Abidin Dino’nun hemen hemen bütün kitapları üzerine yazmıştım. İyi bir ressamın aynı zamanda, iyi bir yazar olmasıdır beni cezbeden.
Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılan, çok güzel düzenlenmiş, ısrarla salık vereceğim Abidin Dino-Bir Dünya sergisini gezdikten sonra, onun kitaplarının da gündeme gelmesi gerektiğine karar verdim.
Kitapları; Abidin Bey’in edebiyat hazinesinin zenginliğini gösterir.
Her zaman onlardan esinlendim, işte İstanbul Türkçesi budur, dedim.
Samih Rifat’ın, Enis Batur’a Abidin Dino’nun yaşamını kastederek söylediği ne kadar doğru: "Artık böyle yaşanmıyor."
Moskova, Paris, İstanbul... Bu kentlerde yaşayan bir sanatçının, bir entelektüelin, her çizdiği ve her yazdığı elbette ilgi çekici olacaktır. Elbette ironinin, ince alayın lezzetini size tattıracaktır.
Şimdiye kadar yazdıklarımda, odaklanmadığım, ya da şöyle birkaç satırla geçiştirdiğim kitaplara eğileceğim.
Bunlardan biri Kızılbaş Günlerim.
Mecitözü kasabasına sürgüne göderilişini nefis bir üslupla anlatır, Sansaryan Hanı’na düşen herkesin lánetle, nefretle andığı, o kuşaktan herkesin anılarının ara sayfalarında yer alan Parmaksız Hamdi’nin onu Mecitözü’ne sürüşünü öyle anlatır ki, zannedersiniz ki Abidin Dino’yu çok iyi bir tatil beldesine gönderiyor. Jandarma eşliğinde (!) elleri kelepçeli Sansaryan Hanı’ndan çıkarken bir sanatçı duyarlığı ile, ’Yeni Cami kuşlarını ürkütüp’ diyor, Haydarpaşa Garı’na gelişini, trene gidişini de ayrıntısıyla anlatmayıp Názım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları’na göndermede bulunuyor.
Elini havaya kaldırarak: "Mecitözü, demişti bir parmağı eksik Komiser Hamdi Bey, ikamete memursunuz, sizi Mecitözü’ne gönderiyorum..." Sanırsın, Bultan ikinci Hamde, bendeleri Abidin kuluna tımar ve zeametler bahşediyor ve el etek öpmemi bekliyor. Oysa, Sultan değil, kara kuru, hırçın bir küçük adamdı İkinci Şube Şefi Parmaksız Hamdi.
Ama keyfi yerinde. Etrafında üşüşen, bekleşen sivil polislere sert emirler veriyor, koşuşturuyor, zaman zaman hışımla odada fırdolanıyor, değil mi ki elindesiniz ve sizin gibi daha nicelerin, değil mi ki canı isterse kimsenin ruhu duymadan çeşitli yöntemlerle canınıza okuyabilir, Hamdi Bey keyiflenmeyecek de ne yapacak?
Parmaksız Hamdi önce kendi kendine bir şeyler mırıldandı, masadaki kalemlerle oynadı ve sonra memnun bir sesle:
"Mecitözü" dedi tekrar.
"Neresi orası?" diyecek oldum.
"Görürsünüz efendim, görürsünüz," karşılığını verdi sırıtkan Komiser, "sadece biraz uzak ama iki jandarma refakatinde gidersiniz. Hiç merak etmeyin, neresi olduğunu gösterirler size."
Buradaki sürgün yaşamından sayfalar, bir sürgünün notları değil, usta bir yazarın kaleminden çıkmış, antolojiere girecek bir kasaba öyküsü.
Mecitözü’nü, orada yaşayanları, Parmaksız Hamdi’ye de göndermelerle şöyle anlatıyor:
"Mecitözü küçük ama şirin. Topu topu üç beş dükkan, birkaç ev, karakol, şu bu... Şükrü’nün Kahvesi’nde Mecitözü’nün önde gelenleriyle tanışıyoruz artık. "Geçmiş olsun"a geliyorlar hepsi, sürgünlüğüm, sürgünlüğümün nedeni umurlarında değil. Çabucak farkına varıyorum ki, "ikamete memur" olmam bir çeşit erdem, ressamlıktan "terfi" edip, saygıdeğer sürgün "páyesine" yükselmişim bilmeden... "Yıllar önce Hüseyin Cahit Bey de sizin gibi bize misafir olmuştu efendim" diyorlar, yaşlı iki Mecitözülü. Hem Abdülhamid, pek seçkin sürgünleri, özellikle Mecitözü’ne gönderirmiş. Ne şeref! Koltuklarım kabarıyor. Tevekkeli değil, II. Abdülhamid’den sonra II. Parmaksız Hamdi, bana buralarını "tensip" buyurmuş. Meğer iltifat etmiş de kadrini bilememişim işte."
*
Rasih Nuri İleri’nin Sahne ve Kostüm Tasarımı: Abidin Dino kitabı, onun bir başka yönünü bize tanıtıyor.
Ünlü yazar Gertrude Stein’ın aracılığıyla yaptığı tasarımların, New York Fuarı için çalışmaların neler olduğunu öğreniyoruz.
Abidin Dino’nun yaşamını öğrenmek için özellikle beş kitabı okumanızı isteyeceğim:
Birincisi Kısa Hayat Öyküm.
Özelliğini Ferit Edgü şöyle anlatıyor: "Yanılmıyorsam 1985 yılıydı. Abidin’e bir öneride bulundum: Kendi ağzından özyaşamöyküsünü yazmak.
Karar verdik, Dino’ların her yaz gittikleri, Fransa’nın güneyindeki köylerden birine ben de gidecektim. Her gün belli saatlerde ses alma aygıtını çalıştırıp karşılıklı konuşacaktık. Daha sonra bu konuşmalarımız káğıda dökülecek ve Abidin’in onayına sunulacaktı.
Abidin, Türkçe’de olsun, Fransızca’da olsun, meramını dile getirmekte güçlük çeken biri değildi. Tam tersine, her iki dilde de yazan ve her iki dilde de, kendine özgü üslubu olan bir sanatçı. Daha açık deyişle, gerçek bir yazardı.
Eğer Abidin’e, özyaşamöyküsü konusunda kalemimi ödünç vermek gibi bir cesareti kendimde gördümse bunun tek bir nedeni vardı: Abidin’in, o, çocukluğunda başlayan zengin yaşamını kaleme alacak zamana sahip olmayışı.
(...) Bir tek koşul ileri sürdüm: Soracağım her soruyu yanıtlayacaktı. Ama konuşmamız yazıya döküldüğünde neyin yayımlanıp, neyin yayımlanmayacağına tabii kendisi karar verecekti."
İkincisi de Abidin Dino ya da Kanatlanan El.
Jean Pierre Deleage’ın kaleme aldığı ve Samih Rifat’ın dilimize çevirdiği bu kitap da Dino’yu kuşatıcı bir şekilde anlamamızı sağlıyor.
Zeynep Avcı’nın derlediği ve metinlerini yazdığı A’dan Z’ye Abidin Dino, yazı başlıklarıyla, onu tanımamızı sağlıyor. Abidin Dino’nun hayatındaki önemli yer, isim, olay, sergi, kitap... gibi pek çok şeyi madde başı yaparak tüm yönleriyle Abidin Dino’yu anlamamızı sağlıyor Zeynep Avcı.
Örneğin İstanbul için yazdığı pek çok yazıdan birisini küçük bir şiiri sizinle paylaşmak istedim bu kitaptan. Zira kitabın özelliklerinden birisi de, Abidin Dino’nun kendi anlatımlarına da yer vermesi:
"İstanbul káh sinip yamyassılaşan
káh kabarıp gökyüzüne tırmanan
bir yaratık,
bir hayvan cinsi,
bir canavar.
Ne yapacağı hiç belli olmaz."
Döndüncüsü, Ferit Edgü’nün Abidin’i. Gerek bir yazar dostun, gerek bir yakın dostun eserleriyle, yazdıklarıyla, söyledikleriyle, yaptıklarıyla, yaşadıklarıyla hayatında önemli bir yeri olduğuna inandığı bir dostunu anlatma çabası.
Bütün özellikleriyle, bir ressam yazarı, bir ressam yazarın anlatışı.
Beşincisi (ama sonuncusu değil), bir aşkın yüceliği, iki áşığın bir yaşamı güzelleştirişi: Güzin Dino - Abidin Dino, Sensiz Her Şey Renksiz. (Mektuplar 1952-1973)
Her zaman biri diğerini çağrıştırmıştır. Güzin Dino-Abidin Dino.
Ne demişti, Güzin Dino, sabah evden ayrılır ayrı ayrı yerlere gideriz, akşamüstü bir yerde karşılaştığımızda hemen birbirimize sarılırız.
O mektuplardan birkaç tane örnek mutlaka vermeliyim:
5 Haziran 1967
Canım Sevgilim,
(...)
Bu karışık günlerde seninle olmayı istiyorum, gerçi Fransa’nın kavgaya karışması söz konusu değil, sadece önümüzdeki yırtıcı yazın haberlerini birlikte karşılamanın daha iyi olacağını biliyorum.
Monique’e bir hafta önce yazmıştım, Paul’e de çocuğunun doğumu için. Gecikmiş pek az mektubum var, biri Nermin’e, öteki Ahmet’e.
Üzgünüm, harbin çarkları yeniden dönüyor, ezilen ezilene.
Sevgilim seni milim milim öperim.
Abidin
Pazar 18 Mayıs (Tarihsiz)
Güzinim
Sana bu ilk mektubum, İstanbul’a öylesine daldım ki, adım adım seninleyim, mektup yazmak, sanki bildiğin şeyleri tekrarlamak.
1/ Dostlar her şeyime dikkat ediyorlar. Su, uyku, yiyecek...
2/ Şehri acelesiz ve otomobille geziyoruz.
3/ Renkli resimler yapmam gerekli idi, onları yapmak üç gün sürdü, sanırım fena olmadılar.
4/ Beni sakın merak etme, bir ay sonra gelmemem için hiçbir engel çıkmaz kanısındayım.
5/ İstanbul berbat ve harika.
6/ Boğaziçi daha da güzelleşmiş, erguvana batmış.
7/ Seni soran sorana, sensiz gelmiş olmanın cezasını çektiriyorlar.
8/ Bu gece Füreya’nın evinde İstanbul’un yarısı ile beraberiz.
9/ Adana’ya ayın 29’unda gitmeyi düşünüyorum.
10/ Seni yüreğimin dibinden seviyorum.
Abidin
Şaşırtıcı bir gariplik İsviçre, Fransa, İstanbul ve sonra sürgün. Bu şehir çocuğunu bekleyen hayal kırıklığı, Anadolu gerçeği. Hepsine metanetle ve gülümseyerek bakış. Ancak iki yılda verilen pasaport ve yıllar sonra 1990’dan sonra her yıl İstanbul’da geçirilen yaz.
Sergiye gitmeden önce bu kitaplardan bir seçki yaparsanız, daha ayrıntılı gezebilirsiniz, gezdikten sonra zaten gerekli merak uyanacak, bunları okuyacaksınız.
İyi bir ressam, iyi bir yazar. Ne estetik bir buluşma.
ABİDİN DİNO OKUMALARINIZ İÇİN
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Abidin DinoKısa Hayat ÖykümCan Yayınları
Güzin Dino - Abidin DİnoSensiz Her Şey RenksizCan Yayınları