Manzarayı mı seversiniz yoksa manzara resmini mi?

MSGSÜ (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) geçici sergi salonunda Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonlarından Seçmeler başlığı altında ‘Manzara’ sergisini gezerken, bu soruya aklım takıldı.

Haberin Devamı

Kimileri gittikleri yerin doğasını öve öve bitiremezler, çoğu kimse de çıplak doğaya dalar gider, böylece dinlendiklerini söylerler.
Gittiğim yerlerde, oturduğum deniz kenarlarında, doğaya gözümün dalıp gittiğini hiç anımsamıyorum.
Beni baştan çıkaran iki görüşün tutsağı oldum belki de?
Andre Malraux demiş ki: “Manzaraya bakarak manzara ressamı olunmaz, iyi manzara resimlerine bakarak manzara resmi yapılabilir.”
Hiç kuşkusuz benim gibiler, ressam olmayanlar da, manzara resminden çok hoşlanırlar ama doğanın içine pek girmezler.
Doğayı da ya resimlerden severim ya romanlardan okurum. Yaşar Kemal’in olağanüstü doğa tasvirleri varken, ben niye oralara gideyim.
Charlie Chaplin ile Gertrude Stein İngiltere’de birlikte yemek yerlerken, Charlie Chaplin, “Bak Gertrude” diyor, “şu çimlerin yeşilliğinin güzelliğini görüyor musun?” Gertrude Stein’in yanıtını benimsedim: “Turner’ın resimlerindeki yeşil beni daha çok etkiler.”

* * *

Haberin Devamı

63 sanatçıdan 92 eserin yer aldığı sergi, 24 Eylül akşamına kadar gezilebilir.
Sergide Şeker Ahmet Paşa’nın bir tablosu da doğru haliyle sergileniyor.
Sergi kitapçığının başında iyi ressam Aydın Ayan’ın kısa ama özlü yazısından bir bölüm sergiyi görmenizi sağlayacaktır:
“‘Görünüşlerin dünyası’ olarak anladığımız doğa, kültür ve sanat gibi insani yaratıcılığın dışında kendiliğinden var olan bütünsel dünyayı imler. Bununla birlikte, yaşamsal öneme sahip olup da doğadan tümüyle bağımsız olan hiçbir şey yoktur. Bu durum sanat ve sanatsal üretimler için de geçerlidir. Bir başka söyleyişle sanatın kaynağı ve bir ayağını şöyle ya da böyle dayadığı töz doğadır (...)
Bir resim türü olan ‘manzara/ görünü’ ise; özellikle estetik düzlemde donanımlı olan bir kimse için onsuz da yaşanabilen ama tarihsel çağlar boyunca nedense hiç vazgeçilmeyen, doğa ile sanat arasına giren, sanatçının rolü ile bağlantılı, ‘haz verici’ bir üretim...”
Sergideki bir düzeltme kitapçıkta da şöyle yer alıyor:
“‘Erenköy Civarında Tren İstasyonu’ adlı eserin 2014 tarihli restorasyon çalışmaları sonucunda 1902 yılı II. İstanbul Resim Salonları Sergisi’nde yer alan, Şeker Ahmet Paşa’nın Mercan’daki konağında resim çalışırken arka planda sağ üst köşede görülen ve artık mevcut olmadığı sanat tarihçiler ve uzmanlarca ifade edilen ve kayıtlara 73 yıldır bu şekilde geçen eserin geri kazanılma serüveni ve aşamaları.”
“1902 yılı II. İstanbul Resim Salonları Sergisi’nde yer alan, Şeker Ahmet Paşa’nın ‘Erenköy Civarında Tren İstasyonu’ adlı eseri; sol alt köşede yer almakta, orta planda iki koç açıkça görülmektedir.”
Açıklama sayfasının karşısında da resmin eski haliyle yeni hali görülmektedir.
İstanbul’da yaşayan biri olarak, sergide özellikle İstanbul’la ilgili resimlere baktım.
Rumelikavağı’ndaki kahve’ye uğradım, Beyazıt Sahaflar ve Eski İmaret Binası’na baktım, bugünkü halini düşündüm. Üsküdar Doğancılar’ı uzun uzun seyrettim; Mavnalar’ı anımsadım; Süleymaniye Camisi ön cephesini inceledim.
Manzara sergisi, Türkiye’de manzara resimleri üzerine bilgi verecek. Siz de bu türdeki çalışmaları görerek resim bilginizi geliştireceksiniz.


* * *

Haberin Devamı

SERGİDEN sonra belki siz de benim sorumu kendinize sorarsınız.

Yazarın Tüm Yazıları