Her türlü kitap yasağına karşı olmalıyız

SİYASAL nedenlerle toplatılan, daha basılmadan basımevi basılarak alınan kitaplar, medyada daha çok yankı bulur. Hele kitap güncel bir konuyla ilgiliyse tepkinin oranı daha büyük olur.

Oysa hangi gerekçeyle olursa olsun, kitap yasaklamanın hiçbirini gerekçesine katılamam, her türlü yasaklamaya karşıyım.

Yıllar önce, Yakup Kadri’nin Ergenekon’unun sayfalarında şu yazılara rastlarız: “Sansür”, “Sansürlenmiştir”.

Yıllar sonra aynı sansürü yaşadık.

Ahmet Altan’ın Sudaki İz hakkında müstehcen gerekçesiyle dava açılmıştı, kitap siyah bantlı olarak yayınlanmıştı.

Daha önceki bir yazımda da hatırlattığım gibi, Sudaki İz (1985) kitabının sansürlenmesi üzerine, şimdi aramızda olmayan yayıncısı Erdal Öz sansürlenen
bölümlere siyah bant çekmiş, fakat kitabın başında bir giriş/önsöz kaleme almıştı. Burada mahkeme kararını kitabın başına alarak, hangi satırların sansürlendiğini mahkeme tutanağındaki bölümleri “italik” yaparak belirtmiş, bu sayede, okurlar aslında kitabı sansürsüz okumuşlardı. Böylece kitabın bütünlüğünü sağlamıştı.
Enis Batur’un Elma kitabı da toplanmıştı, sonra aklandı.

Taze bir yargılama da Sel Yayıncılık’ın yayınladığı Cinsel Kitaplar dizisindeki kitaplara uygulandı. Dünyanın önemli edebiyatçılarının yapıtları neyse ki aklanarak,
bizi kötü durumdan kurtardı.

* * *

YASAKLAMA üzerine iki anımı daha yazacağım.

Dünyada ve Türkiye’deki öğrenci olayları üzerine bir kitap hazırlamıştım, Altın Kitaplar Yayınevi yayınlamıştı.

Kitabın adı, “Ne İstiyoruz” idi.

Kitabın başında benim derleyip kaleme aldığım, Türkiye’de öğrencilerin isteklerini yansıttıkları belgelerin toplamı bir bölüm vardı.

Diğer iki bölüm de çeviri idi. Biri Rudi Duçke’ye diğeri de Daniel Cohn Bendit’e aitti.

Kitap tabii ki toplatıldı ve daha sonra aklandı.

Başka bir anım, trajikomik unsurlar taşıyor.

1 Mayıs’lardan biri.

Sokağa çıkma yasağı var, ben gazeteden müsaade kartı aldığım için otomobilimle gezebiliyorum.

Selim İleri de gazeteye geldi, akşamüstü de Tarık Zafer Tunaya’ya çaya gideceğiz, beraberimizde de hocanın yeni çıkan İnsan Derisiyle Kaplı Anayasa kitabını götürüyoruz.

Sirkeci Garı’nın önünde bizi çevirdiler, bagajı açtılar.

Kitabın kapağına bakan asker bize şüpheyle bakıyor. Hemen araştırmaya başladılar, tam o sırada hocayı tanıyan bir yüzbaşı geldi ve bizi serbest bıraktı.

Ama tehlikeli(!) yükümüzü düşünerek, eve döndük.

* * *

İNTERNET devrinde yasak sözünün, gizli sözünün bir anlam ifade etmediğini önce WikiLeaks ile ve daha sonra ülkemizde yeni yaşanan toplatma meselesiyle bir kere daha gördük.

Ne demişler: “Kalmasın hiçbir hakikat alemde nihan.”
Yazarın Tüm Yazıları