Paylaş
Kaygı, endişe, korku, evham gibi duygular normal duygular iken yoğunluğu, şiddeti, sıklığı arttığında sorun yaratabilir. Kaygılar ve korkular, çocukların tüm yaşlarda yaşadığı en yaygın sorunlardır.
Pek çok anne-baba bu duyguların zamanla geçeceğine inanır, ‘ilgi çekmek için yapıyor,’ ‘şımarıklık yapıyor’ ‘bunda korkulacak bir şey yok, çok abartıyor’ gibi düşüncelerle çoğu zaman pek ciddiye de almazlar. Onlara çok dramatik bir sorun gibi gözükmez, okul başarısızlığı, dikkat bozukluğu, söz dinlememe gibi sorunlar için yardım alan bir anne-baba, çocuğun kaygısı için ender olarak yardım alma ihtiyacı duyar.
Onların bakış açısına göre bu korkunun fazla bir zararı yoktur. Sonuçta, toplum içinde daha az konuşmak, kedi köpek olan yerlere gitmemek, uçağa binmemek, daha az sosyal olmak, ışık açık uyumak, kapıları tekrar tekrar kontrol etmek veya bazı davranışları üst üste yapmak, başkalarına zarar veren davranışlar değildir.
Oysa korkular ve kaygılar, çocuğun hayatını kısıtlayan, acı veren, çocuğun hayatında belirgin aksamalara neden olabilecek derecelere ulaşabilir. Okul başarısını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve ileri yaşlarda uyuşturucu ve alkol kullanımı, depresyon gibi daha ciddi sorunlara yol açabilir.
Burada amacım sizi korkutmak değil, sadece kaygılı çocuğunuzun kaygılarını, korkularını ciddiye almanız ve ona doğru yöntemler ile yardım etmeniz gerektiğini hatırlatmak. Çünkü kaygılar ve korkular doğru yaklaşıldığında üstesinden kolayca gelinebilecek, yönetilebilecek duygular.
NE TÜR KAYGI BOZUKLUKLARI VAR
Çocukluktan itibaren görülebilen kaygı bozukluklularından bazıları şu şekilde sınıflandırılmıştır:
* Yaygın kaygı: Çocuk birçok konuda sürekli olarak kaygılı, endişeli ve gergindir; ders notları, anne-babasının sağlığı, onların eve geç gelmesi, arkadaş ilişkilerinde yaşanan olumsuzluklar, eve ait ödemeler, ailenin ekonomik durumu, dünya olayları, TV’de gördükleri olumsuz haberler vs.
* Takıntı hastalığı (obsesif-kompulsif bozukluk): Çocuğun, aklına istemediği halde gelen ve yoğun ve belirgin bir kaygıya ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceleri, dürtüleri vardır ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıdan, korkudan kurtulabilmek için bazı davranışlarda bulunurlar; el yıkama, dua etme, sayma gibi...
Anne-babalar bu davranışları çoğu zaman fark etmeyebilir, çocuğun davranışlarını farklı yorumlayabilir veya çocuğun ‘tikleri’ var sanabilir.
Çocuk ise sahip olduğu takıntılı düşüncelerin ve davranışların anlamsız olduğunu bildiği halde kendine engel olamaz ve başkalarıyla paylaşmaya utanabilir, alay edileceğini, anlaşılmayacağını düşünüp gizleyebilir. Bazı çocuklar bu tip düşünceleri anne-babalarıyla paylaşmadan yıllar boyu saklar ve sonuç olarak obsesyonları daha kronikleşmiş, derinleşmiş bir probleme dönüşür.
* Sosyal kaygı: Çocuk, diğer insanlarla ilişki kurmak zorunda kaldığında, dikkatlerin üzerinde olduğunu düşündüğünde veya herkesin içinde bir şey yapması gerektiğinde aşırı kaygı, heyecan, endişe hisseder. Sosyal kaygısı olan çocuklar çoğunlukla ‘utangaç’ olarak adlandırılırlar.
Oysa asıl sorun, diğer insanların kendileri hakkında kötü şeyler düşüneceği korkusudur. Yanlış bir şey söylemekten, aptalca davranmaktan, komik giyinmekten, kısacası olumsuz bir şekilde değerlendirilmekten aşırı kaygı duyarlar. Sosyal ilişkileri, arkadaşlıkları kısıtlıdır.
* Fobi: Çocuk, belirli nesnelere veya durumlara karşı aşırı korku duyar. Bunun yüzlerce çeşidi olabilir: Hayvan korkusu, yükseklik korkusu, karanlık, kendi başına uyuma vs. Çocuk bunlarla karşılaştığında aşırı derecede korkar, ağlama, titreme, terleme vs. gibi tepkiler gösterir.
* Travma sonrası stres bozukluğu: Çocuğun aşırı derece korktuğu ya da yaralandığı ciddi bir travmatik olayın ardından gösterdiği tepkilerdir. Araba kazaları, doğal afetler, cinsel taciz, şiddet gibi olayların ardından gözlenebilir.
Çocuk olayı anımsamaya ya da kötü rüyalar görmeye devam edebilir, travmayı oyunlarına yansıtabilir, olay yeniden meydana geliyormuş gibi hissedebilir ve çok sarsılabilir. Travmatik olayın ardından içine kapanabilir, sinirlilik, ürkeklik gösterebilir.
* Ayrılma korkusu: Esas olarak bakımını sağladığı kişiden uzaklaşma, onları bir daha hiç göremeyeceği korkusudur.
Herhangi bir nedenden kısa bir süre bile ayrılacak olsa sarsılır. Okula gitmekten kaçınabilir. Bağlı olduğu kişiden ayrı düştüğünde aşırı ağlama, öfke nöbetleri gibi tepkiler gösterebilir.
Ayrıldıkları zaman kendilerinin ya da anne-babalarının başına korkunç bir şey geleceği ve bunun sonunda birbirlerini bir daha hiç göremeyecekleri korkusu yaşarlar.
BİR UZMANDAN YARDIM ALIN
Korkular ve kaygılar kendini nasıl gösterirse göstersin doğru yöntemler uygulandığında çocuğunuzun sorunları tamamen ortadan kalkabilir.
Anne-baba olarak bu konuda çocuğunuza oldukça fazla yardım edebilirsiniz, yeter ki doğru yöntemle yaklaşın. Eğer çocuğunuzun korkularının aşırı olduğunu ve çabalarınızın işe yaramadığını düşünüyorsanız bir ruh sağlığı uzmanından yardım almanız gerekir.
Anne-baba, uzman ve çocuğunuz birtakım gibi beraber çalışmalı ve terapi sırasında öğrenilenler terapi dışında da uygulanmalıdır.
Uzman seçerken, bu konularda ne kadar deneyimli olduğunu, hangi yöntemleri kullandığını, bu yöntemlerin bilimsel olup olmadığını mutlaka araştırmalısınız.
KAYGILARLA BAŞ ETMEK İÇİN BUNLARI YAPIN
Çocuğunuzun kaygılarıyla baş etmesine yardımcı olmaya çalışırken, aşağıdaki noktalara göz atmanızı tavsiye ederim:
1. Çocuğa sürekli olarak güvence vermek, onu rahatlatmak faydadan çok zarar verebilir.
‘Korkacak bir şey yok’, ‘merak etme ben buradayım’ gibi sözlerin işe yaramadığını siz de fark etmişsinizdir. Çocuğa bir nebze güvence vermek gerekliyken, aşırısı bir süre sonra işe yaramamaya başlar.
En iyi yöntem, çocuğunuz size korkusuyla ilgili sorular sorduğunda cevaplamak yerine, yanıtları kendisinin bulmasına yardımcı olmaktır. 2. Çocuğun korkusunu hiçe saymayın. Size ne kadar saçma gözükürse gözüksün unutmayın ki onun yaşadığı ona çok gerçek. Davranışlarına kızarak, küçümseyerek karşılık vermeyin.
Kızdığınızda veya zorladığınızda korkusunun azalabilmesi mümkün değildir.
3. Aşırı müdahaleci olmayın. Çocuğunuzun çaresiz kaldığını gördüğünüzde hemen devreye girmeyin. Odaya yalnız gidemediğinde hemen elinden tutup götürmeyin mesela. Bu onun kaygısını kısa vadede azaltsa bile uzun vadede kaygısını körüklemekten başka bir işe yaramaz.
4. Çocuğunuza karşı sabırsız olmayın. Burada yazılanları okuduktan veya bir uzmandan yardım aldıktan sonra 1-2 uygulama ile her şeyin düzeleceğini beklemeyin. Bazen yaptıklarınız işe yaramıyormuş gibi gözükebilir ama sabredin. Kendi korkularınızı düşünün ve bunlarla baş etmenin ne kadar zor olduğunu hatırlayın. Korkularla baş etmek için kullanılan yöntemler zaman alabilir.
5. Denemekten vazgeçmeyin. Çocuğunuz korkuları ile uğraşmaktan bıkabilir, zamana bırakmaya karar verebilir. Bu onun korkularının derinleşmesine neden olur. Çocuğunuz kaçmaya devam ettiği sürece korkularının üstesinden gelemez. Siz ona karşı katı ve ceza verici bir tavıra girmeyin.
Paylaş