanatla uğraşırken yaratıcılığı beslenen çocuklar, risk almayı öğreniyor ve bu onların yeni şeyler icat etmesini sağlıyor.
6-Tiyatro ile uğraşan çocuklarda özgüven, empati ve hoşgörü gelişiyor.
7-Hayal gücünü ve kritik düşünmeyi geliştiriyor.
8-Problem çözme becerilerini güçlendiriyor.
9-Okul başarısını genel olarak artırıyor.
10-Öz-disiplini geliştiriyor.
11-Sorumluluk öğretiyor.
12-Farklı kültürlerin ve geleneklerin varlığının farkına varmasını, başkalarının bakış açısına saygı duymayı öğretiyor.
13-El becerilerinin gelişmesine yardım ediyor.
14-Hafızayı güçlendiriyor.
15-Öğrenmeyi kolaylaştırıyor.
16-Çocuğun kendini ifade etmesine yardım ediyor.
17-Müzikle uğraşan bir çocuk, duyularını, kaslarını ve beynini aynı anda kullanmayı öğreniyor.
18-Tiyatro ile ilgilenen çocukların dil gelişimleri daha ileride oluyor.
19-Günde 1 saat müzik dinlemek bile beynin yapısında olumlu değişikliklere neden oluyor.
20-Dans, çocukların motor becerilerinin gelişmesine yardım ediyor.
21-Sadece yönergeleri takip eden çocuklar olarak değil, yeni öneriler getirebilen, önerileri iyileştirebilen çocuklar olarak yetişiyorlar.
22-Şiir, hikaye yazmak gibi alanlarda daha başarılı oluyorlar.
23-2-9 yaşları arasındaki çocuklar müzikle ilgilendiğinde, dil gelişimleri yaşıtlarına göre daha ileri oluyor.
24-Dil gelişimi ileri olan çocukların sosyal becerileri bundan olumlu etkilendiği için, sosyal olarak da daha gelişmiş oluyorlar.
25-Müzisyenlerin beyinleri müzikle uğraşmayanlara göre farklı çalışıyor çünkü müzik yaparken veya bir enstrüman çalarken beynin daha fazla bölgeleri kullanılıyor.
26-Beynin müzikle uğraşırken edindiği kazanımların, mühendislik, matematik ve bilgisayar alanlarında ortaya çıkan problemleri çözmede katkısı var.
27-Müzik, odaklanma becerilerine yardım ediyor ve bu test çözerken faydalı oluyor.
28-Müzik çocukları mutlu yapıyor.
29-Sanatın değişik kollarıyla uğraşan çocuklar, ilginç buluşlara, daha önce düşünülmemiş bir iş başlatmaya daha yatkın oluyorlar.
30-Sadece sanatla uğraşan değil, müzelere giderek sanatı takip eden öğrencilerin de düşünce yapıları farklılaşıyor, daha fazla sosyal tolerans göstermeyi öğreniyorlar.
31- Japonya, Macaristan ve Hollanda gibi sanat ve müzik eğitiminin zorunlu olduğu ülkeler, matematik ve bilim skorlarının da sürekli olarak en yüksek sıralarda olduğu ülkeler.
Paylaş