Paylaş
Sevgili Hakkı Devrim'in ‘‘Doğan Hızlan'ın bir uyarısı'' yazısını Radikal'de okudum.
Cihannüma'da adımı görmekten memnun ve mesrur olduğumu belirtmeliyim.
Beni överken, zekâvetten gelen ince ironisi ile, dil bilinci konusundaki ihanetimi (!) gündeme getirmiş. Üzüldüm, çünkü dil sorununa yaklaşımımda dostumla tam bir görüş birliği içindeyim. Müttefiklerinden birini kaybetmedi, kaygılanmasın.
Hakkı Devrim, Bugün Pazar köşesinde yayınlanan Kıraathane'den Cafe'ye yazımda, cafe kelimesinden rahatsızlık duymadığımı görünce bana bir göndermede bulunuyor.
Cafe kelimesinin böyle yazılmasını, kullanılmasını onayladığımı, bunu uygun bulduğumu söyleyemem. Çünkü yabancı kelimelerin okunması konusundaki zorlukların, başımıza neler açtığını bilirim. Bilmediklerimi de Hakkı Devrim'den öğrenirim.
***
Cafe'ye kahve desek olur mu? Okunuş açısından tabii ki olur.
Ancak biçimle içeriğin birbirini etkileyen özelliğini düşündüm.
Acaba buraya kahve dense eski usul, nargile höpürdetilen bir yer mi akla gelir?
Şimdi kenar semtlerde, mahalle aralarında kahveler var; kahveye çıktı, sözü de kullanılıyor.
Bir sorun daha çıktı ortaya: Kahve ile Cafe arasındaki farkı nasıl anlatacağız, oysa bu iki ayrı yazılış bir ölçüde farkı ortaya koyuyor.
Hâlâ Cafe'yi yazıldığı gibi okuyanların oranı yüksek mi? Büyük şehirlerde yaşayanlar bunun telâffuzunu öğrenmişlerdir.
***
Bu savunmayı yaptıktan sonra çelişkiye düşüp, gene Devrim'e hak veriyorum. Restaurant'ın sonundaki t'yi söyleyenler çoğunlukta.
Yazılması ile okunması arasındaki fark bizim dilimizin kronik belâsı. Ytong'un reklamlarında, İtong okunur, diye bir dil uyarısı vardı.
Printemps açıldığında, bir mizah dergisi, bu kelimenin doğru okunuşunu yazdıktan sonra şöyle bir yorum eklemişti açıklamaya:
‘‘Hamburger magandalarına duyurulur.''
Sevgili Hakkı Devrim'in yazısı öylesine haklı gerekçeler taşıyor ki... Asiz dostumla hem fikirim.
Cumartesi keyfine kapılıp, genç kuşakla gençleşerek, dil özenine yan çizdiğimi itiraf edeyim.
***
Sevgili Hakkı Devrim, bu yazısıyla beni dil girdabının içine çekti.
Benim Cafe'lerin hafif meşrepliğine kapıldığımı açıklayan aşağıdaki cümleme takılmış:
‘‘Ben pastaneleri tercih ederim, onların ritüelinden vazgeçmem, ne var ki Cafe'lerin kitaplı, dergili hafif meşrepliğine de yabancı kalamam.''
En kısa zamanda Hakkı Devrim'i bir Cafe'ye davet edeceğim ve ona croissant ikram edeceğim...
Paylaş