Hubble Uzay Teleskopu dünyaya görüntüler taşımaya başladı. Hem de rengarenk. Mice (Fareler), Tadpole, Swan Nebula adlı yıldız kümeleri bunlar. Uzayın neresinden derseniz bilmiyorum, bilen olduğunu da sanmıyorum. Yalnızca uzaklığını anlatayım siz karar verin.
Uzay bilgini Edward Weiler yeni teleskobun görüntülediği yıldız kümelerinin 420 milyon ışık yılı ötede olduğunu söylüyor. Astronomiye göre ışık bir yılda 10 trilyon km. yol katediyor. Aklıma hala ihtiyacım olduğu için 420 milyonla 10 trilyonu çarpmaya, çıkan rakam nereye ulaşacak diye düşünmeye kalkmadım. Rahmetli hocam ‘‘Sıfırcı’’ Kemal beyin dahi bu işleme sıfır yetiştirmekte zorlanacağı gibi matematikte bunun isimle tanımlaması da herhalde yok. Üstelik Edward Weiler, Tadpole kümesi ardında bir milyarı aşkın ışık yılı mesafede samanyollarının varlığına işaret ediyor. İstanbul-New York arası 10 bin km. 20 küsur sıfırlı mesafe acaba nereye varıyor?
Memleketten gelen haberlerde ‘‘satanizm’’in günceli işgal ettiği, resimlerde şeytana tapan eğitim görmüş görünümlü gençlerin işlediği cinayeti, ana-babaların korku içinde oldukları, peruk-türban tartışması başladığı belirtiliyor. Amerika'da, gelişmiş Batı'da akl-ı selim sahipleri evrenin derinliğini, düş kurarak ulaşılması mümkün gezegenlerde hayat olup olmadığını öğrenmeye çalışırken biz nelerle uğraşıyoruz.
Ama içiniz rahat olsun. Bizde ‘‘şeytan’’a takılan okumuş ‘‘gabi’’lerin dik alası var Amerika'da. Geçen gün Georgia eyaletinde bir tarikatı basan polis ve FBI ekipleri ‘‘Birleşik Nuwaubian Ulusu’’nun lideri Dwight York ile imam nikahlı karısı Kathy Johnson'ı tutukladılar. 400 hektarlık arazide 75 kadın ve çocuğun yaşadığı tarikatta ‘‘Tanrı’’ diye hitap edilen York 11-16 yaşlarında 12 çocuğa tecavüz ettiği iddiasıyla cezaevine gönderildi. Ağır cürümlerden hapis giymiş sözde tanrı, aralarında üniversite mezunlarının da bulunduğu müritlerini, İllyuwn adlı uydurma bir samanyolundaki Rısk gezegeninden uzay gemisiyle Amerika'ya geldiğine inandırmış. Safdillerden topladığı paralarla tarikat merkezine piramitler, Mısır sfenksleri dikmiş.
Din, itikat, inanç suiistimalinde Amerika dünya birincisi. Ülkede iki bini aşkın irili-ufaklı tarikat, mezhep, egzotik din var. Unification Church, Krishna, TM (Doğaüstü Düşünme), Church of Scientology, Tanrı Mo, İlahi Işık, Tanrı'nın Çocukları gibi akımlara katılmış olanların sayısı milyonları aşıyor. Müritleri bu uydurma akımların liderlerini 'Tanrı', 'Peygamber', 'Üstün Hoca' sıfatlarıyla anıyorlar. Tom Cruise, John Travolta gibi Hollywood şöhretleri bilimkurgu yazarı Ron Hubbard'ın başlattığı Scientology müritleri arasında. Ağzı iyi laf eden, ikna yeteneği yüksek, inanılmaz derecede lüks yaşam süren bu sahtekarlar eğitimsiz yoksulların yanısıra üniversite bitirmiş aydınları yıllardır sömürüyorlar.
SAHTE PEYGAMBERLER
İlim, irfan, refahın zirvesindeki Amerika'da milyonlarca insan arayış denemelerinde sözde peygamberlerin tuzağına düşüyor. Bilinmeyene merak, sorularına cevap arayan, zayıf aile ilişkisindeki buhranlı gençler, bedeni, ruhi hastalık içindekiler, nefse itimatsızlık hissiyle kavrulmuş kişiler ilginç isimli tarikatlara takılıyorlar.
Müritlerin bir kısmı ‘‘komün’’ denilen yerlerde toplum yaşamına giriyorlar. Liderler dini kitaplardaki öykü ve ilkeleri tersyüz edip müritlere serbest aşk, sevgi, sınırsız özgürlük ve ölümden sonra hayat vaat ederken, ‘‘Yeni dünyamızda para-pula ihtiyacınız yok. Herşeyi burada paylaşacağız’’diyor. Müritler ev, apartmanlarını satıp, birikmiş tasarruflarını sözde peygambere teslim ediyorlar.
Bu konuda yaptığım bir dizi çalışmasında beni en fazla hayrete düşüren Hintli Bhagwan Rajneesh'in tarikatı olmuştu. Pasifik yakasında Portland kenti doğusunda Antelope kasabasını müritleriyle ele geçirip adını Rajneeshpuram (Rajneesh Şehri) diye değiştiren bu tarikatın 3500 müridiyle günlerce birlikte oldum. Genç kızlar film yıldızı gibi alımlı, erkekler ideal damat adayı görünüşündeydi. Arjantinli ile Japon, Alman ile Amerikalının içiçe yaşadığı şehirde üniversite bitirmemiş tek bir mürit yoktu. Kurdukları otelde garson Harvard mezunu hukukçu, evlerden çöp toplayan Arjantinli bir mimarlık şirketi sahibiydi. İşlerini feshedip servetlerini bağışladıkları ‘‘Tanrı’’ya (!) köle olmuşlardı. Bhagwan'a yağdırdıkları paralara ilaveten 70 adet Rolls Royce araba hediye etmişlerdi. Bekarlar gibi evli çiftler de gecelerini seçtikleri eşlerle sevişerek geçiriyordu. Serbest aşkın böylesine kolay ve yaygın olduğu başka bir yer görmedim.
Kentteki son günümde yeni gelenler dahil 10 bin kadar müridine konuşma yapan Bhagwan, ‘‘1990'a girmeden dünyada kıyamet kopacak, bu kent dışında herkes ölecek’’ diye kehanette bulundu. Açıkgöz Hint'liye lafım yok zira sözlerini şöyle bitirdi: ‘‘Anlatılan herşeyi ‘niye?' diyerek sorgulayın. Her yanıt için gene niye deyin. Hiçbir konuşmaya inanmayın. Şimdi söylediklerime de.’’