Dolunay Kadıoğlu

Dünya evi

16 Mayıs 2012
'Dünya evi' evlilik anlamına gelen hep kullandığımız bir tanım... Kulağımda yankılanıyor...Dünya Evi... Bu konuyla ilgili konuşulan geyikleri hatırlıyorum...

Havalar yavaş yavaş ısınıp mevsim yaza geçerken, sokaklardan gelen düğün dernek sesleri, davullar ve zurnalar, şarkı-türkü sesleri, gelen davetiyelerdeki artış, evlilik sezonunun açılışının müjdeleyicisi gibi! Yaşasın bu yılda bu günleri gördük, her hafta sonu düğün dernek gezmelerimiz başlıyor artık... Onbinlerce insan daha güle oynaya “dünya evine” giriyor...

“Dünya evi” evlilik anlamına gelen hep kullandığımız bir tanım... Kulağımda yankılanıyor...Dünya Evi... Bu konuyla ilgili konuşulan geyikleri hatırlıyorum...

”Bir evlenen bir de evlenmeyen pişman”
“Dünya evine gir de gör bakalım neler oluyor”
“Dünya evine girmeden olmaz”

Bu “dünya evi” herkesi çekiyor anladığım kadarıyla... Evlilikle ilgili duyduğumuz tüm olumsuz sözlere, bilgilere, duyumlara rağmen, mutlu çift yokturlara rağmen, “biz farklı olacağız, mutlu olacağız” diyerek giriyoruz, içeride ne olduğunu bilmediğimiz kapıdan...

Ülkemizde evlenen çiftlerin yarısından fazlası boşanıyorsa, evli olan çiftler eşlerinden çoğunlukla şikayet ediyorsa, aldatma oranları fazlaysa ve kabul görüyorsa, evlenip de mutlu olan yok diyorsak neden evleniyoruz? Aklımızı yitirmiş olmalıyız. Aşk gelince akıl gidiyor mu? Bunlarla birlikte başka nedenleri de olmalı bu toplumsal çılgınlığın...

Yazının Devamını Oku

Cinselliğin düşmanları

9 Mayıs 2012
Cinsel yaşamla ilgili sorunların giderek çoğaldığı ve daha da artacağı dönemlerdeyiz. Vajinismus, orgazm sorunları, erken boşalma, ereksiyon sorunları, cinsel isteksizlik, infertilite gibi sorunlar, günümüz dünyasında çığ gibi artmakta...

Cinsel yaşamla ilgili sorunların giderek çoğaldığı ve daha da artacağı dönemlerdeyiz.“Vajinismus, orgazm sorunları, erken boşalma, ereksiyon sorunları, cinsel isteksizlik, infertilite" gibi sorunlar, günümüz dünyasında çığ gibi artmakta...

Her çift hayatının herhangi bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu sorunu yaşamakta, vajinismus sorunu yeni evli çiftlerde en az yüzde 30'larda yaşanmakta, orgazm sorunu yaşayan kadınlar nerdeyse yüzde 50'lerde, erkeklerde erken boşalma sorunu yüzde 40'larda, her yüz çiftin yaklaşık yüzde 35'i çocuk sahibi olmakta zorluk çekiyor...

Bu artışın fiziksel, ruhsal nedenleriyle birlikte, cinsel eğitimin eksikliğiyle, toplumsal sorunlarla ve daha pek çok şeyle ilgisi var. Bunlara “Cinsel yaşam düşmanları” dersek ve sırayla saymaya başlarsak;

Obezite, yüksek kan şekeri, tip 1 ve 2 şeker hastalığı, yüksek LDL (kötü) kolesterol, düşük HDL (iyi) kolesterol, yanlış ilaç kullanımı, psikiyatrik ilaçlar, dengesiz ve sağlıksız beslenme tarzı, hareketsiz bir yaşam, aşırı gergin, sinirli, endişeli ruh hali, kaygı bozuklukları, stres, depresyon, psikiyatrik sorunlar, sigara, alkol, uyuşturucu ve doping ilaçlar, hormonal dengesizlik, yetersiz cinsel eğitim, yanlış cinsel deneyimler, korkular, iletişim sorunları, aile sorunları, şiddet... Liste uzar gider.

Peki neler yapmalı, sorunları en aza nasıl indirmeli?

- Yaşanan pek çok cinsel sorunun altında cinsel bilgi azlığı, yanlış inançlar, kayıtlar ve iletişim sorunları yatmaktadır. Kişi kendine yardım sürecinde tüm bunların üstesinden gelebilir. Bilgiler düzeltikçe, davranışlar değiştikçe, korkular dönüştükçe cinsel sorunlarda düzelecektir.

- Yaşanılan cinsel sorunun altında yatabilecek organik nedenler incelenirken mutlaka psikolojik öykü de ele alınmalı ve organik bir neden bulunamadığı zaman bir cinsel terapistten destek alınmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Çok sert oldu!

25 Nisan 2012
Hatırlarsınız geçen hafta 'Parafililer' ile ilgili yazmıştım. Yani cinsel sapmalarla ilgili olan yazı... Yazımı okuyan pek çok okurdan 'Çok sert olmuş var mı böyle tipler gerçekten?' gibi yorumlar aldım.

Hatırlarsınız geçen hafta Parafililer ile ilgili yazmıştım. Yani cinsel sapmalarla ilgili olan yazı... Yazımı okuyan pek çok okurdan “Çok sert olmuş var mı böyle tipler gerçekten?” gibi yorumlar aldım.

Gerçekten insan inanmak istemiyor, “Bir babanın kızına ilgi duyabileceği ya da birine şiddet uygularken keyif alınabileceği ya da kendi cinsel organını göstermekten ya da gizli gizli seyretmekten hoşlanabilineceği” gibi durumları insanın aklı almıyor, algılamıyor. Bizim algılamak istemememiz ya da inanmak istemememiz bu olayları bitirmiyor.

Geçen haftaki yazıdan iki gün sonra hepimizi sarsan bu konuyla ilgili bir olayla hepimiz sarsıldık. Tokat Zile de bir babanın,eşiyle birlikte kızlarına yıllardır cinsel şiddet/ensest uyguladığı ortaya çıktı.

Kızlar 16 ve 19 yaşlarında idi ve anne baba en az 6 yıldır kızlarıyla enset ilişki yaşıyor, çocukları darp ediyor ve şiddet uyguluyorlardı. Aklın çok ötesinde, vicdanın gölgesinin bile olmadığı bir yerde bu olaylar olmuş olmalı...

Yıllarca olan bu olaya bu iki çoçuk neden susdu, neden dayandı? Pek çok nedeni olabilir ama temelde her çocuk anne babası tarafından sevilmek ve kabul görmek ister. Genelde çocuklar anne baba onlara şiddet uygularken susar! Dışlanmak, kötü çocuk olmak istemez, ailelerini korumak isterler.  Kendi canlarını, sevdiklerinin canlarını korumak isterler.

Ne garip değil mi? Kocaman insanların düşünemediklerini küçücük çocuklar bilinç dışı yaparlar ta ki bıçak kemiğe dayanıncaya kadar!

Çevreden birileri farkedip yardım eli uzatıncaya kadar!

Çocuklar -eğer öğretilmemişse- kendilerini koruyamazlar, hele ki öz anne ve babalarına karşı kendilerini korumak akıllarından bile geçmez!

Yazının Devamını Oku

Parafililer (Cinsel sapmalar)

18 Nisan 2012
Parafili yani cinsel sapmalar, bir başka deyişle olağan cinsel uyaranların dışındaki unsurlarla cinsel haz ve doyum sağlanması. Daha da anlaşılması için bir kaç örnek verelim...

Parafili yani cinsel sapmalar, bir başka deyişle olağan cinsel uyaranların dışındaki unsurlarla cinsel haz ve doyum sağlanması. Daha da anlaşılması için bir kaç örnek verelim:  Eksibisyonizm (teşhircilik), voyerizm (röntgencilik), sadizm (acı çektirmekten keyif), mazoşizm (acı çekmekten keyif), pedofili (bebek ve çocuklara ilgi), fetişizm...gibi. Yani; parafililer nesneleri, kendinin veya cinsel eşinin acı çekmesini, çocukları veya onay vermeyen kişileri içeren tekrarlayıcı, yoğun cinsel uyarılma yaratan fantezi, dürtü veya davranışlar olarak tanımlanır.

Bireylerin cinsel sapmalara benzer fantazileri olabilir ancak parafili tanısı alması için sık tekrarlanması ve yapmadan durulamayan davranışlar haline gelmesi gerekir. Parafililer çoğunlukla erkeklerde görülür.

Genellikle birden fazla parafili bir arada görülebilir ve bu tip kişilerde kişilik bozukluğu veya başka psikiyatrik hastalıklarda görülebilir. Cinsel suç işleyenlerde en az 2 parafiliye rastlanır. Bununla birlikte parafilik davranışlarının bir kısmı yasal değildir ve ağır cezalar söz konusudur. Örneğin; çoğumuzun tüylerini diken diken yapan pedofili gibi... Sürtünmecilik, röntgencilik, teşhircilik gibi...

Birkaç parafiliyi detaylandıralım isterseniz... 

Pedofili ; çoğunlukla yetişkin erkeklerde görülür. Cinsel tatmin için ergenliğe girmemiş çocuklarla fiziksel veya cinsel temas yönlendirme durumudur. Çoğunlukla çocuğu tehdit ederek, cinsel ihtiyaçlarını karşılar. Çocuğu okşama, cinsel bölgelerine dokunma, kucağına oturtma ve okşama gibi... Cinsel ilişkiye girmeye zorlama ya da çocuğun hayatına kast etmek, çoğunlukla görülmez ancak pedofilik kişide başka psikiyatrik rahatsızlıklar da varsa bu durumlar söz konusu olabilir.

Pedofili pek yüreğimin dayanabildiği konu değil.

Çocuk pornografisi izlemek de sapma olarak değerlendirilmektedir ve pek çok ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de kanuni olarak suçtur. Bu arada hatırlatmak isterim Dünya Sağlık Örgütü, “18 yaşın altındaki tüm insanlar çocuktur” demektedir.

Yazının Devamını Oku

Hoş geldin bahar

11 Nisan 2012
Çok yoğun ve bol kar yağışlı bir kış geçirdik. Kış, kış gibi geçti yani. Kar hiç bitmeyecek zannettik. Kışın ilk aylarında bize huzur veren beyaz, 3-4 ay sonra sıkıntı vermeye başladı ve 'Ne zaman gidecek bu kar, ne zaman gelecek bahar?' diye sorar olduk.

Çok yoğun ve bol kar yağışlı bir kış geçirdik. Kış, kış gibi geçti yani. Kar hiç bitmeyecek zannettik. Kışın ilk aylarında bize huzur veren beyaz, 3-4 ay sonra sıkıntı vermeye başladı ve “Ne zaman gidecek bu kar, ne zaman gelecek bahar?” diye sorar olduk.

Baharın ilk belirtilerini gördüğümüz bu günlerde ise içimiz kıpır kıpır olmaya başladı. Güneş tam yüzünü göstermese bile, nisan yağmurları yağsa bile içimizde yeni umutlar, hisler yeşermeye başladı. Baharla birlikte doğdaki yenilenme, tazelenme izlemeye değerdir doğrusu.

Tüm kış kupkuru olan meyve ağaçlarının dallarında patlamaya hazırlanan yaprakların, çiçeklerin tomurcukları, bebeğini kucağına almaya hazılanan ve o günü iple çeken anne adaylarına benzer; sabırsız, heyecanlı, kıpır kıpır, meraklı...

Bahar her zaman olumlu duygularla gelmez aslında! Bahar yorgunluğu ve bazen de depresif haller çok sık görülen durumlardır. Mart sonu Nisan başı ve belki de tüm ay boyunca süren garip bir yorgunluktur, insanı deli eden. Yataktan çıkmak istemezsiniz, iş motivasyonunuz düşer, sinirli ve gergin olursunuz, stres artar. Bedeninizle ilgili en çok söylediğiniz cümleler “Sanki üstümden tır geçti ya da dayak yemiş gibiyim" veya "Kafam kazan gibi”dir. Bu şikayetlerimizi duyan dostlarımız “Enerjilerdendir, takma, göz vardır üstünde” der bazen, güleriz...

Tüm bu değişimlerin nedeni, yeni gelen mevsime bedeninizin ve ruhunuzun uyumlamaya çalışmasından başka bir şey değildir aslında. Kışa ve yaza girerken bu tür uyumlanma süreçlerini çoğunlukla hepimiz yaşarız.

Bahar her ne kadar içimizi kıpır kıpır yapsa da, güneşin o gül yüzünü yeni yeni gösterdiği, yağmurların hakim olduğu bu günler bedenimiz ve ruhumuz için biracık zor geçer. Bedenimiz bahara ait havanın içindeki iyonlara yavaş yavaş uyumlanır. Kışın isli puslu havasına alışan insan bedeni bu kez de bol bol temiz havaya alışmaya çalışır.

Bu geçişi kolaylaştırmak için yapılanacak şeyler çok açık aslında,

Beslenmemize dikkat etmek ve detoks yapmak için uygun bir dönem, vücudumuzdaki tüm biriken toksinleri atarak yenilenebiliriz. Daha hafif beslenebiliriz, kafein içeren içecekleri azaltabilir, alkol ve sigaradan uzak durabiliriz. Tabii ki egzersiz ve spor bu önerilerde olmazsa olmazlardan. Kapalı spor alanlarından çıkıp kendimizi doğaya bırakmanın tam zamanı. Doğadaki uyanışı, yenilenişi izledikçe kişi kendine dönüyor ve sormadan edemiyor: “Geçtiğimiz kışı nasıl geçirdim, olumlu neler yaptım, olumsuz deneyimlerden neler öğrendim? Önümüzdeki dönemden beklentilerim, hayallerim ve planlarım neler? Koca bir kış daha geçti. Neler kazandım bu kıştan? Ağzımda hangi lezzetler kaldı?...”

Yazının Devamını Oku

Erkekte cinsel işlev bozuklukları

4 Nisan 2012
Cinsel sorunlar deyince akla çoğunlukla kadın kaynaklı sorunlar geliyor. (Vajinismus, orgazm sorunları, cinsel isteksizlik...). Oysaki erkekler de kadınlar kadar cinsel işlev bozukluğu sorunuyla karşı karşıya kalıyorlar.

Cinsel sorunlar deyince akla çoğunlukla kadın kaynaklı sorunlar geliyor. (Vajinismus, orgazm sorunları, cinsel isteksizlik...). Oysaki erkekler de kadınlar kadar cinsel işlev bozukluğu sorunuyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu nedenle bu hafta erkeklerin yaşadığı cinsel işlev bozukluklarına değinelim istedim.

Cinsel ilgi ve istek bozuklukları; Erkeklerde de kadınlarda olduğu gibi cinsel ilgi ve istek azlığı görülebilmektedir. Fakat bu durum kadınlara göre daha ender görülür ve altta yatan neden çoğunlukla ereksiyonda yaşanan sorunlardır. Böyle bir yakınmayla başvuran kişileri hormonal yönden incelemek birinci adım olurken aynı zamanda eşlerin uyumu, birliktelikteki doyumları da göz ardı edilmemelidir.

En modern yaklaşımlı erken için dahi olsa cinsel ilgi ve isteğinde azalma olduğunu söylemek ve yardım istemek kolay değildir. Erkeklerin her zaman güçlü ve istekli olmasının gerektiği gibi çok yanlış bir inanış vardır. Oysaki erkeklerde insandır ve her konuda olduğu gibi cinsel hayatlarında da sorun yaşayabilirler. Doğru yaklaşımlar sorunların çözülmesinde önemli rol oynar.

Erektil fonsiyon bozuklukları (sertleşme güçlüğü): Ereksiyonun oluşmasında ya da cinsel aktiviteyi sürdürmede yaşanan güçlüklerdir. Erişkin erkeklerin %20’sinde görülebilmektedir. Erkeklerin %75’i yaşamının herhangi bir döneminde kısa süreli olarak ereksiyonu sağlama ve devam ettirmeyle ilgili sıkıntı yaşadığını dile getirmektedirler. Ereksiyonu oluşturmada ve devamında yaşanan güçlüklerle ilgili olarak organik nedenlerin çok iyi araştırılması daha sonra psikolojik etkenlerin incelenmesi önerilir.

Erken boşalma: Erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluğudur. Hızlı yapılan ya da yakalanma kaygısıyla yapılan mastürbasyon, mastürbasyona suçluluk hissinin eşlik etmesi, tesadüfi başarısızlık, yanlış bilgiler erken boşalmanın altında yatan nedenlerdendir.
Ergenlik döneminde hızlı boşalma ya da boşalma üzerinde kontrolünün olmaması normaldir. Çünkü büyüme devam etmektedir ve davranış kontrolü tam olarak ergende olamayabilir. Bu nedenle ergenlik tamamlanmadan ya da düzenli bir cinsel eş olmadan kişide erken boşalma sorununun olduğunu söylemek çok da doğru değildir.

Aynı zamanda çok seyrek ilişki yaşandığı ya da duyguların inişli çıkışlı olduğu zamanlarda, stres altındayken de kontrol edememe duygusu yaşanabilir. Bunlarda oldukça normaldir. Cinsel yaşam duygularımızdan bağımsız değildir.

Çoğu erkek boşalma süresini merak eder. Oysaki boşalma süresinin önemi yoktur önemli olan boşalma üzerindeki kontrol duygusudur. Kontrol edebilmek demek; boşalma süresini ayarlayabilmek, durabilmek, başlayabilmek ve cinsel eşiyle uyumlu olarak (aynı anda orgazm olmak anlamında değil) boşalmayı kontrol edebilmektir.

Yazının Devamını Oku

Boş-an-mak

28 Mart 2012
Neden evleniriz? Mutlu olmak için, keyif için, sağlık için, çoğalmak için, kafamız rahat olsun diye,sevdiğimizi daha çok görmek için, ben de evlendim demek için, bu adam-kadın-bana ait demek için, toplum istediği için, adetten olduğu için, canımız sıkıldı

Neden evleniriz? Mutlu olmak için, keyif için, sağlık için, çoğalmak için, kafamız rahat olsun diye, sevdiğimizi daha çok görmek için, ben de evlendim demek için, bu adam-kadın-bana ait demek için, toplum istediği için, adetten olduğu için, canımız sıkıldığı için...

Neden boşanırız? Mutlu olmak için, özgür olmak için, şiddetsiz geçinemediğimiz için, sorunları çözemediğimiz için, başkasına aşık olduğumuz için, aldatıldığımız için, aileler nedeniyle, kanunen boşanmak kolay olduğu için, BOŞ-ANlarımızı özlediğimiz için, toplumun dayatmalarına gıcık olduğumuz için...

İkisi arasında ortak tek cümle “Mutlu Olmak”. Mutlu olmak için evlenip yine mutlu olmak için boşanıyoruz.

Bana sorarsanız, ev-lenmek ve boş-an-mak çok önemli hayat deneyimleri... Farkedebilene!

Boşanmış bireylerle konuştuğumda sorarım; “Çok büyük bir deneyim yaşadınız, ne öğrendiniz? Neler kazandınız?”

Cevap çoğunlukla şöyle gelir; “Hiç bir şey kazanmadım hatta çok şey kaybettim, zaman kaybettim, para kaybettim, umudumu kaybettim ve erkeklere/kadınlara güvenilmeyeceğini öğrendim.”

Böyle bir deneyimden sonra neler neler farkedilir ve öğrenilir oysa ki!

Farklı bakış açılarından baktıkça, çalıştıkça, deneyimler, kazanımlar farkedilir ve yeniden sorduğumda; “Neler öğrendiniz, kazandınız eski evliliğinizden, bir daha evlenseniz nelere dikkat edersiniz?” cevap bir önceki cevaba göre biraz farklıdır.

Yazının Devamını Oku

Vajinismus

21 Mart 2012
Kadın, kadın olduğunu nasıl anlar? Kadın olmak tam olarak nedir? Cinsel ilişkiye girememiş kadın neden kendini eksik hisseder? İlişkiye girebilen kadınlar daha mı üstündür?

“Nasıl olur da bir kadın ilişkiye giremez hocam aklım almıyor, nasıl olur da eşine izin veremez bunu anlamıyorum, çok saçma!”

“Çok iyi bir iş kadınıyım, mesleğimde başarılıyım, ama iş cinselliğe gelince, kitleniyorum sanki, ilişkiye izin veremiyorum, kendime çok kızıyorum çok...”

“Vajinismus olduğumuzu anladığımızda eşim “Takma çözülür, biraz bekleyelim hallolur kendiliğinden” dedi. Hep hoşgörülü davrandı bana, ben neden yapamıyorum bir türlü bu işi?”

Kadın, kadın olduğunu nasıl anlar? Kadın olmak tam olarak nedir? Cinsel ilişkiye girememiş kadın neden kendini eksik hisseder? İlişkiye girebilen kadınlar daha mı üstündür? Bu üstünlüğü hangi araç-gereç ölçer? Bir kadının en önemli görevi eşini yatakta mutlu etmektir. Aksi bile düşünülemez... Uff ne saçma oldu değil mi?

Bize saçma gelen pek çok duygu ve düşünce vajinismus olan kadının aklından geçer hatta daha ağırları da geçer ama onları yazamayacağım.

Danışan: Üniversite mezunuyum, pek çok konuda bilgim var ama ne oluyor da o anda kasıyorum ve kendimi kontrol edemiyorum, Tanrım çıldıracağım.

Ben: Kendinizi lütfen suçlamayın, üniversitelerde cinsellik eğitimi yok ki! Vajinismus, en çok üniversite mezunlarında görülmekte, kırsalda, köyde daha az yaşanmaktadır. Bence bunun nedeni, ülkemizin çoğu köyünde cinsellik çok doğal olarak algılanır, hayatın içindedir, çeşme başlarında, tarlada, komşuların arasında konuşulur, garip ama bence köyde tabu daha az. Şehirde ise kurallar, sınırlar, yasaklar, korkular çok daha fazla. Genç kızlara çoğu zaman ailelerin söylediği şey "Kızım sana güveniyoruz, sen kendini korursun!" oluyor. Ve hepimiz yani tüm kadınlar bu sihirli ve hipnotik cümlenin altındaki anlamı biliyoruz!

Çoğumuz biliyoruz belki ama tekrar etmekte yarar var. Vajinismus; vajen girişindeki kasların istek dışı kasılması ve hiçbir şekilde penisin girişine izin vermemesi durumdur. Kadın, kasılmalar üzerinde hiçbir şekilde kontrol sağlayamadığını ve istese bile bacaklarını açamadığını düşünmektedir. Tamamen psikolojik bir sorundur.

Yazının Devamını Oku