Özel asistanı, Mister Ertegün’ü anlatıyor

Ahizeyi kaldırıyorum, tek parmakla 11 kere tuşluyorum. Hattın sonunda bir kadının tanıdık sesi yanıtlıyor: "Mister Ertegün’ün ofisi." Boğazımın kuruduğunu hissediyorum. Zira Ertegün artık hayatta değil. "Merhaba Frances." Kendimi tanıtmaya gerek yok. Yıllardır telefonla konuştuğumuz, davetlerde ayak üstü sohbet ettiğimiz için ses tonlarımız ikimize de aşina. Genç kadın "Merhaba Mister Uluç" diyor.

Frances Chantly, patronu Ahmet Ertegün iki ay önce Üsküdar’da Özbekler Tekkesi’nde aile mezarlığına defnedilmiş olmasına rağmen hálá işinin başında. New York’ta Atlantic Records binasındaki ofisini telefonla arayan herkese /images/100/0x0/55eb01a3f018fbb8f8a4e644"Mister Ertegün’ün ofisi" diyerek cevap veriyor. Müzik aleminde ’efsane’ diye anılan Ahmet Ertegün’e özel asistan olarak hizmet veren genç kadın nisan sonuna kadar görevini sürdürecek.

Müzik alemi 2006 yılında iki dev ismi kaybetti. Ertegün’ün yanı sıra geçen yıl hayata gözlerini yuman sayısız altın, platin plak ödülü sahibi bestekar, aranjör ve yapımcı Arif Mardin için Mart başında Lincoln Center Alice Tully Hall’de bir anma töreni düzenlenecek. Ardından Atlantic Records yönetimi ile The Amerikan Turkish Society müteveffa başkanları Ahmet Ertegün adına özel bir tören tertipleyecek.

BİR KEZ BİLEAHMET DEMEDİ

Frances’e ofiste ne yaptığını soruyorum. "Dosyalar, belgeler, yazışmalar, notlar var. Hepsini gözden geçirip arşiv için düzenliyorum. Nisan sonuna kadar tamamlayacağımı sanıyorum." Yoğun bir çalışma sürecinde genç kadın. Ertegün’ün Cleveland’da Rock’n Roll Şöhretler Müzesi’ndeki pavyonu, New York’ta Lincoln Center Caz Kulübü’nde Ertegün salonunun işlevi gibi bitirilmesi gereken çok işi olduğunu söylüyor.

Sarışın, mavi gözlü genç kadının dünyanın en büyük plak şirketlerinden Atlantic Records’un kurucusunun sağ kolu olarak sürdürdüğü iş hayatı, patronunun vefatıyla noktalandı. Peki bundan sonra ne yapacak? "Bir süre istirahat edeceğim. Cenazesi İstanbul’a taşınırken aynı uçakta seyahat ettim. Defninde hazır bulundum. Yeniden gideceğim Türkiye’ye. Bir kez daha Özbekler Tekkesi’ni ziyaret edeceğim. Uzun süre kalıp görmediğim yerleri göreceğim Türkiye’de. Dönüşte ne iş yapacağıma karar vereceğim."

Frances New York doğumlu, St. John’s University’den mezun. "Üniversitede hukuk eğitimi aldım. Ama hukuku meslek seçmeye içim elvermedi. Değişik bir hayat yolu seçtiğime şimdi çok memnunun. Atlantic Records şirketine geçici olarak işe başladım. İki plak yapımcısının sekreterliğini birkaç ay yaptıktan sonra Mr. Ertegün beni özel asistan olarak yanına aldı. 12 yılı aşkın bu görevde kaldım. Şahane bir çalışma hayatı geçirdim patronumun yanında." ABD’de alt düzeydeki işçilerin çalıştıkları dev şirket ve holding sahiplerine ilk adıyla hitap etmeleri yadırganmayan bir adet. Oysa Frances’ın, yıllar süren işbirliği sırasında bir kez dahi patronuna ’Ahmet’ dediğini hatırlamıyorum.

Nasıl bir patrondu Ertegün? "Birlikte çalışılacak mükemmel bir yönetici idi Mr. Ertegün. Sonsuz saygım vardı kendisine. Tüm günlerinde çalışma gündemi dolu doluydu. Aynı anda birden fazla proje üstünde çalışırdı. Tüm meşguliyetine rağmen her arayana telefonla veya yazışmayla cevap vermeyi ihmal etmezdi. İş ahlakı ibret alınacak düzeyde idi. Her isteğinde ’lütfen’ ve ’teşekkür ederim’ sözcüklerini kullanmaya özen gösterirdi. Maalesef şimdilerde patronların çoğunluğunun lügatinde bu kelimeler yok. Mr. Ertegün gerçekten klas bir insandı. Yıllar boyunca birbirimize büyük güven duyarak, karşılıklı saygı içinde çalıştık. Bir sorunla karşılaştığımda Mr. Ertegün’ün desteğini gördüm. İkinci babam oldu."

ESKİ SEKRETERİ NOREEN WOODS

Ahmet Ertegün Atlantic Records’da geçirdiği çalışma hayatında en çok müteveffa sekreteri Noreen Woods’u kendisine yakın hissetmiş. Frances "40 yıl birlikte çalıştılar. Şimdi yeniden buluştular. Eminim Ms. Woods, Mr. Ertegün’e tekrar bakmaya devam ediyordur" diyor.

Özelliklerini, hobilerini, müzikte eğilimlerini nasıl özetliyor Frances. "Seyahat etmeyi, sanat eserleri toplamayı severdi. Futbola çok meraklıydı. Şöhret yaptığı tüm müzisyenlerin yapıtlarını dinlerdi. Ciddi görünüşünün ardında sıcak bir kalbi vardı. İnsanlara yardım etmeye düşkündü. Keskin bir zeka, mizah yeteneği, çekici kişilik sahibiydi. Fırsatçı olmayan tüm insanlarla yakın ilişki kurardı. Hemen her meslekten pek çok dost ve tanıdığı vardı. Ama en yakın arkadaşı eşi Mica idi."

Türkler ve Türkiye hakkında görüşleri? "Vatanına çok bağlıydı. Her yıl tatillerini geçirdiği Bodrum’da Türk ve yabancı dostlarını ağırlardı. Türkiye’nin bir ’sessiz büyükelçisi’ olarak dışarıda tanıtımını, haklı davalarını savunur, ABD’ye gelen Türk devlet adamlarının üst düzey kişilerle buluşmasını sağlamak için davetler düzenlerdi. Türkiye’nin böylesine küresel konuma erişmiş bir evlat çıkardığı için gurur duyması gerektiğini düşünüyorum."
Yazarın Tüm Yazıları