Doğan Hızlan: Sürgünün tek tesellisi kitaptır







Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Demir Özlü'nün Sürgünde On Yıl'ı iyi bir hikayecinin, ünlü bir romancının, usta bir denemecinin bireysel acısı değildir yalnızca.

Türkiye'deki bir aydının çileli ömrünün gergefidir.

Ülkesini seven, yaratma özgürlüğünü savunan, demokrat bir yaşama biçimini okurlarına ileten bir yazarın zorunlu sürgünlüğü bu. Yakından tanıdığım, kuşakdaşım Demir Özlü'nün yazdığı kitabı okurken yeniden hüzünlendim.

Hiç kuşkusuz aynı zamanda bunu ona reva gören yöneticilere hınç duydum.

Otuz dokuz yıllık yaşamını sürgünde geçiren Rafael Alberti, sürgünlüğün bir bıçak gibi saplanan tanımını şöyle yapmış:

‘‘Dönüşün olanaksız olduğu duygusuna ulaştığınız zaman gerçekten sürgünde olduğunuzu duyarsınız.’’

Demir Özlü'nün cinayetlerle kirlenen ülkesinden bir süre uzak durmak için gittiği İsveç'te, kendisine nasıl uzun yıllar sürgün hayatı yaşatıldığını, usta bir öykücüye özgü sızıyla yazdığını bu kitaptan mutlaka okumak gerekiyor.

Başka bir ülkede, onun gibi ülkesini her şeyiyle seven, sevecenlikle eleştiren birine reva görülen bu davranışı okuyunca, darbelere, totaliter yönetimlere, faşizme lánet okuyorsunuz.

Demir Özlü'nün Sürgünde On Yıl kitabında sevdiğim, beni etkileyen üslubu kadar, insanın bir başka şehirde çıldırmamak, yabancılaşmamak için acılarla, bunalımlarla verdiği örnek mücadelesi oldu.

Sürgünde On Yıl, bir yakınmalar toplamı da değil, çünkü o yılların edebiyat çizelgesini de, dünyaca tanınmış yazarlarla yaptığı dostlukları da, gene buradan öğrenebilirsiniz.

İstanbul'u seven, onu en iyi anlatan yazarlardan biridir Demir Özlü.

Onu, soğuk, ıssız, sakin bir kentte yaşamaya mahkûm etmek, verilebilecek manevi cezaların en büyüğüdür.

Stockholm Öyküleri'ni de, anı/denemeleriyle birlikte okursanız, bir yazarın on yılının çok iyi edebi örneklerinin tadına varmış olursunuz.

Sürgünde kaleme alınmış bu anıları okursanız, içtenliğin ve yalnızlığın bu satırlara ustaca yansıdığını görürsünüz:

‘‘Türkiye, insanı o kadar sıkı bağlarla kendisine bağlayan bir yerdi ki, ordan kopmak, kopmayı düşünmek çok zordu.

Kuzeyin yazı, bazen kışı andırıyordu.

Kuzeyde yaşamanın en güç taraflarından biri buydu.

Orda yaşadıkça mevsimlerin değerini anladım. Mevsimlerin ve iklimlerin.

Kuzeyin insansızlığı. Derin ıssızlık. Kentin ortasındaki ıssızlık. Seni kendine çeken yalnızlık. Görünen buydu işte.’’

Eylemci değildi Demir Özlü, sadece fikrini söylemişti.

Sokaklarda bağırıp çağırmıyordu, ama ülkesindeki baskılara da bir aydın kimliğiyle başkaldırmayı onur meselesi yapmıştı.

Çünkü o hem hukukçuydu, hem de edebiyatçı. İşte o yüzden vatadaşlığı elinden alındı.

Yıllar sonra ülkesine dönebildi.

Demir Özlü'nün Sürgündeki On Yıl'ında dikkatinizi çekmek istediğim bir başka mesajı var.

Sürgünün protesto özelliği.

Dünyadaki başka sürgünlerin etkisini gündeme getiriyor.

Açıkcası, bir ülkeden sürgüne gönderilenlerin, o ülkeye demokrasinin yeniden dönüşünde önemli rolleri olduğu savını ortaya koyuyor.

Bana kalırsa gereçeklik payı büyük oranda var bu yazdıklarında.

Sürgünlük acısı nedir?

Acınızı yaşayamamak.

Evet, Demir Özlü, babası, cumhuriyetin inançlı aydınlarından Sabih Özlü'nün cenazesine gelemedi.

Bu dönem içinde Demir Özlü, önemli yazarlarla tanıştı, onlarla birlikte kongrelerde, sempozyumlarda konuştu, Türkiye'nin meselelerini onlarla tartıştı, mektuplaştı.

Kabuğuna çekilen bir sürgün değildi. Çünkü hep Türkiye'yi yaşadı.

Yazarların alçakgönüllü olanı okurun daha çok hayranlığını çeker.

Demir Özlü'nün kendi sürgünlüğünü tanımlaması bu alanın güzel örneklerinden biridir:

‘‘Dünyamız da, Türkiye de çok büyük sürgünler gördü... Bütün o yaşananların yanında, benim yaşadığım pek alçakgönüllü bir şeydir. Bu açıdan okunmalıdır.’’

Sürgünlüğün sömürülmeden yazıldığı, sürgün edebiyatının en iyi ve içten yazılmış örneklerinden biri bu kitap.

Türk aydınının hayatındaki engebeleri bir kez daha ibretle okuyun.

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Mark Twain Hatırlıyor Thomas Hauser Sel

Hindistan'a Bir Geçit E.M. Forster İletişim

Karanlıkta 33 Yazar Korku Öyküleri Ant. İthaki

Ben Öykülere İnanırım Habib Bektaş Can

Ölmez Ağacın Peşinde Artun Ünsal YKY

Yazarın Tüm Yazıları