Paylaş
Ayşe, 9 yaşında, anne-babasının anlattığına göre birçok şeyi kendi başına yapabilecek kadar becerikli ve akıllı. Ayşe’nin yapamadığı bir şey var ve bundan çok utanıyor; yalnız başına odasına gidebilmek. Ona bunun nedenini sorduğunuzda şunları söylüyor: “Pencereden birinin bana baktığını düşünüyorum. Bazen de yatağımın altında biri varmış gibi geliyor. Tek başıma gidersem bana bir şey yapacaklar diye çok korkuyorum. Annem veya babamla odama gidip onlar odamı kontrol edince yalnız başıma kalabiliyorum ama tek başıma gidemiyorum.”
Ali, 13 yaşında, arkadaşlarıyla iyi geçinen, dersleri iyi olan, anne-babasının gurur duyduğu bir çocuk. Ali’nin anlatırken bile utandığı bir problemi var; geceleri karanlıkta yatmaktan korkuyor. Mutlaka ışığın açık kalmasını istiyor. Bu da uykuya geçmesini engelliyor. Eğer yanında biri varsa ışığı kapatabiliyor ama yalnızken ışığın açık kalması gerekiyor. Ali bu problemini arkadaşlarından gizliyor.
Sinan, 15 yaşında, okulun popüler çocuklarından biri. Anne-babası, Sinan’ın bugüne kadar üstünde pek durmadıkları bazı davranışlarının artık onun hayatını olumsuz etkileyecek kadar arttığını fark etmişler.
Sinan, ev dışında bir mekânda tuvaletini yapmıyor, kapıları ve muslukları gereğinden fazla kontrol ediyor ve günde en az 10 kere elini yıkıyor. Özellikle okuldayken, etrafın çok pis olduğunu düşündüğü için elini sık sık yıkama ihtiyacı duyuyor.
Bazen iki kere arka arkaya yıkadıktan sonra bile, temiz olup olmadığına emin olamadığı için tekrar tuvalete dönüp yıkaması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle bazen derslere geç giriyor.
Ece, 14 yaşında. Liseye yeni başladı. Daha önceki okulunda arkadaşları vardı ama liseye başladığından beri kimseyle arkadaşlık edemiyor. Çok utangaç, çekingen. Sınıftaki diğer çocukların, onun konuşmasıyla, görüntüsüyle dalga geçeceklerini düşündüğü için onların yanına gidemiyor.
Defne, 10 yaşında. Aşırı hassas, heyecanlı, her şeye kaygılanan, etkilenen, üzülen bir kız çocuk. Derslerini okuldan gelir gelmez bitirmezse karnına ağrılar giriyor. Anne-babası gece bir yere giderse onlar gelmeden uyuyamıyor. Kedisi biraz fazla uyursa, acaba hasta mı oldu diye başından ayrılamıyor. Okula geç kalmamak için neredeyse iki saat önceden hazırlanıp bekliyor.
Deniz, 17 yaşında ve bu yaşa kadar kedi ve köpeklerden aşırı korkmuş. Şimdi en sevdiği arkadaşının evinde köpek var ve onun evine gidemiyor. Bütün arkadaşları gidiyor, beraber ders çalışıp eğleniyorlar ama Deniz onlara katılamıyor ve bu onu çok üzüyor. Arkadaşları sık sık buluşup beraber vakit geçiriyorlar ve bazen açık havada oturulan mekânlara gidiyorlar. Deniz öyle zamanlarda da onlara katılamıyor, çünkü etrafta dolaşan kediler onun korkulu rüyası.
BU KORKULAR HAYATLARINI ETKİLİYOR
Yukarıdaki hikâyeler, çocukların yaşadıkları kaygı ve korkuların hayatlarını nasıl etkileyebileceğine dair birkaç örnek. Çocukluktan itibaren görülebilen kaygı bozukluklularından bazıları şu şekilde sınıflandırılmıştır:
* Yaygın kaygı: Çocuk birden çok konuda sürekli olarak kaygılı, endişeli ve gergindir; ders notları, anne-babasının sağlığı, arkadaş ilişkileri, eve ait ödemeler, TV’de gördükleri olumsuz haberler vs.
* Takıntı hastalığı (obsesif-kompulsif bozukluk): Çocuğun, aklına istemediği halde gelen ve belirgin bir kaygıya ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceleri, dürtüleri vardır ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıdan, korkudan kurtulabilmek için bazı davranışlarda bulunurlar. Örneğin, el yıkama, dua etme, sayma gibi...
* Sosyal kaygı: Çocuk, diğer insanlarla ilişki kurmak zorunda kaldığında, dikkatlerin üzerinde olduğunu düşündüğünde veya herkesin içinde bir şey yapması gerektiğinde aşırı kaygı, heyecan, endişe hisseder. Sosyal kaygısı olan çocuklar çoğunlukla ‘utangaç’ olarak adlandırılırlar. Oysa asıl sorun, diğer insanların kendileri hakkında kötü şeyler düşüneceği korkusudur. Yanlış bir şey söylemekten, aptalca davranmaktan, komik giyinmekten, kısacası olumsuz bir şekilde değerlendirilmekten aşırı kaygı duyarlar.
* Fobi: Çocuk, belirli nesnelere veya durumlara karşı aşırı korku duyar. Bunun yüzlerce çeşidi olabilir: Hayvan korkusu, yükseklik korkusu, karanlık vs. Çocuk bunlarla karşılaştığında aşırı ağlama, titreme, terleme vs. gibi tepkiler gösterebilir.
* Travma sonrası stres bozukluğu: Çocuğun aşırı derecece korktuğu ya da yaralandığı ciddi bir travmatik olayın ardından gösterdiği tepkilerdir. Araba kazaları, doğal afetler, cinsel taciz, şiddet gibi olayların ardından gözlenebilir. Çocuk olayı anımsamaya ya da kötü rüyalar görmeye devam edebilir, travmayı oyunlarına yansıtabilir, olay yeniden meydana geliyormuş gibi hissedebilir ve çok sarsılabilir. Travmatik olayın ardından içine kapanabilir, sinirlilik, ürkeklik gösterebilir.
* Ayrılma korkusu: Esas olarak bakımını sağladığı kişiden uzaklaşma, onları bir daha hiç göremeyeceği korkusudur. Herhangi bir nedenden kısa bir süre bile ayrılacak olsa sarsılır. Okula gitmekten kaçınabilir. Bağlı olduğu kişiden ayrı düştüğünde aşırı ağlama, öfke nöbetleri gibi tepkiler gösterebilir.
ÖZGÜRCE YAŞAMAK İÇİN BİR UZMANDAN YARDIM ALIN
Kaygı ve korku, hepimizin zaman zaman yaşadığı normal duygular olmakla beraber aşırı olduğunda hayatımızı olumsuz etkiler. Çoğu kişi, çocuklukta başlayan bu korkularıyla yaşamaya devam eder ve ileri yaşlarda ortaya çıkan olumsuz etkilerini de sineye çekerler.
Sonuçta, toplum içinde daha az konuşmak, kedi köpek olan yerlere gitmemek, uçağa binmemek, daha az sosyal olmak, ışık açık uyumak, kapıları tekrar tekrar kontrol etmek veya bazı davranışları üst üste yapmak, başkalarına zarar veren davranışlar değildir. “Kimseye bir zararım yok, bu şekilde yaşamaya devam edebilirim” şeklinde düşünen kişi, bu korkuların, kaygıların psikoterapide uygulanan özel yöntemlerle geçebileceğini bilmez ve kişiliklerinin bir parçası gibi görürler,
Oysa bu korkular ve kaygılar insanların yaşama alanlarını kısıtlar, yapmak istediklerini yapmalarını engeller ve bir süre sonra kişiyi mutsuz edebilir. Eğer kaygılarınızın ve korkularınızın çocuğunuzun veya sizin hayatınızı olumsuz etkilediğini düşünüyorsanız, kaygı bozuklukları konusunda uzmanlaşmış bir profesyonelden yardım alarak, hayatı daha özgürce yaşayabilirsiniz.
Not: Yukarıda bahsedilen kişiler gerçek kişiler değildir, yaşanmış hikâyelerden esinlenilerek, örnek oluşturmak amacıyla yaratılmıştır.
Paylaş