Paylaş
Asla tek bir amaca ve bakış açısına alınmaması gereken bir kavram aynı zamanda.
Ben Türkiyeli ressam ve yazarların oryantalist bir anlayışla bizi anlatan eserler yaratmasında bir beis görmüyorum.
Aksine ona farklı bir lezzet de katabileceği inancındayım.
Artam Galeri’de 15 Ocak-15 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen Oryantalizm Sergisi* için hazırlanan katalog vesilesiyle oryantalizm ve hakkında gerçekleşen tartışmalar üzerine düşündüm.
Oryantalizm kataloğunun başında Zeynep İnankur’un “Oryantalistlerin İstanbul’u” yazısını okudum.
Önemli bir tespitte bulunuyor girişte: “İstanbul kentinin doğal güzellikleri ve tarihi anıtları oryantalist sanatçıların en çok resmettiği konuların başında gelir, fotoğrafın ve Türk yağlıboya resminin ortaya çıkmasına kadar İstanbul kentini biz bu resimler sayesinde tanırız.”
İnankur’a göre ise İstanbul iki ayrı kent görünümündeydi: biri Türk ve Müslüman İstanbul, diğeri de Avrupalı...
Oryantalist ressamlar Galata ve Pera gibi kendi ülkelerindekine benzeyen semtlere pek iltifat etmemişler, Boğaz manzaralarının ve Türk-İslam mahallelerinin resmini yapmışlardır.
Karaköy-Eminönü arasındaki köprü için Edmondo de Amicis’in saptaması, çeşitliliğe değiniyor: “Bu, durmadan ve bozulup değişen bir ırk ve din mozayikidir.”
İnankur, Amadeo Preziosi’nin suluboya Galata Köprüsü’nün bu görüşü doğruladığını belirtir.
Kimler vardır o resimde? Simitçi, hamal, süvari, derviş, şemsiyeli kadınlar ve sarıklı adamlar.
Oryantalistlerin izinde ya da etkisinde olduğu söylenen yazarlar ve sanatçılar için yapılan eleştiriler de bu noktada yoğunlaşmaktadır, bizim sadece Doğu tarafımızı gördükleri yönündedir, çünkü Batılılara değişik ve söz edilebilir gelen bu yanımızdır.
Zeynep İnankur’un yazısını okuduktan sonra, resimleri daha iyi değerlendirebilirsiniz.
***
ORYANTALİSTLER olmasa, o dönemi bu kadar iyi tanıyamayacak, yabancıların İstanbul’u nasıl değerlendiklerini, resme nasıl yansıttıklarını öğrenemeyecektik.
Hiç kuşkusuz, bu resimler kadar o dönemi anılarında yazanların kitaplarını, seyahatnamelerini de okumak gerekir.
Jean - Baptiste Van Mour Ekolü - Sultan III. Ahmed’in (1703-1730) Elçi Cornelis Calkoen’i Kabulü,
Jean - Leon Gerome - İstanbul Hanımefendisi,
Pierre Desire Guillemet - Sultan’ın Gözdesi.
Bunlara bir resim kadar bir belge, zamanın süsü, kıyafeti olarak da bakıyorum.
Giysi tarihinden makyaj anlayışına kadar çok şeyin bilgisini veriyor.
Kataloğun sonunda Antik AŞ’nin sergi açılışından fotoğraflar var.
Eserleri sergilenen, kataloglara konulan sanatçıların, kataloğun sonunda biyografilerini okuyabilirsiniz.
***
ORYANTALİZM konusunda örneklerle, yazısıyla sizi bilgilendirecek bir çalışma.
Tabii kavram ve konuyla ilgili diğer çalışmaları da okumak, görmek gerekliliğinden söz etmiyorum bile...
Paylaş