METİN AND’ın yazdığı kitaplar olmasaydı, biz bazı konuların ne tarihini öğrenebilirdik ne de önemini fark edebilirdik.
Kukla, Karagöz, ortaoyununu bilmeden, bizim tiyatromuzun geçtiği aşamaları, kat ettiği yolları nasıl anlayacaktık?
Metin And, Anadolu’yu, tiyatro merceğinden anlattı. O kitaplar sadece birer bilimsel çalışma değildi, günlük yaşamın sanattaki izdüşümleriydi.
TÜYAP’ta Onur Konuğu seçildiği yıl Ankara’da evine konuşma yapmaya gitmiştim. Ben evlere önem veririm, düzenli, her şeyin yerli yerinde olduğu evler, başkaları için hazırlanmış vitrine benzerler.
Onun evinde bir yerde videolar, bir yerde CD’ler yığılıydı. Sehpaların, masaların üstünde bir kitapta, makalede kullanılacak notlar... Her an çalışan, her an düşünen, her an üreten, özetle yaşayan birinin eviydi.
Onun tiyatro tarihi, bilim dünyasındaki yerini çok anlattılar, yazdılar. Ben ölümlerin acısının tesellisini, kaybedilenin eserlerinin okunmasıyla giderileceği kanısındayım. Ona olan sevgimizi, saygımızı ancak böyle ispatlayabiliriz.
Yeni kuşaktan bir araştırmacı, onun kitaplarını okumadan yeni bir açı yakalayamaz.
Tiyatro, bale tarihine dair yazdıkları, yalnız yerli kaynakları değil dünya kitaplıklarındaki önemli kaynakların da taranmasıyla gerçekleştirilmiştir.
Bizim kültürümüzü onlara tanıttı, onların da bize nasıl baktığını yazdı.
* * *
BİLİM adamı, halk biliminin önemli adı İlhan Başgöz’den Metin And’ın Ardından başlıklı bir e.posta aldım.
Köşemin elverdiği ölçüde bir bölümünü okuyacaksınız:
"Hep böyle dış gurbetin yalnızlığında insan daha duygusal oluyor. Belki de yaşlılıktan. Dostlar, tanıdıklar kırk yılın ardından, sık sık size geliyorlar. Bir gün Pertev Boratav Hoca, bir gün Abdülbaki Gölpınarlı, bir gün Ferit Kam, bir gün Tahsin Banguoğlu, yahut Necmeddin Halil Onan, hepsi hocalarım. Öldükleri filan yok. Sizde bunlar daha canlı yaşıyorlar. Metin And da öyle oldu:
60 yılı aşan dostluğumuz ve eserlerinin kültür tarihimize katkısı ile bir zaman baş başa kaldım. Kültürümüzün bu yorulmaz emekçisini 1940’ların ikinci yarısında tanıdım. Forum diye bir dergiyi ya kuranlar arasındaydı, veya orda yazılar yazıyordu. O genç yaşında, kültürümüzün Anadolu geçmişini incelemeye adamıştı kendisini. İlk kitaplarında hep bu konu üzerinde durdu. Diyonisos ve Anadolu Köylüsü, Türk Halk Oyunları, Ritüelden Drama, Kırk Gün Kırk Gece gibi eserleri bize kültürümüzün eski Anadolu uygarlıklarından kopuk olmadığını gösteriyordu. Kırklı yıllarda bu konulara eğilmek cesaret işi idi. Kültürümüz Asya şamanlığından gelmiş diyecektiniz. Yoksa komünist sayılırdınız. Sabahattin Eyüboğlu ’Biz Anadolu’yu fethettiğimiz gibi, Anadolu da bizi fethetmiş’ dediği ve kültür anlayışını bu temele oturttuğu için böyle damgalanmıştı. Anadolu Rumdu, Ermeniydi. Bizim ok ve yay yiğitliğimize bir etkisi olamazdı. Metin And daha sonra köylü oyunları, kendi deyimiyle seyirlik oyunlarımız, Karagöz ve ortaoyunu gibi geleneksel Türk tiyatrosu, Türk Halk oyunları, dünyada gölge oyunları, Osmanlı saray eğlenceleri, Türk tiyatro tarihi gibi konular üzerinde çalıştı. Oyun ve Büyü adlı kitabı ile Asya şamanlığının da kültürümüze etkisi olabileceğini gösterdi. Birkaç lisan biliyordu. Hangi konu üzerinde çalışsa bilmediğimiz kaynakları kullanıyor, bilgilerimizi zenginleştiriyordu. Türk ve dünya kültür tarihine böyle önemli katkılarda bulunan Metin And’ın, İngilizce kitapları, derslerimde öğrencilerimin elkitapları olmuştur.
Bizim kuşak için göç davulu çalıyor. Barhanayı toplamak gerekiyor. ’Gönlü Yüce Türk!’ Değerli dost ve değerli bilim adamı Metin And, seni biz unutmayacağız. Dünya bilim alemi de, seni eserlerinde hatırlamaya devam edecektir. Dilerim, huzur içinde uyuyasın sevgili Metin."
* * *
METİN AND da anılarımızda ve kitaplarda yaşayacak.