Paylaş
Sigara dumanı
DIŞARISININ ıslak olduğu muhakkak. Sedat Ergin'in bizi ziyarete geldiğinde paltosuyla havuza düşüp henüz çıkmışa benzeyen halinden belli. Ayakkabıları dahi bastığı yerde su izleri bırakıyor. Hal, hatır sorarken camdan bakıyorum yoğun bir sulu kar iniyor tepeden. Gazetelere dalıp farketmemişim. İkimizin de sıcak bir kahveye ihtiyacı var. Kahve de sigarasız olmaz. Kuruma fırsatı vermeden meslekdaşımı sokağa sürüklüyorum.
Manhattan'ın göbeği ana-baba günü. İrlanda'lıların St.Patrick bayramı için yüzlerce bin insan sokağa dökülmüş. Bando-mızıka takımları, seyyar sergiler, dans-folklor ekipleri Beşinci Cadde'yi, çoluk çocuklu aileler de kaldırımları esir almışlar. Güçbela bir kaç cadde güneye inerek sıcak kahve yanında sigaraya izin verecek bar-lokanta arıyoruz. Ama ara ki bulasın!
Ofis çıkışı zaman zaman uğradığımız barların öğle servisinde tütünü yasakladığını öğreniyoruz. Lokantacılar, ‘‘Belediye ancak 15 masadan az yerlerde sigara içme izni veriyor. Veya barın masalardan 2,5 metre uzakta olması lazım’’ diyor. Yanımızda Lakers'ın Shaquel O'Neill'i olsa ‘‘Uzan boylu boyunca başın masaya değecek mi?’’ diyeceğiz.
Sonunda bir İrlanda meyhanesinde sabahın köründe bira şişelerini devirmeye başlamış bir grub arasına sıkışıyoruz. Sipariş vermeden sigara paketlerini tezgah üstüne koyuyoruz.
Sedat Ergin bir sigara uğruna niye kendimizi böyle sıkıntıya soktuğumuzu merak ediyor. ‘‘Üstad ofisiniz müstakil, herkesin odası ayrı. İki nefeslik sigara için niye yollara düştük ?’’ diye kibarca soruyor. Amerika'da uzun yıllar geçirmesine rağmen son bir kaç yıldır tiryakilerin giderek artan ıstırabını duymamış olsa gerek. Yeni ofise taşındığımız günün sabahında ilk sigarayı söndürmeye fırsat kalmadan bina menaceri yandaki ofisten şikayet geldiğini bildirdi. Aramızdaki kapı, duvarlara rağmen ortak havalandırma sistemiyle dumanlar diğer ofislere gidiyormuş. Adrese aşina olmaya çalışırken kimseyle takışmaya niyetimiz yok. Ses çıkarmadık. Ertesi gün kat koridoru sonunda yangın çıkışlarının birleştiği kapı aralığını keşfettik. Burası iki demir kapı arasında sokağa açık bir yer. Bir sigara içip geri dönerken komşu ofisin kapısında lacivert tayyörlü, meçli saçları kısa kesilmiş orta yaşlı bir kadın önümüzü kesti. ‘‘Burası sigaradan arınmış bir bina. Ne ofislerde ne de koridorda sigara içilemez.’’ Ofiste, koridorda içmediğimizi söylüyoruz. Orta yaşlı kadın giderek sertleşiyor. ‘‘Hayır içiyorsunuz, yardımcılarım görmüş. Başınıza dert açarım.’’ Arka planda bir sürü kadın, sözde bilgisayar çalıştırıyorlar ama kulakları bizde. Koridorda değil dışarıya açık aralıkta içtiğimi söyleyince tiz sesiyle yanıt veriyor: ‘‘Hiçbir yerde içemezsiniz. Kokusu geliyor.’’ Sokağa açık bu yerde Afgan tazısı dahi dumanı farketmez ama kadın evlere şenlik, olay çıkarmak istiyor. Son kez ‘‘Ne iş yapılır sizin ofiste?’’ deyince tepem attı ‘‘Köfte-ekmek satıyoruz.’’
Oysa 1990'lardan bu yana sigara konusunda Amerika gerçeği bu. Sigara yasağı öylesine yaygın ki insanın evi ile bazı bar-restoranlar dışında tütün kullanmaya izin verilmiyor. Sekreter, satış elemanı, memurlar bina dışında sigara molası alıyorlar. Ama bazı kentlerde sokakta dahi sigara içilmesini yasaklayan yasalar hazırlanıyor. Yazılı-görüntülü basında sigaranın kanserden cilt buruşmasına, damar sertliğinden iktidarsızlığa çeşitli sağlık sorunlarına sebeb olduğu bildiriliyor. Bazı tiryakiler kollarına Nicoderm şeridi yapıştırıp Zyban tableti yutarak sigara ihtiyacını köreltmeya çalışıyor. Ama nikotin normal bir alışkanlık ötesinde organik bir bağımlılık. Sigaradan vazgeçmek kolay iş değil. Merak eden 45 milyon Amerika'lıya sorsun !
Paylaş