Paylaş
İyi yazar Tarık Buğra’nın doğumunun 100’üncü yılında ayrıntılı bir kitap yayımlandı. Mehmet Tekin’in yazdığı kitabın adı: ‘Tarık Buğra-İtaatsiz Bir Taşralının Entelektüel Portresi’.
Kitapta; hayatını, yazdıklarını, serüvenlerini, gelgitlerini okuduğunuzda başlığın doğru bir saptama olduğunu anlıyorsunuz.
İthafları daima yazıma alırım, emek verenin çevresini yansıtırlar: “Bu kitabı, Şelâle’ye, Ömer Bilge’ye, Orhan Ertuğrul’a adamak isterim. Çünkü kitabın, uzun ve yorucu geçen hazırlık sürecinde, onların ‘aile boyu’ sabrı, feragat ve fedakârlığı, benim için gayret, güven ve umut kaynağı oldu. O yüzden hak ediyorlar.”
Kitabın anabaşlıkları:
◊ Birinci Bölüm: İtaatsiz Bir Taşralının Portresi
◊ İkinci Bölüm: İmparatorluk’ta Doğmak Cumhuriyet’te Büyümek
◊ Üçüncü Bölüm: İnkılâp Yıllarının Gölgesinde
◊ Dördüncü Bölüm: Üniversitede Fakülteler Okumak
◊ Beşinci Bölüm: Demokrasi Çağında Gazeteci Olmak
◊ Altıncı Bölüm: Ev ve Evlilikler
◊ Yedinci Bölüm: Sanatçının Ölümü
Gerçek aydın, itaatten uzaktır
Tekin, aile düzeninden yazarlığa başlayışının, gazeteci oluşunun tarihini inceleyerek yalnız yazar Buğra’nın yol haritasını yazmamış; ülkenin siyasal, toplumsal, kültürel dönemeçlerini de onun kaleminden bize aktarmış.
Gerçek aydın, itaatten uzak yaradılıştadır. Yaşamı, sorunlarla ihata edilmiştir, sorumluluktan kaçamaz.
Buğra’nın üniversite deneyleri de bu mizacının belirgin özelliklerindendir. Bir yazarın alıngan kimliği, belki de iyi bir edebiyatçının vazgeçemediği kuralıdır.
Necatigil’in kızı Ayşe Sarısayın da bana Tarık Buğra’nın Necatigil’e yazdığı bir mektubu gönderdi: “Aziz şairim, ‘beyler’i on beş gün önce aldım, sağol, ellerin dert görmesin ve esin, her zaman olduğu gibi, alkole yansımasın: Hep yazı şiirle beslenenlerin soyu daha tükenmedi... Şiirle arınanlar hâlâ var. Şiiri kepaze etmeyenlerin hâlâ bulunduğu gibi. Güzel gözlerinden öperim. Kitabın bana yalnız şiirler değil, çağımızı da getirdi: Yedek subay okulunun bulaşıkhânesinin arkasındaki geceleri, Mamak’daki küçük kahveyi, yağmuru, dereyi, acıları ve yoklukları bile baldan tatlı zamanları da getirdi; cennetin korunabileceğini düşündürdü, sağol.”
Tarık Buğra’nın imzası var mektubun altında. Tekin, ‘Önsöz’de kitabın adı için bir açıklamada bulunuyor: “İtaatsiz bir taşralı... Evet, anlamı itibariyle hafif tertip olumsuzluk edası taşısa da, Tarık Buğra için bu tanımı hiç tereddüt etmeden kullandım. Tereddüt etmedim; çünkü Buğra, mizaç ve felsefe itibariyle itaatsizliğe yatkın biridir.”
Buğra’nın gazete yazıları için de Tekin şu yorumu yapıyor: “Gazete yazıları, hem Buğra’nın kimliğini, kişiliğini aydınlatmak hem de onun gazetecilik yıllarında hızlı bir dönüşüm sürecine giren Türkiye’nin serüvenine ayna tutmak bakımından önemliydi. Ayrıca gazetelerde yer alan haber/yorum/eleştiri nitelikli yazılar, Tarık Buğra ile birlikte Türkiye’nin sosyo/politik portresini eskizlemek için gerekliydi ve bu anlamda önemliydi.”
Yaşamını, belki de, yazarlığının 35’inci yılındaki sözleri özetler: “Pantolonunun arkası yama tutmaz hale gelmiş edebiyat fakültesi öğrencisinden, genel yayın müdürlüklerinden, fıkra yazarlıklarından geçerek ‘Yağmur Beklerken’in romancısına gelirken, çekilen acılar, yokluklar, engeller, çelmelemeler ve bulunan mutluluklar, dostluklar, destekler, eller?.. Yok; anlatmak zor değil, imkânsız... Gayya kuyusuna inmek ve onu araştırmak çok daha kolaydır.”
(5 üzerinden 4 yıldız)
Paylaş