Paylaş
Aydın Doğan Vakfı Şiir Ödülü'nü kazanan Melih Cevdet Anday'ın son kitabı Yağmurun Altında'yı, yeni binyılın şiir kitabı olarak nitelendiriyorum.
Rasin'in resimlediği bu kitapta; geçen binyılın şiirsel tanıklığı ve gelecek binyılın şiirsel zekásı var.
Anday'ın Kadıköy'deki evine giderken, yolda sürekli onun şiirini, romanlarını, denemelerini, oyunlarını düşünüyorum. Belleğimde kalan paragraflar, dizeler.
Zamansızlık kavramı içinde; yaşadığımız zamanı, güncelliği nasıl yakaladığını, onu şiirsel bir akıl ve duyarlıkla nasıl temellendirdiğini örnekleriyle kafamda sıralıyorum.
Şiiri tanımaya başladığımda onun şiirini de tanıdım. Bazı şairler, şiir kavramıyla aynı anlamı taşırlar benim için, Melih Cevdet Anday da bunlardan biridir.
Nükleer ya da doğal bir afetle dünya yok olsa ve yeryüzünde tek canlı insan kalsa, geçmişe, insanoğluna, tarihe dair okuyacağı tek kitabın, Melih Cevdet Anday'ın şiirleri olmasını hayal ederim.
Onda; bütün zamanları, bütün gelmiş geçmiş uygarlıkları bulabilirdi bu son insan. Çünkü zamansızlık içinde bütün zamanların kanavasını şiirleştirmiştir.
Denemelerinde, genç kuşağa öğrenerek ama öğrendiklerini unutarak yazmayı öğretmiştir.
Şiir dilinin gündelik dilin ötesindeki yapay olmayan tadını, Türkçe'den uzaklaşmadan da yazılabileceğini kanıtlamıştır.
*° * *
NUSRET SUMAN'ın yaptığı büst ve Rasin'in duvardaki tablosu altında konuşuyoruz.
Bu konuşmayla şiirle düzyazı arasında bir zeka turuna katıldım.
Bir pencerenin önünde de bir şairin kendine özgü bir dünyayı nasıl yarattığını görüyorum.
Cumhuriyet'teki konuşmalarımızı, İstanbul Kulübü'ndeki sofraları anımsıyorum.
Arkadaşımız İhsan Yılmaz'a Sokrates'le rakı içmek istediğini söylemiş; ben de onunla birlikte rakı içerken karşımda daima onu Sokrates gibi görmüşümdür. Geceyi aydınlatan sorular sorar, cevaplarıyla bir bilgi piramidi inşa ederdi.
Şiir kitabı çıkar hemen ardından o ustalığı bir kenara bırakır, yeni ustalıkların çağrısına kapılır, yeni serüvenleri yaşardı. Şiirin Ulysses'iydi.
Zümrüt-ü Anka kuşu gibi eski şiirin küllerinden yeni şiirler doğardı.
Bir ustalık ömür boyu yeter, sözü onun şiir kuramında yoktu. Şiirinin rantını yiyen şair kötü şairdi.
Onunla konuşurken zeka jimnastiği sonunda, düşünme yeteneğinizin geliştiğini farkedersiniz.
Yazı ve söyleşilerindeki o eşsiz ironisi, karşısındakini sürekli zeka hazırolunda tutar.
Anlattığı anekdotlar fıkra gibidir, oradaki düğümü sizin çözmenizi bekler. Onunla konuşurken dinlemekle yetinemezsiniz.
Bütün has şairler gibi taklit edilemez.
*° * *
HER şairin mutlaka okunmasını istediği bir şiiri bulunur. Melih Cevdet Anday'ın da var.
Troya Önünde Atlar'ı okumalarını isterim, diyor.
Ben de size bu dileğini iletiyorum.
Paylaş