Paylaş
‘ZAMAN’ diliyorum
YENİ yıl, yüzyıl, binyıl üzerine haftalardır ne karmaşa yaşadık değil mi? Bu yapay heyecan artık geride kaldı, hayat eski haline dönmeye başladı. Oysa bir düşünün, üzerinde fırtına kopan 2000 yılı aslında ufak bir tarih değişikliğinden başka ne ki ? Ama olay bu kadar basit değil. İşin özünde insanlığın en önemli kavramı ‘‘zaman‘‘ yatıyor.
Zaman, zengininden yoksuluna insanların en önemli hazinesi. Eski Roma'lı şair Ovid'in ’’Herşeyi yiyip, yutan’’ diye nitelediği bu kavram ayrıca belleklerde kök salmış, insanın en büyük korkusu. Şimdi şöyle bir geriye yaslanıp avuçboyu beyninizi, hayal gücünüzü zorlayıp bakışlarınız göğe dönük felsefi bir tura koyulun.
Astronomlara göre evren 'Büyük Patlama '(Big Bang) ile 20 milyar yıl önce oluşmuş. Modern bilim evrenin gerçek boyutlarını hala tesbit edebilmiş değil. Dünyamızın içinde yeraldığı güneş sistemi ise 10 milyar mil uzunluğunda. Güneş sistemi 'Saman Yolu'nda. Gökbilimci Carl Sagan ölmeden önce 100 milyar yıldıza sahip Samanyolu'nda bir milyon gezegende uygarlık olduğunu bildirmişti. Evrende 'galaxie' isimli takım yıldızların sayısı milyarlarca. Yalnızca Constellation Pavo'da güneş benzeri 110 milyar yıldız var.
Astronomi, tüm bilimlerin babası. Başı sonu bilinemeyen evrende sayı, rakam ve mesafeler akıl durduracak ölçüde. Samanyolu'nda bir gezegenden diğer bir takımyıldıza ulaşmak için ışık hızıyla milyonlarca yıl yol almak gerekiyor. Bir ışık yılı 9.5 trilyon km. Çocuklar gibi büyüklerin saf saf seyrettiği ''Star Wars''(Yıldızlar Savaşı), 'Star Trek'' (Uzay Yolu) gibi Hollywood yapımları gerçekten ne kadar uzak değil mi? İnsanlık, düşünmesi dahi imkansız bu mesafeleri hangi teknolojiyle aşabilir?
Ya bizim minik dünyamız? Yerküremiz okyanusda damla, çölde kum zerresi gibi uçsuz bucaksız evrende silik bir nokta. Oldukça yaşlı, 4.5 milyar yaşında. Karası, denizi, havasında haşarattan, balığına, bitkisinden kuşuna binlerce çeşit yaratık yaşıyor. Bir de bizler varız.
İnsanoğluğun vasat yaşam süresi gelişmiş ülkelerde 75 yıl. Bunun 25 yılı uykuyla boşa gidiyor. Bebeklik dönemi,karatahta karşısında geçen okul yılları, eve-işe gidişte, duşta-banyoda harcanan zamanları, hastalık, ileri yaşlılık dönemini gözönüne getirip hesaplayın, geriye ne kalıyor? Sağlık içinde bilinçle geçecek 20-25 yıl.
Oysa damla boyu küremizde göz açıp kapayana geçecek yaşam süresinde ‘‘Doya Doya Yaşadım’’ diyebilmek mümkün mü? Okumaya niyetlendiğimiz kitapları bir kaç sayfadan sonra raflara koyarken yenileri piyasaya çıkıyor. Sevdiğimiz sanatçıların ambalajı açılmamış CD, plakları dolap üstünde. Seyretme fırsatı bulamadığımız piyeslerin, konserde dinlemek istediğimiz şarkıcıların sayısı giderek artıyor. İşlemek istediğim sosyal konular, tasarladığım bir sürü dizi röportajlar gelip geçiyor aklımdan. Terkedilmiş, hasta, sakat, aç-susuz çocuklar ruhsal gündemimin tepesinde. Bir kaçı dahi olsun ıstıraplarının giderilmesine nasıl katkıda bulunurum sorusu zihnimi kemiriyor.
Seyahatlar ise ayrı bir konu. Pasifik ortasında Tahiti'den Latin Amerika ucundaki Tiera Del Fuego'ya gördüğüm, görmediğim yerlere gitmek istiyorum.
Eski, yeni dost, arkadaşlarımla buluşma, anı tazeleme özlemi çekiyorum. Bütün bunlar gibi bir sürü şey var kafamda yapmak istediğim. Peki zaman ?
Ayı, Güneşi, yıldız takımları, gezegenleri yerküreyi dağı, tepesi, ormanı, deniziyle gök varlıklarının bütünü evreni yaratan ilahi güç, insanoğluna hayat süresi bağışlarken fazlaca cömert davranmamış. Milyarlarca ışıkyılı boyutundaki evrende çoğu boşa giden 75 yılın lafı mı olur?
2000'lerde hepinize dilek, düş ve umutlarınızı gerçekleştirecek kadar 'zaman' diliyorum.
Paylaş