Paylaş
Pertevniyal’e döndükten sonra az görüşür, az karşılaşır olduk. Daha sonra sık görüştüğüm arkadaşlarım İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdiğinden orada da ahbaplığımız devam etti.
Kendini öğretmenliğe adadı, şiirlerini yazsa da yayımlamadı.
2009 yılında Kabataş Lisesi mezunu İhsan Yılmaz’ın aracılığıyla lisede Kütüphane Haftası için bir konuşma yaptım.
Okulun bahçesinde, binanın girişinde büstler vardı. Ömer Seyfettin ve Behçet Necatigil’in büstlerinin yanına Oktay Tuncer’in de büstü konulmuştu. Lisede öğretmenlik yapmış büyük ustaların arasına büstü daha yaşarken konmuştu.
Kabataş Erkek Lisesi’ne ilk kez Behçet Necatigil’i görmek için gitmiştim.
Kuşağımın şairleri arasında yer alan Oktay Tuncer’i orada andım, ardından da gençlik anılarım sökün etti.
Edebiyat öğretmenliği benim gözümde öğrencisinin hayatını biçimlendiren, ona kişilik veren, belleklerde iz bırakan bir meslektir.
Bugünün nice önemli şairi, yazarı yetiştiren öğretmenler Salim Rıza Kırkpınar, Behçet Necatigil, Rauf Mutluay, Oktay Tuncer’dir.
Metin Celâl, “Büstü dikilen öğretmen” adlı yazısında Tuncer ile konuşmalarını, onun şairliğini yazmış son kitabı çıktığında:
“Oktay Tuncer’i ben şair olarak tanıdım. Şiirleri 1955’ten itibaren dergilerde yayımlanmaya başlamış. Denizkapısı adlı ilk kitabı Yeditepe Yayınları’ndan 1961’de yayımlanmış. Şiirle hiç bağını koparmadı ama şiire tam anlamıyla da yoğunlaşmadı.”
Mühür Kitaplığı’ndan çıkan son kitabının adı ‘Dönüş’.
Şükran Kurdakul şiiri için şöyle yazmıştı:
“Büyük açılımları göze alamayan ama işlediği temalara giderek kuşağının ortak söyleyiş kolaylıklarından sıyrılarak etkili bir dille kurdu şiirini.”
Yazıyı ‘Düzenim Seninle Bozuldu’dan dizelerle noktalıyorum:
“Bütün karanlıklarımı al götür
Yeniden öğret evleri ağaçları bayramları
Bütün karanlıklarımı al götür
Günlerce yağmur yağsın istiyorum
Yağmur yağsın ve konuşma
Cümle dağ çiçekleri ıslansın ve konuşma
Ya da küçük kırmızı bir çiçek ıslansın.
Bunlar beyaz güvercinler.”
Nurlar içinde yatsın.
PERA MÜZESİ’NDE MİNYATÜR
Pera MÜZESİ’nde 11 Ağustos’ta ‘Minyatür 2.0. Güncel Sanatta Minyatür Sergisi’ açıldı. Minyatürü yeni bir bakış açısıyla yaratan sanatçılar farklı coğrafyalardan geliyor.
Heykelden videoya, tekstilden yerleştirmeye çeşitli formlarda minyatürü günümüzde yaşayan bir sanat biçimine dönüştürdüler.
‘Güncel minyatür’ hangi sorunsalları işliyor.
Sömürgecilik, oryantalizm, ekonomik eşitsizlik, toplumsal cinsiyet, kimlik politikaları, ayrımcılık, toplumsal şiddet, zorunlu göç, temsiliyet.
Azra Tüzünoğlu ve Gülce Özkara serginin amacını şöyle özetliyor: “Minyatürü yalnızca tarihsel bir nesne olarak görmekten çıkarmak, eşsiz bir sanat formu olarak ve teorik potansiyelini vurgulamak.”
14 sanatçının 40’a yakın eseri sergileniyor.
Katılan sanatçılar:
Hamra Abbas
Rashad Alakbarov
Halil Alüındere
Dana Awartini
Freydoun Ave
CANAN
Noor Ali Chagani
Cansu Şaktar
Hayv Kahraman
Imran Querishi
Nilima Sheikih
Shahpour Pouyan
Shahzia Sikander
Saiure Wasim
Geleneksel sanat formlarını bugüne getirmek, dünün geleneksel birikimiyle bugünün bakış açısını birleştirmek, sanat açısından çok önemli bir çağdaş anlayıştır.
Mutlaka görülmesi gereken bir sergi. Kataloğu da almanızı salık veririm.
DÜZELTME:
Sayın Selçuk Esenbel’den bir düzeltme notu aldım:
“Sevgili Doğan Bey,
Her zaman yazılarınızı ilgiyle okudum. Cumartesi 15 Ağustos yazınızda sehven bir hata olmuş. Semih Hoca’dan rahmetli diye bahsetmişsiniz. Kendisi sağ ve sağlıklıdır.
Sevgiler, selamlar.”
Önce düzeltme için teşekkür ederim.
Semih Tezcan, Bilkent Üniversitesi’nde hocaydı rahmetli oldu.
Semih S. Tezcan’a ise uzun ömürler diliyorum.
Paylaş