İSTANBUL Devlet Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni Sedat Öztoprak ile Hürriyet'te müzikten konuşuyoruz.
Öztoprak, bana Timur Selçuk'un Senfoni Orkestrası ile birlikte verdiği konserden överek söz ediyor.
Orkestranın önündeki Klasik Türk Müziği enstrümanlarının bulunmasının ona nasıl ayrı bir lezzet kattığını anlata anlata bitiremiyor.
Türk müziği sazlarının katılımıyla bize özgü, yeni bir ses doğacağı kanısında.
Sedat Öztoprak, yurtdışındaki operalarda çalışmış bir baritondur, Doğu ve Batı seslerinin kesişmesine kulağı yabancı değil. Dedesi tanınmış udi, besteci Sedat Öztoprak.
Suzidil saz semaisini çok severim.
Televizyonda da çok sevdiğim orkestra şeflerinden Rengim Gökmen'i izledim.
O da Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda Neşet Ertaş'ı dinlemiş, onun özgün konumunu, önemini anlattı.
Bir halk müziği sanatçısına övgüyü onun ağzından duymak, müziğin her çeşidindeki güzellikleri arayıp bulmanın göstergesiydi.
Müzik konusunda dinleyicilerin gösterdiği fanatizmi müzikçilerin göstermemesi, bizim çoğulcu kültür anlayışımız açısından bir aşama.
Kendi zevki içine kendilerini hapsetmek, artık bugünün müzik ve kültür anlayışına aykırı.
* * *
OPERACILAR gerçi bu tür çalışmalara açıklar.
Yekta Kara'nın Lirik Tarih'i de; bir ülke coğrafyasındaki seslerin birbiri içinde bir gergef yaratmasının örneğiydi. Bakın her zaman tekrarı isteniyor. Yıllardır ilgi görüyor.
Tenor Erol Uras, Türk müziği de söylüyor, tango da.
Üç ünlü tenor, Domingo, Pavarotti, Carreras, hafif müzik sanatçılarıyla birlikte konser verdiler. Operadan başka şey söylemeyiz, demediler. Ticari yanı olsa da müziksel bir gerçek.
Cumhuriyetin ilk yıllarında halk müziğimizden yararlanıp çok sesli müzikte yeni eserler yarattılar.
Hasan Ferit Alnar'ın kanun konçertosu ilk ve önemli örneklerden biri.
Arif Sağ'ın bağlama konçertosuna Betin Güneş yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşlik etmişti. Çalanlar Arif Sağ, Erol Parlak, Erdal Erzincanlı idi.
Belki de bu, Beethoven'ın Üçlü Konçertosu'nun (keman, piyano, çello) Türk versiyonu idi.