PERA MÜZESİ’nde önemli ve ihmal edilmemesi gereken bir sergi var.
Gerçekten başka bir yerde göremeyeceğiniz Victoria ve Albert Müzesi’nden Dünya Seramiğinin Başyapıtları, sergisi. Tim Stanley’in katalogdaki yazısı, serginin özelliğini yansıtırken önemli yerlere dikkat çekiyor:
"Victoria ve Albert Müzesi’nden Dünya Seramiğinin Başyapıtları sergisinin İstanbul Pera Müzesi’ne gelişi, kutlanması gereken bir olaydır. Bu bir seramik evliliğidir, ama çok geleneksel türden bir evlilik. Bir yanda belki bir damat olarak, Victoria ve Albert Müzesi bulunuyor. 1852’de kurulan müze, South Kensington-Londra’daki mekánında yüz elli yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürmektedir. Müze yalnızca çok eski değil, aynı zamanda çok da zengindir, çok çeşitli dönemler ve yerlerden gelmiş 35 bini aşkın seramik nesneye sahiptir. Diğer yandaysa 2005’te kurulmuş olan Pera Müzesi bulunuyor. Bu çok genç gelin kendi seramik çeyizini getiriyor evliliğe; müzenin kurucuları Suna ve İnan Kıraç tarafından bir araya getirilen, Kütahya’da üretilmiş 300’den fazla fritli hamur seramik.(...)
V&A koleksiyonu büyüklük ve çeşitlilik açısından rakipsizdir, ancak Osmanlı padişahlarının ve önde gelen tebaasının beğendiği seramik türlerinde, özellikle de Çin porseleni konusunda Topkapı Sarayı koleksiyonuyla yarışamaz. Pera Müzesi’nde gerçekleştirilen Dünya Seramiğinin Başyapıtları sergisinin, Türk kamuoyunun konuyla ilgili görüşünü genişleteceği umulur. Ancak aynı zamanda, İstanbul’un dünya çapındaki koleksiyonlarını yeniden ziyaret etme ve burada sergilenen hayret verici hazineleri yeniden görme isteği de uyandıracağını umuyoruz."
* * *
SERGÄ°YÄ° gezerken, sergilenen bazı yapıtlara sahip olma duygusu uyandı bende. Günlük kullanımda, gözümü ÅŸenlendirir, bulunduÄŸum mekánı güzelleÅŸtirirlerdi diye geçirdim içimden. Â
Kaideli Apollo büstü, soba çinisi, bir zamanlar evimizde kullandığımız çini sobaları, onun çağrıştırdığı anıları anımsattı. Joseph Willems’in Müzik Dersi, mutlaka Mozart’ın Sihirli Flüt’ü eşliğinde gezilmeli. Polito’nun Hayvanat Bahçesi’nin en belirgin figürü fil Chunee. Lord Byron da bu fili çok sever ve bu gezgin sirkin gittiği yerlere gider, gösterilerini izlermiş. Sahibini öldüren hayvanın sonu ne yazık ki öldürülmek olmuş. Çiçek Piramidi’ne her gün taze bir çiçek koymak günlük görevlerimin en kutsalı olurdu.
Katalogda her parçanın yanında bilgi yer alıyor. Sanırım gezerken yanınızda taşımanız, daha çok tadına varmanız için iyi bir neden sayılabilir.
Seramik sanatının birçok örneklerini Türkiye’de gördünüz. Ne var ki seramik sanatının tarihçesi için görülmesi gereken bir sergi. Zira Asya’dan Avrupa’ya, M.Ö. 2500’den 1985’e kadar binlerce yıllık bir zaman dilimini ve büyük bir coğrafyayı içinde barındıran bir sergi.
* * **
SERGİYİ gezdiğim dostum güzel bir hatırlatmada bulundu.
Bunları yapanlar kadar yaptıranları da takdir etmek gerek.
Hayatla sanatın nasıl iç içe olduğunu gösteren önemli bir sergi.