Paylaş
Binyıl'la ilgili dergileri, kitapları tararken, birdenbire karardı yüreğim. Son yüzyılın en büyük ayıbının sürgünlük olduğunu farkedince, bütün listeleri yırttım attım. Gerçeklikleri kalmamıştı.
En çok okunanlar... En çok dinlenenler... En çok seyredilenler...
Eksik ki ne eksik. Çünkü en çok acı çekenler yok.
İnsanoğlu kötü anılardan ürküyor, utanıyor ve unutuyor/unutturuyor. Güzel anıları, adları belleğine nakşediyor. Kendini aldatmak istiyor. İnan Halûk ezeli şifadır aldanmak.
Düşünürlerin, filozofların, yazarların; politikacıların, diktatörlerin, bağnaz din adamlarının elinden çektikleri art arda sıralanınca, ticari listelerin üzerine iptal damgasını vurmak zorunluluğunu hissediyorum.
Yazarların, şairlerin, bestecilerin biyografilerini okurken gözüme kahrolası bir cümle takılıyor: Sürgünde yaşadı. Sürgünde öldü.
Hitler Almanyasından, Stalin Rusyasına, Mussolini İtalyasına kadar. Politika tarihi; sanatçılara yapılan zulümlerle kirlenmiş.
Hiç kuşkusuz bu ayıp, yüzyıllla sınırlı değil. Galile'den başlayıp Gramsci'ye uzayan deha katalogu bir utanç belgesi.
Umudumuzu yazanların, çizenlerin, yarını gören gözleri faşizm/nazizm/komünizmle kapatanların yaptıklarını bin yılda bin kez yazın. İnsanlık bu suçu işlemesin diye.
Binyılın, yüzyılın göz boyayan şıkıdım listelerini elden ele dolaştıranlar, sürgünleri unutamazsınız.
Teknolojiyi överken, şarkıları dilinizden düşürmezken, sürgün'leri hatırlamadan yeni binyıla girmeyin.
* * *
SÜRGÜNLER topluluğunun tek renktir haritası. Bütün ülkelerin rengi kapkaradır. O haritada dağlar, nehirler, şehirler yoktur. Sadece sürgünler vardır, birer satranç taşı gibi .
Musevi yazarlardan, Latin Amerika'nın dirençli yazarlarına, Sovyet Rusya'da ölen, öldürülen, intihar eden/ettirilen bütün sanatçılara insanlık borcunu yeni binyılda nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz.
Yüzyılın ayıbı listesini Türkiye epey zenginleştirmiştir.
Osmanlı'dan başlayıp cumhuriyette de devam eden sürgün geleneğinin gelişmişliğini (!) hepimiz yakından ve yakınlarımızdan biliriz.
Gece yarısı evlerinden alınıp yad illere gönderilenlerin, oralarda yazarak, hasret çekerek tükenen ömürlerin listesini kim yapacak?
Şen şarkıların sustuğu yerde başlar bu hüzün.
Sürgüne gidenleri, gidip de dönmeyenleri yeni binyılın kutlama çığlıklarında yok etmeyin.
1940'larda bilim yapmaktan başka kabahatleri olmayanların çil yavrusu gibi dağıtılmasını, 12 Mart, 12 Eylül sonrasının yoksulluğa mahkum edilmiş insanlarını binyıl kutlamalarında hatırlayın.
* * *
SICAK evinizde, ülkenizde ya da sefa için gittiğiniz yerde, yeni binyıla girerken hiç olmazsa bir dakika sürgünler için yas tutun.
Paylaş