Paylaş
Vahşeti ortadan kaldıracak tek çözüm sanatı yaygınlaştırmaktır.
Atatürk’ün sanatı/sanatçıyı nasıl yücelttiğini tekrarlamaya gerek var mı?
Dün, Aydın Doğan Güzel Sanatlar Lisesi’nin açılışındaydım. Aydın Doğan Vakfı Ödülü’nü kazanan üç usta isim de oradaydı. Seyhun Topuz, Yücel Paşmakçı ve Mehmet Özbek...
Davetliler arasında bulunan Güher-Süher Pekinel kardeşler, sanat kariyerlerinin dışında, genç kuşağın yetişmesine emek veren iki usta olarak mutluluklarını dile getirdiler. Gönül Paçacı, Mehmet Güntekin, Hüsamettin Koçan da hem sanatçı hem eğitmen kimlikleriyle, genç kuşağı görüp sevinmiştir inancındayım.
Erkenden sanat eğitimine başlayanlar yalnız bireysel açıdan eğitilip gelişmezler. Çevrelerini de değiştirir geliştirirler. Ailelerini, arkadaşlarını da estetik gelişmenin önemine inandırırlar.
Aydın Doğan Güzel Sanatlar Lisesi’nin kapısından içeri adım attığımda beni bir klarnet sesi karşıladı. Rehberim o ses oldu, binanın diğer bölümlerini de gezdim. Heykeltıraş Seyhun Topuz’la birlikte heykel atölyesine gittim. Bir ustanın geleceğin ustalarıyla heykel ve malzeme üzerine konuşmalarını dinledim. Heykelin pek itibar görmediği bir ülkede genç heykeltıraşlara büyük sorumluluk düşüyor.
Sanatçılar ülkelerinin siyasal durumuyla da ilgilenirler, eserleriyle geçmişin büyük felaketlerini hatırlatır, gelecekte yaşanacak büyük felaketlere dair uyarılarda bulunurlar. Onların fikirleri, düşünceleri her zaman dikkate alınmalıdır. Örneğin tarihte birçok müzisyenin liderler ve liderlik konusunda önemli etkileri vardır. Anımsadığım iki örneği vermem yeterli olacaktır.
Beethoven, ‘Eroica’ isimli eserini, Napolyon’a ithaf etmeyi düşünerek bestelemeye başlar. Ancak Napolyon ihtilalden sonra kendini tekrar imparator ilan edince sanatçı, ithafın bulunduğu ilk sayfayı “Büyük bir adamın anısına” diye değiştirir.
Leipzig Gewandhaus’un şefi Kurt Masur da iki Almanya’nın birleşmesi konusunda birçok politikacıdan daha fazla çaba harcamıştır.
***
ÖĞRENCİLERİN resimlerini, heykellerini gördük. Bu emeklere müzik eşlik edince zihnimizdeki sanat kavramı bütünleşti.
Kültür sanat, çoğulcu bir anlayışın, yerelle evrensel zevklerin kaynaştığı bir varlıktır. Lisede bu anlayışı yaşadım.
Genç müzisyenler Mozart’tan Sihirli Flüt operasını da çaldılar, Hacı Arif Bey’in bestesini de seslendirdiler. Müziğin sınır tanımazlığını gösterdiler.
Müziğin bir yaşama biçimi olduğunu en iyi müzikçiler bilir. Sessiz dünyamızı güzel seslerle bezeyen onlardır. Bu lisede öğrenciler onları yetiştiren öğretmenlerini ömür boyu anımsayacaklar, onları yetiştiren öğretmenler de onların başarılarıyla iftihar edeceklerdir.
***
DİLERİM, o çocukların resmini ileride galerilerde, uluslararası müzelerde görür, müzisyenleri de büyük salonlarda dinlerim.
Paylaş