Kitap yasaklamak kitabı pazarlamaktır

KİTAP toplatıldığı, yasaklandığı gün dudaklarımda bir gülümseme belirir.

Kende kendime mırıldanırım:

Sil baştan.

Sisifos Efsanesi'nde Sisifos, kayayı dağın zirvesine taşır ve kaya tekrar yere yuvarlanır, o durmadan yukarıya taşıyacak ve taş yere düşecektir.

Türk yazarına en uygun rol, bence Sisifos'luktur.

Kitabın üstüne düşen kábus hortladı. Demek aynı mücadeleleri yeniden yaşayacağız, aynı şekilde mahkeme kapılarında arkadaşlarımızın aklanmasını bekleyeceğiz.

Yarım yüzyıldır değişmeyen kapalı gişe bir dram. Ama perdelerin kapanması gerekiyor, yıl 2002.

Bundan sonra yazacakları da sindiren, korkutan aba altındaki sopa. Toplatmak, yasaklamak.

Sevgili bir dostuma bu toplatılmayı anlattığımda, pragmatik zekásı hemen harekete geçti:

Ne güzel, şimdi bu kitaplar daha çok satacak, daha çok okura ulaşacak. Bak, kitapları herhangi bir ücret talep etmeden pazarlayanlar çıktı. Doğru. Kitaplar aklanınca, okur sayısı artacak. Olumsuz bir sattırma yöntemi.

İşte gene mizaha sığındığımız anlar.

Dört kitap toplatılmış, özeti; özgürlüğün gerçekleşmesi dört yüzyıl daha ileriye atılmış.

Okuma, okutma özgürlüğünün bulunmadığı bir ortamda, başka özgürlüklerden söz etmek, abesle iştigaldir.

Kitap toplatma, yasaklama haberini okurken, geçmişteki örneklerini anımsadım. Düşündüm ki, Názım Yılı, hiç olmazsa yargının, bu tür hatalara düşmesini önlemekte örnek olacak. Hayır. Biz kitaba özgürlük tanımadan yana değiliz. Okurun seçme özgürlüğüne müdahale etmeyi benimsemişiz bir kere. Onun adına biz seçip, biz karar vereceğiz.

Kitap toplatma, önce okura bir hakarettir. Senin okuyacağını ben tayin ederim, diyen zihniyetin geride kaldığını sandım. Kitabın da suç unsuru olduğunu öğrenen, genç kuşaktan bir okur, ilerde bunun başına bela açmasından korktuğu için kitaptan kaçacaktır.

Unutmayalım, 12 Eylül fırtınasında televizyonlarda örgütsel dokümanlar arasında kitaplar da gösterilmişti.

Demek ki hálá 12 Eylül'ün ürpertici rüzgárı yayın dünyasında esiyor.

* * *

ENİS BATUR'
un Elma'sını okuyan ve toplatıldığını duyan bir dostum bana telefonda şöyle dedi:

Toplatma gerekçesi olarak gösterilen Rönesans dönemi ressamının eseri, böylece sanat ve adliye tarihinde ilk kez yargılanacak:

Öncülüğün çeşidi mi olur, biz de bunda bir öncülüğü üstleniriz. Metin Üstündağ'ın Pazar Sevişgenleri de mizahın her zaman tahammül edilebilir zeká marjını taşıyordu.

Dragan Babic'in eseri Son Sürgün, biraz uçta alternatif yaşam üzerineydi.

C.Randal'ın Bunca Bilgiden Sonra Ne Bağışlaması/Kürdistan İzlenimlerim, bizim hassas olduğumuz ama yüz yüze gelmek zorunda olduğumuz bir konuyu işliyordu.

* * *

AKLANDIKTAN
sonra kitapları okuyanlar, merak yumaklarını çözerken, Allah Allah bunun için mi toplatmışlar, diye şaşıracaklardır.

İlerki yıllarda okuyanlar ise toplatma ve yasaklama sözleri için raflarda tozlanmış bir sözlüğe bakacaklar, biraz hüzünle gülüp geçeceklerdir.
Yazarın Tüm Yazıları