MARKA dendiğinde akla otomobil markası gelirdi eskiden. Geri kalmış ülkelerde övünme meraklısı zenginler Gucci ayakkabısı, Hermes kravatı, Rolex saati, Louis Vuitton çantası gibi markaları kullandıklarını vurgulayınca bu kavram daha da genişledi.
Bir de ’canlı’ markalar var. Diğerleri gibi onlar da satılık. Kim bu canlılar?
Çoğunlukla Hollywood’un ünlüleri. Şöhrette tılsım var. Para mı, şöhret mi diye sorulsa ikincisini seçmek daha akıllıca olacak. Zira şöhret şimdilerde sermaye koymadan para kazanmanın anahtarı. İsmini, resmini kullandırmaya razı olan canlı markalar bavul dolusu para kazanıyorlar.
*
SON yedi yılda Oscar ödülü kazanan yedi kadın oyuncu, gazete ve TV reklamlarında boy göstererek dev firmaların ürünlerini pazarlıyorlar. Gwyneth Paltrow Damiani takılarını, Julia Roberts iletişim şirketi AOL’yi, Halle Berry Revlon’u, Hilary Swank Calvin Klein iç çamaşırlarını, Charlize Theron Dior parfümünü, Nicole Kidman Chanel No.5’i, Catherine Zeta-Jones T-Mobile cep telefonlarının reklamını yapıyor. Ama hepsi bunlar gibi lüks ürün değil, kadın pedi gibi çok kimseye ters düşen ürünlerin reklamına çıkmayı yadırgamayanlar da var.
Marka şöhretlerin, marka ürün için adını, görüntüsünü satışa çıkardığı liste bu kadar değil, daha uzun. Oscar ödüllü aktrislerden Marisa Tomei Hanes çamaşırı, Susan Sarandon ve Julianne Moore Revlon kremleri için kamera karşısına geçtiler. Vizyondan kaldırılan Sex and the City dizisinin yıldızı Sarah Jessica Parker, günlük giyim mağazaları zinciri Gap ürünlerini tanıtmak için bir yıllığına 38 milyon dolara anlaşma yaptı. İki Oscar ödüllü Jodie Foster ise Honda reklamıyla kadınlar grubunun öncülerinden.
Erkekleregelince, gene çok sayıda marka şöhret var listede. Dustin Hoffman Audi otomobil reklamlarına ABD dışındaki ülkelerde gösterilmesi şartıyla razı olmuştu. Arkadan Richard Gere, yalnızca Japon TV kanallarında bira reklamına çıktı. Paranın tatlı yüzüne dayanamayan Brad Pitt de Heineken şirketine yeşil ışık yaktı. Ardından George Clooney, Harrison Ford ve Robert De Niro, Hollywood’dan gelen teklifler azalmaya başlayınca ürün reklamlarına çıkmaya başladılar. Marka aktörler arasında en tüccarı John Travolta çıktı. Travolta, son filmi Be Cool’da Cadillac otomobilin reklamını yaptığı gibi TV reklamlarında da boy gösterdi.
*
CANLI markaları, marka ürünler pazarladığı için kınamıyoruz. Hiç kimse elde bira şişesi, krem kutusu, kristal şişede parfüm, kolsuz tişört-külot, kulakta cep telefonu, arabada direksiyon başında poz verip bir-iki çekim günü için milyonlarca dolara kolay kolay ’hayır’ diyemez. Üstelik bu reklam filmleri büyük masraflarla hazırlanıyor. Robert De Niro’nun American Express kartı filmini Aviator’un ünlü rejisörü Martin Scorsese, Nicole Kidman’ın Chanel’ini Moulin Rouge’un yapımcısı Baz Luhrmann, Brad Pitt’in bira reklamını Fight Club filminin rejisörü David Fincher, Susan Sarandon- Julianne Moore ve Halle Berry’nin Revlon ürünleri çekimlerini ise Robert Altman gibi saygın profesyoneller yaptı.
Gene de Oscar, Golden Globe, Emmy, Grammy gibi ödüller almış oyuncu ve şarkıcıların, hünerlerini reklamlarda sergilemelerini eleştirenler çıkıyor. Son yılların en başarılı aktörlerinden sayılan Russell Crowe, bazı meslektaşlarını şiddetle suçlamaktan geri kalmadı. Çeşitli sinema ödülleri sahibi Crowe, özellikle Robert De Niro, George Clooney ve Harrison Ford’a hücum ederek ‘Aktörlerle seyirciler arasında yazılı olmayan kutsal bir mukavele vardır. Yaptıkları şey mukaveleyi ihlaldir’ diye beyanat verdi.
*
SON yıllarda Hollywood şöhretlerinin kendisini kaptırdığı parasal değerlere yönelik bir akım bu. Acaba alıcı durumundaki insanlar, sinema-TV izleyicileri hayran oldukları aktörler kullanıyor diye pazarladıkları ürünleri almak için mağazalara akın ediyorlar mı? Firmalar bunca para döktüğüne göre karşılığını alıyor olmalılar.
Kafamı kurcalayan esas soru ise başka. Yakın geçmişe dönüp baktığımızda acaba eskiler bira, külot-fanila, krem reklamı, kadın pedi reklamı için kamera karşısına geçerler miydi? Mesela Humprey Bogart, Ingrid Bergman, Grace Kelly, Marlon Brando, Gary Cooper, Henry Fonda, Clark Gable, James Stewart ve Frank Sinatra... Sanmıyorum. Reklamcılar teklif etmeye dahi cesaret edemezlerdi. Onlar oyunculuğu sanat olarak gören, hayranlarıyla özdeşleşmiş, kelimenin gerçek anlamıyla marka idiler.