Paylaş
İslamiyetin yorumunda çelişkiler giderek dini imanı bütün Müslümanların çoğunun kafasını karıştıracak boyutlara ilerliyor. Kutsal kitabımız Kuranı Kerim'de dünyevi yaşam, insan ilişkileri, ahlak kuralları sorgu-sual götürmeyecek şekilde belirtilmiş olmasına rağmen yerküredeki 46 islam devletinin bazılarında yönetim kadroları Müslümanlığı özel çıkarları doğrultusunda yorumlamaktan kaçınmıyorlar.
Ortadoğu'da son gelişmeler Müslüman dayanışmasının nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğu açıkça gösteriyor. ABD, İngiltere'yi de peşine takarak Irak'a askeri harekata hazırlanırken, Körfez Harbi'ndeki gibi bölgedeki Arap ülkelerinden, kapalı kapılar ardında, beklediği desteği aldı. Washington Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ziyaret turuna çıkan Savunma Bakanı William Cohen'in Irak'ın bombalanması ve gerektiğinde hava indirimleri, deniz piyadeleri çıkartmalarında üslerin kullanılmasında sözlü mutabakata varacağından emin görünüyor.
Hırsızın elinin kesilmesi, zina yapan kadının taşlanarak, erkeğin kılıçtan geçirilip öldürülmesi, uyuşturucu kaçakçısının idam edilmesi gibi Şeriat kanunlarını tavizsiz uygulayan bu devletler, Hıristiyan dünyanın Müslüman bir ülkede asker yanısıra sivil halkın da kırımına göz yumacaklar.
Ortadoğu kral ve şeyhlerinin İslam Konferansı Örgütü toplantılarında kutsal kitaba atıfta bulunarak dilden düşürmedikleri ‘Müslüman dayanışması’ nerede kaldı? Bu liderler, Sırp ve Hırvatlar'ın Bosna'da soykırımına da aynı duyarsızlığı sergilemişlerdi. Kıbrıs'lı Türklerin 1960'lı yıllarda Rumlar tarafından katline de seyirci kalan Afrika'dan Orta ve Uzakdoğu'ya Müslüman ülkelerden hiçbiri KKTC kurulduktan sonra bu minik Müslüman devleti tanımaya yanaşmadı.
İşin en acı tarafı ise devlet yönetimine soyunanların din adına uyguladığı Müslüman kıyımı. Cezayir bunun en kanlı örneği. ‘Silahlı İslami Grup’ adlı bir terör örgütünün vahşeti anlatılır gibi değil. Büyük kentleri çeviren köy ve kasabalara sürekli baskınlar düzenleyen örgütün katliamı son yedi yıldır Cezayir'de hergün Kurban Bayramı yaşatıyor. Ama kurban edilenler koyun, kuzu değil genç kızı, hamile kadını, yeni doğmuş çocuğu, ninesi, dedesiyle Müslüman Cezayirli köylüler. 1991'de ordunun Müslüman köktendicileri iktidara getirecek bir seçimi iptal etmelerinden sonra insan kıyımına başvuran teröristlerin öldürdüğü Müslümanların sayısı 100 bin. Yalnızca geçen Ocak ayının ilk haftasında başkent Cezayir dışında bir köyde katledilenler ise 1000'in üstünde.
Amerikan ve Avrupa basınında yayımlanan resimlere bakabilmek için taş yürekli olmak lazım. Başı gövdesinden kesilerek ayrılmış sekiz yaşında bir çocuk, karnı deşilmiş kadın, baltayla parçalanmış kadın-erkek yaşlılar, duvara çarptırılarak öldürülen bebeklerin görüntüleri seyredilecek gibi değil. Uluslararası Af Örgütü ‘Teröristlerden kaçıp ordu birliklerine sığınmak isteyen köylüleri askerler geri çeviriyor’ diyerek Cezayir hükümetini de suçluyor.
Dini, inancı, imanı bütün, suç işlememiş, hiçbir ideolojiye bağlı olmayan köylüleri parçalayarak öldürmek Müslümanlığa yaraşır mı? Hangi Müslüman yüzünde tüy bitmemiş çocukları, hamile kadınları, beş vakit namazındaki nine ve dedelerin kafasını keserek öldürülmesini haklı gösterebilir ? Kuran'da böylesine vahşete icazet eden bir bölüm var mı ?
Uzay çağında göl gibi kan dökerek iktidara gelmeye çalışanların Allah indinde muteber olmayacağı muhakkak. İslam kardeşliği, Müslüman dayanışması lafları ardında çıkar peşinde koşanların sonunda hüsrana uğrayacağına da şüphe yok. Din kökenli RP'nın lideri Erbakan'ın geçen seçimlerden önce ‘İktidara geleceğiz. Sert mi, yumuşak mı, kanlı mı kansız mı bilemem’ sözleri Cezayir'i düşündürüyor.
Ama Türk halkı adil, hoşgörü ve merhamet sahibi gerçek Müslüman. Cezayir'deki sözde Müslüman celeplerin ardına düşüp eşikte, beşikte demeden baltayla insana kurban niyetiyle gidecek canavarlar bizden çıkmaz.
Paylaş