Paylaş
Yazıyla ilgili başka görüşlere de köşede yer verebiliriz.
İleri’nin e-postası şöyle:
“TÜİK ve MEB dört duvar arasında gördüğü kitabımsı kâğıt topluluklarını kütüphane olarak değerlendiriyor ve bunu topluma bilimsel istatistik verisi olarak sunuyor.
Resmi okul, özel okul ve özel kurs kütüphanelerini kapsayan örgün ve yaygın eğitim kütüphanelerinin sayısı 26 bin 415.
Türkiye eğitim kurumlarının yüzde 50’si. Bu kadar çok okulda kütüphane olsa eğitim kalitemiz, PISA sınavlarındaki seviyemiz tavan yapar.
Kütüphane temel unsurları tamamlanmadan kütüphane olmaz.
Her gördüğünüz kitabımsı kâğıt topluluğu, raflarda yan yana duran kâğıt tomarları, gazete ansiklopedileri kütüphane değildir.
Bina, bütçe, kütüphaneci (personel), koleksiyon (kitap, dergi, gazete, DVD, vd kitap dışı belgeler) ve kullanıcı (okuyucu) olmadan kütüphane kavramı havada kalır.
Var olduğu söylenen okul kütüphanelerinde bazı ‘özel okullar’ hariç çalışan kütüphaneci sayısı 0 (sıfır). MEB’in resmi okulunda kütüphaneci kadrosu ile çalışan personeli yok.
İstatistiklerde sayısı 200’ü geçen yerel yönetim kütüphanelerine hiç değinilmemiş.
Sayısı 300’den az olmayan özel kütüphaneler, araştırma kütüphanelerine, bilgi/belge merkezlerine hiç değinilmemiş.
TÜİK her yıl standart bilgi formlarını belli kurumlara gönderiyor, herkes memuriyet gereği o formları dolduruyor. Alt alta üst üste toplanıp bu yıl Türkiye’de bilmem kaç kütüphane var diye rapor/bülten yayınlıyor.
İstatistik sanatıyla ülkemiz bir kütüphane cenneti.
Toplam kitap sayıları, üye sayları, başka yazıların konusu.
Ülkenin güvenilir istatistik kurumu halkına doğru bilgi vermelidir.
Ülkenin gazeteleri, yayın organları bu verileri hiç sorgulamadan, incelemeden, irdelemeden yayınlar mı?
Eğitimde kütüphane, kitap yok. Türkiye kütüphane ve kitap yoksulu.
Yayıncılık sektörü üretimin her aşamasında dışa bağımlı, kâğıt, mürekkep, makine, telif hakları vd düşünüldüğünde yayın dünyası zorlanabilir.
Kitap fiyatları yükselince kitap alan sayısı azalabilir.
Tam da bu noktada kütüphaneler, sosyal devletin hizmeti olan halk kütüphaneleri, okul kütüphaneleri, çocuk kütüphaneleri ve üniversite kütüphaneleri daha da önemli olacak. Ücretsiz bilgiye erişim noktalarında edebi ve bilimsel bilgiye olan ihtiyaçlar kütüphanelerde giderilecek.
Acil bir kültür, kütüphane politikamız olmalı. Metropollerde büyüklükleri önemli değil daha ziyade en küçük yaşam birimine kadar ulaşacak kütüphaneler, kitaplıklar, okuma odaları açılması, okuma kültürü seferberliği yapılması eğitim ve kültür bakanlıklarının en acil görevi olmalı.
Yayıncılık sektörünü rahatlatacak teşvikler, devletin yayıncılıktan elini çekmesi, kâğıt üretimi için adımlar atılması, kâğıtta ve kitap üretiminde yüzde 18 olan KDV’nin yüzde 1’e inmesi, kitap satışındaki yüzde 8 KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi öncelikli hedeflerin içinde olması olmazsa olmaz kültür politikasının parçası olmalıdır.”
*
KÜTÜPHANE konusu hep gündemde kalmalı.
Paylaş