Sessiz dünyanın öfkeli sesi

Birleşmiş Milletler'de 130 kadar ülkenin oluşturduğu Bağlantısız Grubun Başkanı Malezya Başbakanı Mahathir bin Muhammed bunca yıldır benzerini hatırlamadığım düzeyde sert bir lisanda Amerika ve Avrupa'yı suçladı.

Dünya siyaset başkenti BM bir kez daha kuşatma altında. Doğu Nehri kıyısındaki binanın çevresi trafiğe kapalı. BM'nin girişleri bombalı araçların saldırısını önlemek için kasası kum dolu dev kamyonlarla kesilmiş. Adım başında otomatik silahlı askerler, FBI, Gizli Servis ajanları, çelik yelekli New York polisleri. Amerika, 191 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı Genel Kurul toplantılarının ‘olaysız’ geçmesi için sıkı güvenlik tedbirleri almış. BM karşısındaki binalarda keskin nişancılar dahi var.

Gazetelerde kimleri görüyorsanız hepsi burada. George W. Bush'tan Putin, Chirac, Schröder, Müşerref, Norveç Kralı Harald V, Arabistan prens ve şeyhleri, Afrika ve Uzak Doğulu liderler görkemli podyuma çıkıp nutuk atıyorlar.

Konuşmalarda Irak işgali ve bu ülkenin yeniden yapılanması ön planda. Nükleer silahsızlanma, insan hakları, HIV-AIDS, yoksul halkların durumundan söz ediliyor. Çoğu yıllardır bu podyumda vurgulanan sorunlarda, geriye baktığımızda ancak arpa boyu ilerleme kaydedildiğini görüyoruz. Nutuklar aynı yazar kaleminden çıkmış üslupta. İnsanları dert, ıstırap, sefalet içindeki ülkelerin temsilcileri dahi bu foranın diplomatik, yoruma açık, donuk şablonu dışına çıkmamaya özen gösteriyor. Bunun da ötesinde askeri ve ekonomik güçlerin sonradan hışmına uğramamak gayreti var. Bir teki hariç.

Malezya Başbakanı ve 130 kadar ülkenin oluşturduğu Bağlantısız Grubun Başkanı Dr. Mahathir bin Muhammed bunca yıldır benzerini hatırlamadığım düzeyde sert bir lisanda Amerika ve Avrupa'yı suçladı. Genel Kurul'da geniş yankılar yapan bu konuşmada Malezya lideri bakın neler söylüyor:

‘‘Bu asamble dünyanın büyük, küçük halklarının görüş ve dertlerini dinlemek için kuruldu. Avrupa sömürgesinden kurtulmuş, özgürlüğe kavuşmuş biz küçük ülkeler bu dev kurumda gerekli ölçüler dışına çıkmadan konuşma hakkına sahip olduk. Bizlerin dış müdahale olmadan içişlerimizi yürütmemiz lazım. Bazı ülkelerde yönetim suiistimali olduğunu itiraf etmeliyiz. Ama bizi kötüleyenler de yerli halkların topraklarını işgal ederek güçlerini suiistimal ettiler. Kurdukları ülkelerde yerli halkı yönetime almadılar. Kısır topraklarda yaşamaya mecbur ettiler. Tarihin bu yükünü hepimiz taşıyoruz. Başlangıçta sömürgeciliğin geçici olduğunu düşündük. Bugün ‘Avrupa Emperyalizmi' yeniden doğuyor. Ekonomik boğma ve finansal hadım ile bağımsız yeni ülkeler diz çökmeye mecbur olur, sömürgeciliğin geri gelmesi için yalvarabilir. Şimdi dış güçlerin işgali ile karşı karşıyayız. Kukla rejimler kuruluyor, kuklalar dans ediyor.

BM şimdi zayıf ve yoksulu korumaktan aciz. Kukla efendilerinin istediği gibi organları kesilmiş, parçalara ayrılmış. Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü yoksulu daha fakirleştirip zengini beslemek için egemen güçlerin aleti haline döndü. Zengin ile yoksul farkı bugün her zamankinden fazla. İktidarsız BM'de küçük ülkeler artık çıplak ve talihsiz. 1977'de Asya'nın ekonomik krizi büyük ölçüde dolandırıcılık ile çok uluslu şirketleri zengin etti.

Hiçbir ülke yağmacı döviz tüccarlarının kalkınma yolundaki ülkelerin sabırla geliştirdiği ekonomilerini bir kaç günde mahvetme tehlikesinden masun değil.

11 Eylül terör saldırıları dünyada eşi görülmemiş güvenlik yöntemleri alınmasına, Afganistan ve Irak'ın işgaline yol açtı. Dünya korku içinde yaşıyor. Zengin terörden, diğerleri ise tek yanlı saldırıya uğramaktan korkuyor. Robin Hood hiç olmazsa zenginden çalıp yoksula verdi. Ama yoksuldan çalan bu soyguncular suçluluk hissini fakire bahşiş boyu ödemeyle yenmeye çalışıyor.

Tek kutuplu küremizi yöneten demokratik bir devlet dünyayı ekonomik kaos, politik anarşi ve korkuyla idare ediyor. Siyasi ve ekonomik reformlarımız, toparlanmamız ve barışa ulaşmamız bu tehditler sürdükçe mümkün değil. Dünya bunu kabul edemez. Demokrasi istiyorsak yasalar ve insan haklarına saygı göstermemiz gerekir. En güçlü ülke bu asil ilkelere bağlı olduğunu göstermeli. BM'de demokratik olmayan tek ülkenin veto hakkı da kalkmalıdır.

Bugün karşılaştığımız sorunları itiraf etme cesareti gösterebilirsek Avrupa'daki Yahudi problemini çözmek için Filistin topraklarının keyfi kararla ele geçirilip İsrail Devleti yaratılmasıyla karşılaşırız.

Dünya yolunu kaybetti. Çok hızlı gidiyor. Durup nefes almalıyız. Eski Malay vecizesi ‘Birisi yolunu kaybederse başladığı yere gitmeli' der. Başlangıca gitmeliyiz.’’
Yazarın Tüm Yazıları