Türk tarihinin 150 yıllık mekánı

DOLMABAHÇE SARAYI’nın yapılışının 150. yıldönümü törenle, konserle kutlandı, cuma akşamı.

Dolmabahçe Sarayı, içine girmeyenler için deniz kıyısında ve ilk bakışta II. Abdülhamid’in yaptırdığı saat kulesiyle dikkatimizi çeken bir saray.

Sarayların, tarihi mekánların bendeki ilk çağrışımı, oranın sanatla olan bağlantısıdır.

Siyasal olaylar belleğimde birden silinir. Onun yerini edebi tartışmalar, dil ve tarih üzerine tezleri savunanların sesleri yankılanır.

Hasbahçe’ye girerken, tiyatro oyuncularının replikleri kulağıma geldi. Haldun Taner’in deyişiyle "havada asılı" kalmışlardı, Dolmabahçe Sarayı’ndan çıkıp bütün şehri sarıyordu.

Yavaş yavaş oyunu tanıdım. Evet, Sultan Abdülmecid, sarayın tiyatrosunda oynanmak üzere yazılan Şinasi’nin Şair Evlenmesi’ni seyrediyordu. Bugün o binanın yerinde yeller esiyor.

Saray tiyatrosunda temsiller verildi, operalar icra edildi.

Osmanlı’da başlayan gelenek, Cumhuriyet döneminde de sürdü, temposu, çeşidi artarak.

Atatürk’ün isteğiyle gene burada müziğin sesi duyulurdu.

* * *

MASADA Osmanlı Sarayı’nda Oryantalistler sergisini hazırlayan, Günsel Renda, Zeynep İnankur, Semra Germaner, Aloş (Ali Teoman Germaner), Yavuz Renda, Emre Aracı, annesi ve ben beraberdik.

Önemli ve gerekli sergi için hazırlanan katalogda, Semra Germaner - Zeynep İnankur, Günsel Renda, Erol Makzume’nin yazıları yer alıyor. Sergiyi gezdikten sonra; bu kataloğu da mutlaka edinin.

Doğrusu müzik programında Emre Aracı’nın hazırladığı CD’leri bilenler, o gece burada "Sultan besteleri"nin seslendirilmesini beklemişlerdir.

Sonra da programda Türk Beşleri’nden bir bestenin ezgilerini duymak istedim. Eksikliği hissedildi.

Gece Saray ’ı yaptıran Abdülmecid şerefine kaldırılan kadehle başladı.

Günsel Renda, Atatürk’ün isteğiyle anne ve babasının düğünlerinin burada yapıldığını söyledi. Düğün fotoğraflarını da, Dolmabahçe Sarayı Müzesi’ne bağışlayacakmış. Babasının anlattığına göre; o gece Atatürk bütün hanımları dansa kaldırmış.

Günsel Renda, Semra Germaner, Zeynep İnankur serginin ve kasımda yapılacak sempozyumun heyecanını şimdiden yaşıyorlar, doğrusu bize de hissettirdiler.

Samih Rifat’ın başkanlığında ilk dil kurultayı Dolmabahçe’de gerçekleştirilmişti. 1937 yılında da ilk Türk Tarih Kurultayı da gene burada yapılmıştı. Önemli bilimsel dönemeçlerin tarihine ilk coşku burada aşılandı. Dolmabahçe, bizim hüzün tarihimizin de mekánıdır. Geceleyin, denize bakarken birden Atatürk’ün ölümünü ve onun hakkında yazılmış şiirlerin en yaygını belleğimde canlandı:

İbrahim Aláeddin Gövsa’nın şiirinin iki dizesini anımsadım:

"Bir milletin melálini söyler derin derin

Derya, önünde çırpınarak Dolmabahçe’nin"

* * *

İSTANBULLULAR,
İstanbul’a gelen yerli ve yabancı turistler, 150 yıllık tarihin yaşandığı mekánı mutlaka gezin.
Yazarın Tüm Yazıları