Paylaş
Türk edebiyatının has şairlerinden Ece Ayhan'ın düzyazıları üstüne bir eleştiri hazırladım.
Düzyazılarında bazı kavramların, sözlüğün ötesindeki derin anlamlarını kavrayınca, onun bazı yazılarındaki simgesel cinselliğin ardındaki toplumsallığı, siyasallığı farkettirmeye çalıştım.
Şiirinde de, yeni çıkan kitabı Morötesi Requiem - Ağzıbozuk Bir Minyatür' de erotizm, onda amaç olmaktan öte araç'tır.
Ona yabancı bir okur, hard erotizm damgasını ona yapıştırabilir. Yanılmayın, benim sözlüğümde hard kelimesi gerçek kelimesi ile özdeştir.
Üstelik, onda pornografi'ye düşmeyen hatta ona kur bile yapmayan erotizm'in onun önemli algılama anahtarlarından biri olduğunu tesbit ettim. Hayata, insanlara bakıştaki en zengin malzemeyi onda bulduğu/ bulduğum için.
O bizim, bilinçle/bilinçaltının kesiştiği noktanın imgesel gerçeğini sunuyor. Rahatsız oluşumuzun nedeni, onu gerçek anlamıyla değil, zihnimizdeki sapkınlığın izdüşümünde yorumluyoruz.
***
Yeni kitabında, gerçek bir İstanbul panoraması buldum, özellikle kitabın beni içine çeken özelliği bu.
Beyoğlu'nu hep çıtkırıldım beylerle hanımefendilerden oluşan muhayyel, mutasavver bir semt olarak anlatanların ihanetini düzeltiyor,
Size hep Markiz'de, Lebon'da oturanlar anlatıldı, Cadde-i Kebir'in iki sokak arkasına indiriyor, Cihat Burak'la, Sait Faik'le 'Veba Menekşesi İstanbul'u tanıtıyor.
Üstelik düzyazıları okuyunca, bunun başka türlü anlatılamayacağını, bazı kavramları, sözcükleri kullanamadan bunların yazılamayacağını kabul ediyorsunuz.
Ünlü bir yazarın sözünü burada hatırlatmak ayıp mı oluyor sizce:
'Müstehcen eser diye bir şey yoktur, iyi ya da kötü eser diye bir şey vardır.'
O, düzyazılarında hayatımızın evcil olmayan kimliğine eğildiği için, orta çizgidekilerin hıncını çekiyor.
***
Edebiyat eseri ile gizli mahkeme celsesi tutanakları arasındaki farkı göremeyenleri, edebiyat tarihi lanetlemiştir.
Paylaş