Paylaş
Zihninizin takılıp kaldığını hayal edin,
Bir düşünceye ya da zihinsel bir görüntüye...
Ve bu düşüncenin veya görüntünün zihninizin içinde sürekli döndüğünü düşünün,
Tekrar
Ve tekrar...
Ne yaparsanız yapın...
Bu düşünceleri istemiyorsunuz fakat çığ gibi gittikçe artıyor...
Bu düşüncelere yoğun bir kaygı duygusu eşlik ediyor...
Kaygı beyninizin alarm sistemidir. Kaygılı olduğunuzda, tehlikede olduğunuzu düşünürsünüz.
Kaygı size “harekete geç, koru kendini, BİR ŞEY YAP!” diyen bir duygudur.
Bir yandan, korkunuzun anlamsız, mantık dışı olduğunu biliyor, fark ediyor olabilirsiniz ama bir yandan da korkunuz çok gerçek, çok yoğun...
Beyniniz neden yalan söylesin ki?
Takıntılarınız var ise, maalesef yalan söylüyor.
Takıntınız var ise, beyninizin alarm sistemi doğru çalışmıyor.
Beyniniz size tehlikede değilken bile tehlikede olduğunuzu söylüyor.
Bilim adamları, takıntısı olan insanların beyinlerini, takıntısı olmayanların beyinleri ile karşılaştırdıklarında, beyinlerinin bazı bölgelerinin farklı olduklarını görebiliyorlar.
Takıntıları yüzünden işkence çeken insanlar, çaresizlikle bu paralize eden, bitmeyen kaygıdan kurtulmaya çalışıyorlar...”
GGG
Yukarıda okuduğunuz yazı, Uluslararası OCD (Obsessive Compulsive Disorder: Obsesif Kompulsif Bozukluk) kuruluşunun web sitesinden bir alıntı.
Uluslararası OCD kuruluşuna göre, 100 kişiden birinde bu bozukluk var.
Çocuk ve ergenler arasında da yaygın görülen bu bozukluk, 200 çocuktan birini etkiliyor.
Araştırmalara göre, genetik bu bozuklukta önemli bir rol oynuyor fakat başka faktörlerin de etkili olabileceği düşünülüyor.
TAKINTI BOZUKLUĞU HAKKINDAYANLIŞ BİLİNENLER VE DOĞRULAR
Uluslararası OCD kuruluşu, takıntı bozukluğu ile ilgili yanlış bilinenleri ve doğrularını şöyle açıklıyor:
Yanlış bilinen:
Hepimizin zaman zaman biraz takıntı bozukluğu vardır.
◊ Doğrusu:
Takıntı bozukluğu garip bir kişilik özelliği veya karakter yapısı değildir.
Gerçek bir ruh sağlığı problemidir. Birçok kişide takıntı tarzı düşünce olabilir ama takıntı bozukluğu bundan farklıdır.
Takıntı bozukluğu olan kişiler, takıntılarını basitçe “söndüremezler.”
Yanlış bilinen: Takıntı bozukluğu çok ciddiye alınıp büyütülmemeli.
İnsanların sadece sakin olup çok endişelenmemeleri gerekir.
◊ Doğrusu:
Takıntı bozukluğu, insanların hayattaki stresli durumlara karşı verdikleri basit bir reaksiyon değildir.
Stresli durumlar takıntı bozukluğu olan kişilerin hayatını daha da zorlaştırabilir ama stres takıntıya neden olmaz.
Onlara “Sakin ol, yapma” demek işe yaramaz.
Takıntılar, kişinin enerjisini alıp gücünü azaltan, şiddetli kaygı yaşamalarına neden olan çeşitli düşüncelerden oluşabilir.
Bu insanın işlevselliğini bozacak hale gelebilir.
Kişi, kaygıyı azaltmak uğruna çeşitli davranışlarla önlem alma yoluna girer.
Bunlar kişilerin isteyerek yaptıkları şeyler değil, korkularını azaltmak uğruna yapmak zorunda hissettikleri davranışlardır.
Takıntı bozukluğunda mantık aranmaz, çünkü hareketler mantıkla alakalı değil, kaygı ve kaygıdan kurtulma ile alakalıdır.
TAKINTILARDA DOĞRU TEDAVİNİN ÖNEMİ BÜYÜK
Yanlış bilinen:
Takıntı bozukluğu, sadece el yıkama, temizlik ve düzenle ilgilidir.
◊ Doğrusu:
Temizlik, düzen ve yıkama ile ilgili semptomlar takıntı bozukluğunun sadece küçük bir bölümünü kapsar. Takıntı bozukluğu, çok geniş bir yelpazede görülebilir: Kontrolü kaybetme, başkalarına zarara verme, istenmeyen cinsel düşünceler, emin olamama gibi.
Bunun gibi takıntıları azaltmaya yönelik davranışlar da çeşitlilik gösterebilir:
Kontrol etme (örneğin kapıları, ocakları, doğru olup olmadığını), tekrarlama (örneğin ‘doğru’ yaptığına inanana kadar aynı şeyleri tekrar tekrar yapma ya da bir düzen içinde hareket etme ihtiyacı), sayı sayma gibi...
Yanlış bilinen:
Takıntı bozuklukları olan kişiler sadece “garipler”, “nörotikler” veya “deliler”. Onların iyileşmeleri, mutlu olabilmeleri için umut yok.
◊ Doğrusu:
Doğru tedavi ile takıntı bozukluğu olan kişiler hayatlarını verimli bir şekilde sürdürebilirler. Birçok kişinin bozukluğu, kognitif davranışçı terapiye ve/veya ilaca olumlu cevap vermiştir.
Özellikle maruz bırakma ve tepki önleme (Exposure and Response Prevention: ERP) takıntı bozukluğu için en etkili tedavi yöntemidir.
Ek olarak SSRI tarzı antidepresanlar da takıntı bozukluğu için önerilmektedir. Aile terapisi de aile üyelerinin iyileşmedeki önemli rolü açısından son derece faydalıdır.
Paylaş