Paylaş
BERLİN Üniversitesi öğretim üyelerinden Hans Neuhoff'un yaptığı araştırmaya göre; Richard Wagner dinleyenler, dünyayı değiştirmek ve öncü rol üstlenmek isteyen kişilermiş.
Üstelik önemli bir özellikleri de, konsere yalnız gitmeleriymiş. Anlaşılan Wagner'i seven, kalabalıktan nefret ediyor.
Bu durumu da olağan karşılamak lazım, o müziği dinleyen kendini 'üstün insan' hissetmeye başlarsa, etrafındaki sıradan ölümlülere nasıl tahammül eder!
Zaman zaman bu tür araştırmalar yayınlanır, insanlar da müzik aracılığıyla, kişiliklerinin keşfedildiğini sanırlar.
Diskoteğiniz bu vesile ile biraz daha zenginleşir, cebiniz yoksullaşır. Ben buymuşum diye kabullenirseniz.
Bazı müzik şirketleri de, bestecilerin eserlerinin nasıl bir ruh halini yansıttığını sözüm ona tesbit edip, bu sınıflamaya uygun CD'ler çıkarmışlardı.
Size hangi ne tür müziğin, hangi bestecinin iyi geldiğini bilemem. Ya plakçınıza ya da psikiyatrınıza başvurun.
Richard Wagner'e yapılan hücumlarda biraz ölçü kaçtı.
Nazizm adına ne varsa onun müziğine yüklendi, nerdeyse Hitler ile aynı kefeye konuldu.
Hitler'in ardındaki müzik, Nazizmin tahrik edici sesi olarak bile yorumlandı.
Kimileri daha da ileri giderek, SS'ler yürürken, onlara eşlik eden müzik onundu, deyip cepheyi daha da keskinleştirdiler.
Bir süre önce de, İsrail'de Wagner'in çalınması mesele olmuştu.
* * *
YOK yok, Wagner polemiği bu kadarla kalmadı.
Nazizm suçlamaları, tartışmaları aile bireylerine de sıçradı.
Gene aileden birinin iddiasına göre; Hitler dönemindeki Bayreuth Festivali'ndeki Nazi rejiminin kanlı gölgesini görmezlikten gelmişler.
Akraba arasındaki bir karalama bu.
Coppola'nın Vietnam Savaşı'nı anlatan filmi, 'Apocalypse Now'da, uçaklar bomba yağdırırken, gene Wagner çalınıyordu.
Üstelik, operalarınızdaki kahramanların kişiliği ile bu tür suçlamalara o da zemin hazırlamış oldu.
Gelelim halk müziğini dinleyenlerin kimlik kartına...
Onlar da; güven içinde yaşamayı seven, ailelerine düşkün insanlarmış. Gruplar halinde konsere giderlermiş.
Demek ki halk müziğini, türküyü dinleyen de kalabalığa katlanacak.
Müzik konusunda toptancı yargıları pek kabullenemem ama müziğin insana göre değişen etkisini, dinleme tercihlerini de yabana atacak değilim.
Gerçekten de kötümser bir anımda Lohengrin dinleyemem, sabah sabah da kulaklarımda Wagner'e yer yok.
Kim bilir, mahmurluğunu üzerinden atamayan bir girişimciye de Wagner, şifa gibi gelebilir.
Opera aryalarının, trajik görüntülerin müziği oluşuna çok rastladık.
Üstelik belli operalar ve aryalar vardır ki, adeta 'acıların müziği'dir.
Tom Hanks'in Philadelphia'sındaki Andre Chenier'den çalınan arya, bize bütün trajikliğiyle o sahneyi hatırlatır.
Veda sahnelerinin sözlü müziği de, Puccini'nin Madama Butterfly'ındaki aryadır. Bir intiharın görüntüsüne bakarken, arkadan çoğunlukla bu arya duyulur.
* * *
ŞİMDİ bu bilgiler ışığında kendinize bir test uygulayabilirsiniz.
Kalabalıklar içinde mi yaşamayı tercih edersiniz, yoksa yalnızlığı ve öncülüğü mü?
Paylaş