Paylaş
‘Işığın Ustaları’ adlı serginin kataloğunda yer alan giriş yazısında, serginin genel niteliğini şöyle açıklıyor Lucien Arkas:
“Arkas Koleksiyonu Belçika Bölümü’nden seçilen özgün ve güçlü yapıtlar, XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başında Belçika’da özellikle Romantizm, Empresyonizm ve Post Empresyonizm akımlarının yorumlanışı sanatseverlere sunuluyor.”
Arkas Koleksiyonu’ndan alınan resimler aşağıdaki bölüm başlıkları altında sergileniyor:
‘Kadın Portreleri’.
Genç kız ve kadınların bütün ruh hallerini dış ve iç dünyalarını ustaca yansıtan tablolar.
Genç kızların safiyeti, ışığın ustaca kullanılışı ile ziyaretçiyi etkiliyor.
Arkas Koleksiyonu’nda kadınlar büyük yer tutuyor.
‘Nüler’.
Louis Buisseret, Bir Genç Kızın Portresi’nde, bütün dikkatini çıplaklığa vermiş.
Firmin Baes ise üç başyapıtında başka pek çok sanatçının aksine figürün çıplaklığını ayna kurnazlığına başvurmadan tasvir etmiş.
Eleştirmenin notları böyle.
‘Erkek Portreleri’.
Sayıca zengin değil. Sanatçı otoportreleri sözü edilmesi gereken eserlerden.
‘Manzara Resimleri’.
Doğayı değişik yerlerden, değişik bölgelerden tuvale getiren resimler.
Manzara resimlerinde ışığın eşliğinde renk zenginliğini, doğayı göreceksiniz.
‘Natürmortlar’.
‘Enteryör ve Gece Manzaraları’.
Işık unsuruna dikkat ediniz.
Firmin Baes’in pastellerini görmeniz için katalogda önemli bir yargı var.
Arkas Sanat Direktörü Niko Filidis, sergide yer alan ressamların özelliklerine değiniyor yazısında:
“Bu kez ‘Işığın Ustaları’ başlığı atında XIX. yüzyıl sonu XX. yüzyıl başlarında dönemin moda rüzgârına göğüs gererek görsel zarafete ve ‘nesnelerin ruhuna’ gönderme yapan Belçika ressamlarını köşelerinden çıkarıp hak ettikleri aydınlığa kavuşmalarını açıkladı.”
Bana sergiyi ressam Efi Filidis gezdirdi.
* * *
ÖNÜNDE durduğum, katalogda da incelediğim yapıtlar: ‘Uyuyan Baküs Rahibeleri’, ‘Deniz’, ‘Liman’, ‘Akdeniz’de Çatışma’, ‘Akşamüstü Kış Güneşi’, ‘Pazar Yeri’, ‘Mum Işığında Bir Çift’, ‘Çizim Dersi’, ‘Piyano’, ‘Gümüş Parlatan Kadın’.
* * *
SANAT SOKAĞI’NDA BİR GEZİNTİ
URLA’ya götürdüler beni. Orada bir Sanat Sokağı yapılıyormuş.
Yugoslavya’ya gittiğimde severek dolaşmıştım.
Urla’ya Müzik Okulu için gitmiştim. O binada İdil Biret, armonyumda bize Bach çalmıştı.
Sanat Sokağı’nda seramikçiler, hediyelik eşya dükkânları, dinlenebileceğiniz kafeler, karnınızı doyuracağınız lokantalar –restoran sözünü kullanmak istemiyorum– var. Binalar onarılıyor, butik pansiyonlar da açılacak hiç kuşkusuz orada.
İki tane de sahafa rastladım.
Sahaflarda her zaman bir mucize ile karşılaşırım. İstanbul’da arayarak zor bulduğum bir kitap, tezgâhta bana bakıyordu: Vecihi Timuroğlu’nun Ahmet Kutsi Tecer kitabı.
* * *
SOKAK tamamlandığında tekrar görmek istiyorum. Size de tavsiye ederim.
Paylaş