TÜRK DİL KURUMU Başkanı Şükrü Haluk Akalın’la yaptığım konuşmaları iki gün süren ‘AB sürecinde TDK ne yapıyor’ yazım (21 Ekim 2004) üzerine Dil Derneği Başkanı-yazar Sevgi Özel ile şair ve sözlükçü Ali Püsküllüoğlu’dan aşağıdaki yanıtlar geldi.
Tartışma ortamı açabilmesi için bu yazıları yayınlıyorum.
Sevgi Özel şu soruları soruyor ve eleştirilerini iletiyor:
* * *
‘Sayın Doğan Hızlan,
21 Ekim 2004 günü ’AB sürecinde TDK ne yapıyor’ başlıklı yazınızı dikkatle okudum, öncelikle şunu söylemek isterim. Türkçe’nin bilim ve sanat dili olarak gelişmesi, dünya dilleri arasında yer alması, doğru kullanılması için kim çalışıyor, hangi kişi ve kurumlar emek veriyorsa, çalışanları ve bu emeği alkışlarız. Ancak işin özü, konunun önemi, kimi gerçeklerin unutulmamasını gerektiriyor.
Sayın Hızlan, bizdeki ilköğretim öğrencilerinin söz varlığının çok kısır olduğunu anlamak için AB ülkelerini dolaşmak, bu gerçeği AB ülkelerinden duymak gerekmiyor. Bizler işin uzmanları, bilimciler, yüzlerce kez yazdık, binlerce kez dile getirdik. Deyim yerindeyse bir davul çalmadığımız kaldı, ama Milli Eğitim Bakanlığı umursamadı. Üstelik söz varlığı kısır olan sadece ilköğretim öğrencileri değil. Fakülte, yüksekokul bitirmiş gençler kaç sözcükle konuşuyorlar? Çocuk ve gençlerimiz niye bu durumda dersiniz?
AB ülkelerinin çoğu parasından vazgeçti, ama hiçbiri dilinden vazgeçemez, geçmeyecektir de. Ne ki Türkiye, sanki bir sömürge imiş gibi, dili İngilizce’nin saldırısı altında yara üstüne yara alıyor.
Niye böyle oldu? Niyesini biliyoruz. Yine de anımsatmak istediğim şeyler var. Adını andığınız TDK, 1985’te ’İmla kılavuzu’ yayımladı, ’ilkokul, genelkurmay, kitabevi arapsaçı...’ gibi yüzlerce bileşik sözcüğü ayırdı (tepki alınca, ki sizin de o sırada bu konuyu eleştiren yazınız var, kimi bileşikleri bileştirdi); düzeltme ( ) ve kesme (’) imlerini gelişigüzel kullandı (geçenlerde bunları da kaldırdı); 1985’ten bu yana ’yazım’ birçok kez değiştirildi, öğrenciler değişik yazım biçimlerini öğrenerek yaşama atıldı. Aynı resmi TDK, Türkçe Sözlük’le yani sözcüklerin tanımıyla oynadı; örneğin ’devrim’ sözcüğünü ’katlanma, çevrilme, bükülme’ olarak tanımladı ve bunu 20 yıl sonra değiştirdi. Ömer Asım Aksoy gibi, sözlükçü Ali Püsküllüoğlu ve Dil Derneği de bu sözlükteki yanlışları sergiledi, bu yanlışlar hálá düzelmedi. En önemlisi aynı resmi TDK’nin ağzından 21 yıldır ’Dil Devrimi’ tamlaması duyulmadı. Resmi TDK’de 21 yıldır kimler var, Dil Devrimi doğrultusunda gelişen Türkçe’ye savaş açanlar, tek tek sözcükleri ele alıp bunları uydurukça sayanlar, Türkçe sözcük kullananı karalayanlar var... Rüzgár başka yönden esmeye başlayınca sözcük uydurmak zorunda kalanlar var...
Zararın neresinden dönülürse kárdır Sayın Hızlan, AB sürecinde resmi TDK’nin yapacağı bir şey yoktur, eğer bu ülkenin tüm saygın bilimci ve yazarları yanında değilse, hiç yoktur. ’Halka açılmasını’ önerdiğiniz resmi TDK’nin ilkin bu ülkenin saygın yazar ve bilimcilerine de açılması gerekmez mi?’
* * *
Ali Püsküllüoğlu ise itirazını şöyle dile getiriyor:
‘Sevgili Doğan,
Şimdiki TDK başkanına şunu sormak gerekiyor: ’Hangi dilin 600.000 sözcük içeren sözlüğü var ki Türkçe’nin olabilsin?’ Sanırım sayın başkan ya fazla hayalperest ya da sayılarla arası iyi değil. Doğrusu senin de bu bilim dışı bilgiyi kamuya duyurmana şaşırdım. Sözü edilen güncel sözlük de o kadar övünülecek bir yapıya sahip değil, aranan pek çok sözcük bulunmuyor. Örneğin yeni Türk Ceza Kanunu’nda yer alan kimi terimleri (soybağı, altsoy, üstsoy...) bulamıyorsun.
Şu an satışta bulunan 2 ciltlik sözlüklerin yalnızca A harfinde yer alan maddelerdeki yanlışları gösteren yazım bundan yıllar önce yayımlanmıştı, onu da bildirmeyi isterim.’