Leyla Gencer’i anarak

Türk Diva’sı, büyük sanatçı Leyla Gencer’in ardından Zeynep Oral’ın editörlüğünde bir Leyla Gencer kitabı hazırlandı.

Onu tanıyanlar, dinleyenler, seyredenler, sevenler bu kitapta ölümünden sonra düşüncelerini belirttiler.
Kitap bir toplama yazılar kitabı değil. Herkes bu kitap için yazdı.
Onun yaşamı, sahnedeki temsilleri kitapta yer aldı.
Böyle kitapların bir önemi vardır. Değişik kesimlerden yazarlar, birini anlatırken onun çeşitli yönlerini dile getirirler.
Müzikçiler onun ustalığını, yazarlar onun kendi üzerlerindeki etkilerini yansıtırlar.
Sözgelimi onunla birlikte sahneye çıkan Aydın Gün’ün düşünceleri, onu ilk kez görenin izlenimleri bir sanatçının kimliğini bütünler.
Biliyoruz ki, Leyla Gencer’in önemini Türkiye’de geç yansıttık, yurtdışında yaşadığı, orada sanatsal zaferler kazandığı halde birçok kişi bunu bilmiyordu.
Zeynep Oral’ın onun yaşamını, müzik dünyasındaki önemini anlatan Bir Tutkunun Romanı Türkiye’de tanınmasını, hatırlanmasını sağladı.
Fakat bu kitabın önemli bir özelliğini unutmayın.
Satışından elde edilecek gelir ÇYDD’ye (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) verilecek.
Ben o kitaptaki yazılardan bazı seçmeleri sundum.
Değişik bakışlar, değişik değerlendirmeler aynı övgü doruğunda buluşuyor.
Hatırlayacağınız üzere, yurtdışında Boğazın Kızı olarak adlandırılan Leyla Gencer, vasiyeti üzerine İtalya’da yakıldı, külleri tekneden İstanbul Boğazı’na savruldu.
Bu kitapla onu bir kere daha anıyor, büyüklüğünü anlıyoruz.
Zeynep Oral, Sunuş’ta kitabın serüvenini anlatıyor:
“Bundan on yedi yıl önce Leyla Gencer üzerine yazdığım ilk kitabım yayımlandığında en sık karşılaştığım soru şu oldu:
‘Nereden aklınıza geldi Leyla Gencer´i yazmak? Nereden, nasıl, neden?’
Hayret ve şaşkınlık içeren bu sorunun yanıtını zaten kitabımda verdiğimden susmayı yeğliyordum...
Ama doğrusu asıl ben hayretler içindeydim ve şaşıyordum: Nasıl olur da o güne dek Türkiye´de kimse Leyla Gencer´i yazmayı düşünmemişti? Nasıl olur da o, Leyla Gencer, yeryüzü uçurumlarında kanat çırparken, bizler suskun kalabilmiştik?
Leyla Gencer, onu genç kuşaklarla buluşturan kitabımdan sonra, ironi ve mizahla karışık ‘Ülkem beni hatırladı’ tümcesini sık sık tekrarlayacaktı. Ancak bir de şu gerçek vardı: Ülke yöneticileri, belki onu hatırlamışlardı ama bu ülkenin gerçek müzik tutkunları onu hiçbir zaman unutmamışlardı. 1990´lı yıllardan başlayarak, Türkiye, Leyla Gencer´e şükran borcunu, gönül borcunu ödemeye çalıştı. Eğer bunda ‘Tutkunun Romanı’ kitabımın bir nebze olsun payı varsa, ne mutlu bana...
Bugün elinizde tuttuğunuz ‘Leyla Gencer - La Diva Turca’ kitabı, Leyla Gencer aramızdan ayrıldıktan sonra yayımlanan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. Farklı ve geniş kapsamlı bir kitap olmasını dilediğimden ülkemdeki hem müzik yazarlarından, müzik eleştirmenlerinden hem de Leyla Gencer´le çalışmış belli başlı kurumların yetkililerinden ve temsilcilerinden katkıda bulunmalarını istedim.
Hiçbiri beni kırmadı. Hepsi bu kitaba özgün yazılarla katkıda bulundular.
Bu kitaba katkıda bulunmasını istediğim bir isim vardı ki, onun yazısı kitaba yetişmedi!
Sevgili Metin And, seve seve ‘Leyla Gencer İçin’ yazmaya söz vermişti bana. Bu sözü verdikten kısa bir süre sonra aramızdan ayrıldı. O yazıyı yazamadan...

SANAT YAŞAMINA İKİ ÖMRÜ SIĞDIRDI

Sevgili Aydın Gün´ü Leyla Gencer´den beş ay önce yitirmiştik. Onsuz bu kitabın eksik kalacağı duygusu içime yerleşiyordu ki, 1994 yılında Aydın Gün´den Leyla Gencer için bir yazı istediğimi hatırladım. Sevda Cenap And Vakfı´nın yayımladığı Leyla Gencer´e Armağan kitabı içindi... Aydın Gün´ün o yazısını bu kitapta yayımlamama izin veren Mehmet Başman´a sonsuz teşekkürler.”
Birlikte sahneye çıktıkları, söyledikleri, tenor Aydın Gün ne yazmış:
“Opera tarihinin gelmiş geçmiş en büyük tenoru Enrico Caruzo´ya ‘İyi bir opera sanatçısı olmak için nelere sahip olmak gerekir?’ diye sorduklarında o, ‘Bir opera şarkıcısının iyi bir sanatçı olması için, geniş bir göğse, büyük bir ağza, yüzde doksan belleğe ve yüzde on zekaya, uzun ve sıkı bir çalışmaya ve kalbinde de bir şeylerin olmasına ihtiyacı var’ demiş.
Ayrıca ne yazık ki, opera sanatçısının yolu uzun, yükü ağır, ömrü kısadır. Bizim bir şan hocamız vardı. Sık sık şunu söylerdi: ‘İyi bir opera sanatçısı olmak için insan dünyaya iki defa gelmeli, birincisinde şarkı söylemeyi öğrenmeli, ikincisinde şarkı söylemeli’ derdi.
Leyla Gencer sanat yaşamına bu iki ömrü de sığdıran ender sanatçılardan biri idi. O, sanat yaşamını bir ‘özveriler krallığı’nda sürdürdü. Konuşan, düşünen ve düşleyen bir ‘opera’ idi artık Leyla Gencer. Sanatının canı ve ruhu olan imgeleri ile kendi yaşamını da güzel bir sanat eseri haline getirmişti.”
Şakir Eczacıbaşı, Filiz Ali, Yekta Kara, Evin İlyasoğlu, Ahmet Say, Serhan Bali, Ünal Öziş, Ahmet Erenli’nin yazıları da onu tanıtıyor.
Bir büyük sanatçıyı tanımak, anmak için gerekli bir kitap.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Gazi’den Günümüze Cumhurbaşkanlığı Rıdvan Akın İş Bankası
Çivisi Çıkmış Dünya Amin Maalouf YKY
Bucaklar Osman Şahin Kavis
Allahaısmarladık Esat Mahmut Karkurt Bilgi
Kış Uykusu Ayşegül Devecioğlu Metis
Yazarın Tüm Yazıları