Paylaş
Harper Lee’nin “Bülbülü Öldürmek” (To Kill a Mockingbird) romanının yayınlanışının 50. yılı nedeniyle kitap yeniden okunmaya başlamış. Çok satanlar listesine girmiş ve bir numaraya yerleşmiş.
Kitap Türkçede ilk kez Halk Kitabevi tarafından, 1963’te yayınlanmış, ben sonraki baskıyı anımsıyorum, Altın Kitaplar Yayınevi’nde çıkmıştı, çevirisi de Özay Süsoy’undu.
Harper Lee 1926’da Monroeville’de (Alabama) doğdu, yakın arkadaşlarından biri Truman Capote idi.
Capote, 1957 yılında onun bir yazısını edebiyat ajansına salık verdi.
Bülbülü Öldürmek, Pulitzer Ödülü’nü kazandı.
1962 yılında Robert Mulligan sinemaya aktardı. Oscar kazandı.
Roman, yazarın kendi gözlemlerine dayanıyordu.
Kendisi de bir hukukçu olan yazar, kitabında işlediği konusuyla, modern Amerikan edebiyatının klasikleri arasında yer aldı.
* * *
IRKÇILIK konusunda yazılmış en etkili kitap, hatta konunun kutsal kitabı olarak nitelendirildi.
Kitap İngilizce konuşulan ülkelerin okullarında hoşgörü ve önyargılardan kaçınma konusunda örnek bir çalışma olarak okutuldu.
Roman yayınlandığında onlarca dergi ve gazetede övgü dolu eleştiriler çıktı.
Çünkü insanlar siyah beyaz ayrımının, ırkçılık yüzünden siyahlara yapılan zulmün, iftiranın ne olduğunu, etkileyici bir üslupla bu romandan öğrendiler.
Roman kahramanları sanki yaratılmış değil, toplumun içinden seçilmişti.
İngiltere’de kitapçılar birliği, “Her yetişkinin ölmeden önce okuması gereken kitaplar” arasına koydu Bülbülü Öldürmek’i.
Bir eleştirmen onu, “Güney Alabama’nın Jane Austen’i” olarak tanımladı.
Gerçekten ikisi de toplumsal statükolara meydan okuyorlardı.
Toplumbilimciler, edebiyat eleştirmenleri, ırkçılık konusuna birçok kişinin bu romandan sonra eğildiğini yazdılar.
* * *
DÜNYA edebiyatında unutulmazlar arasında yer alan böyle romanlar var.
Çünkü onlar toplumun ve bireyin yaşamında bir konunun, bir davanın incelenmesini sağlamışlar.
Birçok insanın es geçtiği trajedilere dikkatlerini yöneltmişler. Onun için de modern klasik unvanını hak etmişler.
Bizde böyle bir roman var mı? Var ya da yok demeden önce edebiyat tarihini gözden geçirelim.
Acaba olsaydı biz 50. yılda üzerinde böyle düşünür, okur muyduk?
Belki de soruyu ters açıdan sorabiliriz.
Kendini okutacak bir romanımız var mı?
Yalnız bir değerlendirmeye dikkatinizi çekerim.
50. yılda hâlâ okunan romanlarımız var; ama aynı toplumsal izi taşıyor mu?
Paylaş