Paylaş
Bir şarkı, bir görüntü veya kokunun gücünü ölçmek mümkün mü? Bir karpostaldaki manzaranın denizleraşırı mesafeyi bir anda sıfıra indirip vatan özlemini canlandırması imkansızı mümkün kılabiliyor. Nostalji, insan beyninin neredesinde bilemiyorum ama çok etkin bir duygu. Tıbbın saydığı beş ana duygu kadar güçlü.
Ekrana gelen ‘‘60'lar’’ adlı 10 yılı dört saate sığdıran yarı belgesel bir dizide nostalji tüm duyguların ötesine ulaşıyor. Dram, müzik, moda, anarşi, isyan, adalet arayışı, dizi boyunca nostalji dalgalarıyla beyinden yüreğe kılcal damarlara yayılıyor.
60'ların on yılı modern Amerikan tarihinde sosyal değişim, yeni ve eski kuşak arasında kutuplaşma, toplum psikolojisini değiştiren en önemli dönem. ‘‘Pleasantville’’ (Hoşköy) adlı kasabada bir ailenin başından geçenleri hikaye eden yarı belgesel, Amerikan gençliğinin ‘‘Yanlış Harp’’ diye başkaldırdığı Vietnam Harbi etrafında geçiyor.
Savaş, ümit ve değişim yıllarıydı 1960'lar. Geriye baktığımızda insanların inanılması güç pek çok olayda umursamazlığa dönüştüğüne şahit olduk. İkinci Dünya Harbi'ni takiben 1950'li yıllarda refah ve huzurun zirvesine erişen Amerika sonraki on yılda hayli sarsıntılar geçirdi. Popüler Başkan J.F. Kennedy'nin ardından erkek kardeşi Robert Kennedy'nin suikaste kurban gitmesi, ırk ayrımını körükleyen Alabama Valisi George Wallace'nın kurşunlanarak sakat kalması, zencilere vatandaşlık hakkı savunucusu Martin Luther King'in öldürülmesi, Neil Armstrong'un Ay'a ayak basması gene bu on yılda cereyan etti. Avrupa'ya sıçrayan devrimci gençlik akımının liderleri Kızıl Dani, Pakistanlı Tarık Ali, ABD Başkanı Richard Nixon'la konuşmalarımda görüş uçurumunun kolayca kapanmayacağını tesbit ettim. Myron Magnet ‘‘Rüya ve Kabus’’ adlı kitabında 1960'ların seks, uyuşturucu, sınırsız kişisel özgür devrimciliği ile zenci haklarını savunuculuğunun bir diğerini desteklediğini yazıyor.
Çeşitli ülkelerde izlediğim 60'ların trajik olaylarının değerlendirmesini tarihçilere bırakıyorum. Bu yılların benliğime işlenen nostaljisi daha çok dönemin hareketli, renkli, ütopik yaşam felsefesini yansıtıyor. NBC-TV'nin belgeseli bir gecede beni 30 yıl geriye, anılar zincirine taşıyıverdi.
‘‘Savaşma, Seviş’’ sloganı atan hippie'ler, cop gösteren polise karanfil uzatan ‘‘Flower Children’’la (Çiçek Çocukları) haşır neşir olduk. İşi, okulu dışlayıp serbest seks, esrar-haşhaşın bayram şekeri gibi el değiştirdiği komünlere girdik. Mary Quant'ın mini eteğini ilk kez kürdan vücutlu Twiggy'de, bell-bottom (çan paça) pantolonları tüm genç erkeklerde, feminist kadınların meydanlarda sutyen yakmasını, ‘‘Hair’’ müzikalini izledik. Haight Ashbury, Woodstock tarihe geçen mekanlar oldu. Tüm akımlar içinde en kalıcı olanı ise 60'ların müziği idi.
Amerika ve İngiltere'deki müzik patlamasının sonraki kuşaklara bıraktığı sanat mirası gelecek yüzyılda dahi tükeneceğe benzemiyor.
İnsanlık tarihini hemen her alanda etkileyen bu değişim döneminde Bob Dylan, The Beatles, The Rolling Stones, Jimi Hendrix, The Supremes, Marvin Gaye, Janis Joplin, Jefferson Airplane, Santana, James Brown, Van Morrison, Aretha Franklin, The Byrds, Sly and The Family Stone, Graham Nash, Eric Burdon'ın melodi ve lirikleri toplum kuralları, sistemli batı düzenine başkaldıran gençliğin yaşam felsefesini yazı, şiir, heykel ve resmin başaramayacağı ölçüde dile getirdi.
Anlamsız bir harp vardı ama terör yoktu o dönemde. İnsanlar sevecen, toplum hoşgörülü, yaşam renkli ve anlamlıydı. 60'lı yılları görenler iki ömür yaşamış oldular.
Paylaş