KİMİNLE konuşsam -dinlemesem de- bana futboldan söz ediyor.
Gazetede, hatta evde, herkes ekran başında soluk soluğa futbol seyrediyor. Çalışma odama kadar gelen seslerden gol attığımızı, sessizlikten de gol yediğimizi anlıyorum.
Bunca seyirci acaba kitapçı vitrinlerinde gördüğüm kitapları okuyor mu sorusunun yanıtını öğrenebilmek için, yayınevlerinin yetkilileriyle, kitapçılarla görüştüm.
Sonuç benim açımdan memnuniyet verici.
Birçok yayınevi, futbol üzerine kitaplar yayınladı. Şampiyonadan önce de futbol okurunun oluştuğu, yayıncıların ortak yargısı.
Yayıncılıkta tür başlatmak biraz cesaret işidir. Kazanma ile kaybetme arasındaki ibreyi her zaman kestirmek de mümkün değildir.
Gerek yayıncılar gerek kitapçılar, doğrusu bu satışı tahmin edememişler, ikinci baskıya ulaştıklarında da elbette yeni bir okur kitlesi oluştuğu için sevinmişler.
Hatta bir yayıncı, düşüncesini şöyle özetlemiş:
‘‘Seyircisi çok, okuru yok.’’
Aynı yakınma, aynı saptama sinema dergisi, kitapları için de geçerlidir. Sinema seyircisinin adedini kitap satışıyla oranlarsak, okur kimliği konusunda bizi sevindirmeyen sonuçlara varabiliriz.
* **
İLETİŞİM YAYINEVİ yetkilisi, Futbol Kitapları dizisini başlattıklarında, kitaplarının iki hafta gibi kısa bir sürede ikinci baskı yapacaklarını tahmin etmediklerini söyledi.
Kitapçıların satış oranları da, müşterilerinin beğenilerine, türlerine göre değişiyor.
İki kitapçının görüşü aynı noktada kesişiyor:
Dünya şampiyonası başlamadan önce satışlar çok daha iyiydi, şampiyona başladıktan sonra durdu.
Ben şöyle yorumluyorum satış hızının kesilmesini.
Bilinçli futbol seyircileri, maçlar başlamadan önce futbol tarihini öğrendiler, milli takımın öyküsünü okudular, bilgili bir seyirci olarak da maçları seyrettiler.
Türkiye'nin gelişim çizgisinde seyirci okur kimliğinin buluşmasını, ben önemli bir ilerleme olarak görüyorum.
Yıllar öncesinin yayın çizgisini düşündüğünüzde, yayınevlerinin aklından böyle diziler yapmak gelmezdi, okurlar da seyrettikleri futbolla ilgili bilgileri öğrenmek gereği duymazlardı.
Futbolun arkasındaki felsefeyi, kendi düşünce sistemleri içine oturtma gereği duyan bir seyirci var artık.
* * *
BEN gene de el altında bulundurulması gereken birkaç kitap tavsiye etmek isterim:
Halit Kıvanç'ın Dünya Kupası, Bağış Erten ile Tanıl Bora'nın hazırladığı Dünya Kupası, Oygur Yamak'ın Futbolda Türkiye'nin Takımı - 80 Yıllık Öykü, Ahmet Çakır'ın Milli Takım ve Dünya Kupası.
Arada bağı kurdum.
Futbolu sadece seyretmeyen, onun hakkında yazılmış kitapları da okuyan bir ulus maçı kazanır.