Kısaca, Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan her şeyin tarihi ve bugünü hakkında bilgi düzeyimiz yeterli midir?
İki ciltten oluşan Geçmişten Günümüze Beyoğlu kitabını okuduğunuzda, en meraklınız, en çok okuyanınız bile, çok az şey biliyormuşum, diyecek.
Bilgisiyle, belgesiyle, görselliğiyle gerçekten mükemmel bir Beyoğlu kitabı.
Yalnız İstanbul için değil Türkiye için de Beyoğlu’nun ayrı bir önemi vardır. Çünkü bizde Batılılaşmanın ilk başladığı yer de orasıdır, cemaatlerin inanç ve kültür renklerinin çeşitlendiği yer de orasıdır. Eğlencenin de, sanatın da başlangıç noktasıdır.
Geçmişten Günümüze Beyoğlu’yu okurken, bugün gördüğünüzü tarihi bir çerçeveye oturtabileceksiniz. Bu kitabı okurken Beyoğlu’na başınızı yukarı kaldırarak bakmayı öğreneceksiniz.
M. Sinan Genim’in İstanbul’un Batı Kapısı... yazısında kitabın niteliği üzerine bilgi verilmektedir:
‘Zengin bir kültürel birikime sahip olan ve içinde yaşadığımız şehrin önemli bir bölümünü teşkil eden bu bölge hakkında yalnızca efsane ve hikáyelerle edindiğimiz duyumların yanı sıra, gerçek bilgilere erişme imkánı sağlamak istedik.’
Kitapta 52 yazarın incelemesi yer alıyor ve toplam olarak 919 sayfa. Geçmişten Günümüze Beyoğlu, Koç Holding sponsorluğunda, Taç Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanmış.
Bu tür kitapların hedefi ve yararı okura sadece güvenilir bilgi vermek, belge sunmakla sınırlı değildir, o bölge için iyi bir rehber işlevini de üstlenmektedir.
Cahit Kayra’nın Yokuşlar, Merdivenler ve İnsanlar yazısında; ‘Beyoğlu’nda bir yere, genellikle ya inilerek ya da çıkılarak gidilir’ diyor, Beyoğlu için yapılabilecek en basit ve anlamlı açıklamalardan birisidir.
Hasan Kuruyazıcı, Beyoğlu’nu Beyoğlu Yapan Yapılar ve Mimarlar’da; elçilik binalarının önemine değiniyor:
‘Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan, onun çehresini çizen önemli yapıların başında, ülkelerin elçiliği olarak inşa edilen, elçiliklerin Cumhuriyet’ten sonra Ankara’ya taşınmasıyla da kullanılmaya başlayan ‘saray’lar geliyor’
Emin Nedret İşli’nin Kitapçılar incelemesinde bir fotoğraf ve resim altı beni hüzünlendiriyor:
‘6-7 Eylül’de tahrip edilen bir kitabevi ve sahibi’
Seláhattin Özpalabıyıklar’ın Türk Edebiyatında Beyoğlu yazısında hem edebiyatı, hem de edebiyatçıları okuyabilirsiniz.
Haydar Kazgan’ın Batı Tüketim Biçimine Açılmada Beyoğlu’nun Yeri yazısını okuduğunuzda, Beyoğlu’nun ekonomi tarihimizdeki yerini de öğrenirsiniz.
Bu kitaptan sonra Beyoğlu’nu daha yakından tanıyacaksınız, o zaman da daha çok sevecek, yürürken, bakarken, otururken daha çok zevk alacaksınız.
GALATA KULESİ
Söylentiye göre MS 474-491 yılları arasında imparator Zenon; diğer bir tahmine göre de I. Anastius Dikoros tarafından bir fener ve gözetleme kulesi olarak inşa ettirilmiş olan kule günümüze kadar pek çok devlete hizmet etmiş, imparator, devlet adamı, liderler görmüş pek çok kez restorasyon edilip şekil olarak da değişikliğe uğramıştır; bunlardan en önemlilerinden biri de 1918 yılında kulenin işgal kuvvetlerinin eline geçmesidir.
Kule Cumhuriyet döneminde iki kere restorasyona girmiştir; ilki 1964-67 yılları arasında Haşim İşcan’ın başkanlık döneminde olmuştur, ikincisi 1997-2000 yılları arasındadır.
İNGİLİZ HASTANESİ
1580 yılında Avrupa ülkelerinin birçoğuna verilen kapitülasyonların İngilizlere de verilmesiyle İstanbul limanını ziyaret eden İngiliz gemicilerin sayısı giderek artmıştır. Kırım Savaşı sırasında ise bu yoğunluk gittikçe artış göstermiştir. Hem savaşta yaralananlara, hem de gemicilere hizmet vermek amacıyla 1855 yılında kurulan hastanenin yönetimini İngiliz Konsolosluğu üstlenmiştir. Gerekli mali kaynak ise İngiliz gemicilerden temin edilmiştir. İlk hastane üç katlı ve elli yataklıdır.
ŞEHİR TİYATROSU
1880 yılında tamamlanan Jardin de Petits Champs yani Tepebaşı Bahçesi’ne yine aynı yıllarda inşa edilen Kışlık Tiyatro diye anılan binadır. 1916’da Darülbedayi’ye verildi bundan sonra da Dram Bölümü ya da Dram Tiyatrosu olarak anılageldi. Parterinde 256, birinci kattaki 20 ve ikinci kattaki 28 locasında toplam 182 koltuğu, en üst katta da bir galerisi bulunan tiyatro, 54 yıl aralıksız perde açtıktan sonra, onarılması gerektiği ve yangın çıkma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle Şehir Tiyatroları tarafından 1970 yılında boşaltılarak terk edildi. Aynı yıl çıkan bir yangın binaya epey zarar verdi; 1971 sonunda da ikinci bir yangın ilkinden de kalanları yok etti.
HACOPULO PASAJI
Beyoğlu’nun en karakteristik mekánlarından biridir. İstiklál Caddesi’nden dar ve uzunca bir geçit sonunda geniş bir avluya açılır. Pasajın en dikkate değer yeri avludur; etrafında yer alan, şapkacı, terzi, düğmeci, iplikçi ve benzeri tuhafiye dükkánları Beyoğlu’nun tipik ara sokak atmosferini yansıtır. Pasajın 13 numaralı dükkánında Ahmet Mithat Efendi’nin matbaası vardı. Namık Kemál’in ‘İbret Gazetesi’ bu matbaada basılırdı ve bu sayede pasaj bir dönem Jön Türkler’in buluşma noktasıydı.